Standın başına geçtiğimde yemek kitapları bölümünün başında duran kişiyi farketmemle sıkıntım iyice büyüdü. Hadi ama! Bi'şey de yolunda gitsin. Çocuk gerçekten yakışıklı yalan söyleyemem. Ama tam bir öküz. Yani tanımıyorum evet de işte ilk izlenim önemli diye boşa demiyorlar. Katıksız odun!
- - -
Mekan Alsancak'ta bulunmasına rağmen çokta rağbet görmeyen yerlerdendi. Nasıl olur da bu kadar çalışan alırlar aklım almıyordu. Tanımadığım ama yaka kartı taşıyan bir sürü yüz. Onlardan biri de Adar! namı diğer Hödük!
Çok gereksiz sinirleniyorum ne olacak benim bu halim diye düşünürken adımın seslenildiğini duymamla incelediğim kitabı yerine yerleştirdim. Sesin nerden geldiğini anlamaya çalışırken göz göze geldik ve o sırıttı.
"Bi' gelsene."
Dediğini duyar gibi oldum ama yüz ifadesi gereksiz bir gevşeklik içindeydi. Yanına gittiğimde keyifle yanındaki küçük kızı gösterip;
"Küçük hanım regl olmuş. İlgili kitap kısmına kadar sen eşlik etmelisin belkide. Evet teşekkürler kolay gelsin."
Der demez yanımızdan ayrıldı. Regl konusu geçti diye utanacak değildim. Ben Çağatay'a denize girmeme sebebi olarak "Göt kanseri oldum." demiş insanım.
Yanımdaki küçük kıza beni takip etmesini söyledim ve biraz arayarak ergenlikle ilgili kitap bulabileceğimiz kısma geldik. Bana en yararlı gözüken kitabı kıza verip bende kendi bildiklerimi anlattıktan sonra kızı kasaya yollayıp kendi standıma gittim.
Adar garip bi şekilde fazla neşeliydi. Hadi ama cidden az önceki olaya mı gülüyordu. Ah çok klişe!
- - -
Vardiyamın bitiş saatine yaklaşık 5 dakika kala Ali Bey'e haber verip eşyalarımı alarak çıkışa yöneldim. Kapıda bi adet sigara içen Adar yolumu kestiğinde onun sabahki sert çocuk olmadığını düşünmeye başlamıştım. Hani yavşak değildi bu?
Sigarasını yere atıp bana doğru bi adım attı.
"Utanmadın."
Ya yapma ama sen sabah gayet kuuldun. Yavşak olmadığını düşündüğüm ilk erkekle evlenmeye karar verdim o an.
"Saçmalayacaksan çık önümden."
"Sigaramı attım kızım konuşacağız kaçışı yok."
Dediğinde ciddi olmadığını biliyordum. Yani ciddi olmamalıydı. Hadi ama sabah beni sinirlendiren çocuk olsan iyi çocuksun aslında.
"He tamam söyle hadi. "
"Ne söyleyeyim? Telefon numaramı mı? Basit kız değilsin sanmıştım. "
"Bende senin zevzek olmadığını düşünmüştüm biliyor musun? Öyleymişsin! Şimdi çık önümden. "
"Çıkarım ama bi şartla. "
Dediğinde ona 'ciddi misin?' Bakışı atıp yanında geçerek gittim. Çıkmazsa çıkmasın bana her yol Paris. Tamam sustum. Ama hani anladınız mı hani o çıkmadı ben başka yoldan gittim. Ama böyle de olur anlamında bana her yol Paris dedim. Hani olur ya öyle. Anladınız değil mi? Pki.s
- - -
Kulağımda kulaklık eve doğru yürüyordum. Hava biraz kararmıştı aslında sadece. Bi bağırma sesi duyduğumda sese kulak kesildim.
"Booooooozaaaaaa!"
Severdim. Sese doğru yaklaştığımda sesinde bana yaklaştını farkettiğimde adımlarımı yavaşlattım. Karşıdan elinde testi diye adlandırdığım şeyle yanıma yaklaşan adamı bekledim ve ondan sonrasını hatırlamıyorum.
Şaka.
Gelen bozacı Adar'dı. Yüzüme bakmadan son kez 'boooozaaa' diye bağırdı ve yüzüme baktı. Gülerek elindeki bardağa boza doldurup üzerine de leblebi tozu döküp bana uzattı. Tabii ki hemen uzanıp aldım.
"Beni takip ediyorsun biliyorum. Ama istesen yanımda da yürüyebilirdin güzelim çok kasmasaydın keşke ya."
