gözlerimin önünde sisli bir sabah
gökyüzünü kolaçan etmiş kapkara bulutlar
penceremin önündeki peygamber kılıcı
bir damla su için boynunu bükmüş
alıp maşrapamı kahverengi pervazlı
pencereye yaslandım
karşı komşu Ayten teyzenin suçlayan gözlerini fark ederek suladım onları
tüm yakınlarım
hala beni ölümüne suçluyorlar
katilinin ben olduğumu sanıyorlar
tüm dostlarım
ama bilmiyorlar
ben bugün
-saymadım-
bilmem kaçıncı ölüm
yıldönümünde
tüm hatalarımdan aklandımmutfağa geçip ocağa çay koydum
tezgahın üzerinde sergi olmuş bulaşıklar
bir parça temizlik için yalvarıyor
hepsini tıpkı senin yapacağın gibi yıkadım
ama senin gibi yapabilmek için alışmam zaman aldı
o zamanlar
-saymadım-
temizleyemediğim bir sürü şeyi sensizliğe uğurladım
o zamanlar
sensizlikle
ne kadar oldu
-saymadım-
sanki yaşayamadığın onca sene
omuzlarıma binmiş gibi
birden bire ömrün kadar beyaz düştü saçlarıma
birden bire yaşlandımkendime zeytin ve peynirden ibaret
bir sofra hazırladım
ekmek bulabilmek umuduyla karıştırdığım poşette bulduğum
küflenmiş kırıntılar
hepsini çöpe atınca
durmadı
yanaklarımdan süzüldü lanet olasıca,
kahrolasıca damlalar
sen gittiğinden beri çöpe attığım
-saymadım-
bu kaçıncı parçalar?
sen varken biten ekmekler
sen yokken bayatlamaya yemin etmiş
kursağımdan aşağı bir türlü geçmiyor lokmalarpaketimden bir dal sigara alıp yakıyorum
çakmak bulmak için ceplerimi yokluyorum
işte burada
gözlerimi kapatıp kirli dumanı ciğerlerime yolluyorum
düşünüyorum
sen gittiğinden beri
aldığım tüm paketler
ne kadar olduğunu
-saymadım-
daha çabuk tükeniyor
Tanrı şahit
sen gittiğinden beri
daha çok kuruyor boğazım
daha çok unutuluyor kendime ettiğim tüm yeminlerşimdiyse yeni bir başlangıç için banyoya gidiyorum
ıslak zemin üzerinde yuva kurmuş
yosunlar
lavabonun içinde yerine geri dönmek için çırpınan bir diş fırçası
onu alıp yerine bırakıyorum
o an aynadaki benle göz göze geliyorum
yüzüm bir mezarlık
mezarın üzerinde çiçek açmış gibi yer edinmiş gözlerimin altındaki
mor halkalar
bedenime kayıyor bakışlarım
tam o an yüzüme çarpıyor
sen gittikten sonraki beş yılın
tüm cinayeti ve
tüm yıpranışlarıbanyo dolabındaki makası elime alıyorum
üzerimdeki emekli olmak isteyen bluze bir kesik atıyorum
yırtarak çıkarıyorum
Tanrı şahit
son beş yıldır kimsenin sarmadığı
belimle göz göze geliyorum
incecik kalmış
beni ortadan sıkılmış bir diş macunu gibi gösteren
sen gittiğinden beri
kaç oldu
-saymadım-
seni özlediğim
her gün için bir çizik atıyorumama bugün çok çaresizim
her gün boğazıma dizilen lokmalar
suçlayan bakışlar
yıkamaktan aciz