Dediği şeyle güldüm ve bozadan yudumladım. Bozacıydı. İlginç ve samimi. Yani bence.
"Ek iş diyorsun?"
"Yok ya az önce bozacıyı gördüm. İçeyim birkaç bardak dedim. Adam bana boza doldururken telefonu çaldı. Bi tutuver yakışıklı ağabeyim diyince kıramadım tabi bende. Sonra karısı mı hamileymiş neymiş koştur koştur gitti. Bende satayım dedim işte."
Elimdeki bardağın dibini görmek istercesine diktim kafaya. Bardağı tekrar uzatıp doldurmasını izlerken konuşmaya başladım.
"Kolay gelsin o zaman."
Derken omuzunu sıvazladım ve yanından geçip gittim.
- - -
Sabah alarm sesiyle gözlerimi açtım. Kapattım. Tekrar açtım. Kapatmamam için kalkıp odamdaki banyoya girdim. Çok da fazla zamanım olmadığı için kısa bir duş alıp dolabımdan seçtiklerimi hızlıca giyinip ayna karşısına geçtim. Oldu oldu amaan (multimedia). Telefonumu ve anahtarımı alıp dışarı çıktım. Bugün cuma. İş yok. Arabamı evin önündeki kaldırıma park etmiştim. Biraz eski olduğundan yanına gidip anahtarla kapıyı açtım. İçine girip yerleştikten sonra kapıyı çektim. Başlıyoruz.
Bunu yapmayı seviyordum. Üstü açık arabamda, müzik son ses, sabahın erken saati boş boş sokaklarda gezmek. Mutluydum. Olması gereken buydu. Önemli olan da. Hiç keşkem yok. İşte en önemli ve en sevdiğim özelliğim. Kararlarımda özgürdüm ve pişman olmayacağım kararlar veriyordum. Ben buydum. Lisedeki o dalga geçilen balık etli kız değil. Buydum. Hiç bi zaman geniş arkadaş çevrem olmadı. Hep bir kişiye bağlanırdım. Ama kırılmamam gerektiğini fark ettiğimden beri yalnızım. Çünkü herkes kırar. Ama insan böyle olgunlaşıyor. Kendi kendini büyüterek. Ve tekrar söylüyorum. Pişman değilim.
Kimseyi kırmamaya dikkat ederdim. Gerçekten. Aileme karşı çok fazla değil tabi biliyorum. Aslında bilmiyorum neden onları kırmaktan korkmadığımı. Gitmeyeceklerini mi sanıyordum. Ah salak ben.İzmir'de tek yaşıyorum. Ailem İstanbul'da. Hep istanbul'u sevmediğimi söylerdim insanlara. Üniversiteyi İstanbul'da kazanamamaktan korkuyordum belki de..
Hayalim de buydu gerçekleşen de. Mimarlık okumuştum. Hayalimdeki okulda. 9 Eylül'de. Ailem ilk başta tutturmuşlardı biz de gelelim yerleşelim diye. 'Ablamlara yapmadınız bana da yapmaya hakkınız yok' dediğimde durulmuştu zaten olay.
Ablamlar demişken. Hiç bir zaman 'The Best Sisters Ever' olamadık. Hep bi çekememezlik hep bi inat. Ne onlar anlatırdı bana bişeylerini ne ben. Lise 3'teyken ilk kez söylemişlerdi bana sevgililerini. Salak gibi sevinmiştim bi' de bana anlattılar diye. Onlara ihtiyacım olduğunu hiç göremediler. Anlamadılar belki de. Ama öyleydi. Vardı. Yalnız olduğumu söylemiştim size de. Onlara ihtiyacım vardı ama onlar yanımda olmadı. Annem ve babam desek.. sürekli tartışırdım. Çok Asi inat bişeyim belkide. Ama aslında cidden çok duygusaldım. Lisedeyken hep en neşeli kız bendim. Yani öyle sanıyorlardı. Nasıl göremezler içimdeki hüznü hala aklım almıyor. Duvarım yoktu ki benim. Sadece bir hazinem vardı. Gülebiliyordum ne olursa olsun. Çünkü unutuyordum yaşadıklarımı bi süreliğine de olsa. Unutuyordum geçmişi anlık zamanlarla. Geceleri gelirdi aklıma hep üzüntülerim. Tabii ki yine yalnız başıma yorgana sarılarak ağlardım. Yazıkmış bana. Gerçekten.
~ ~ ~
Çok içime sinmedi aslında. Ama karakterimizi tanıyoruz yavaş yavaş. Bu konuda da üstad olmadığımdan sıkmış olabilirim sizi. Affedersiniz. Teşekkürler okuduğunuz için.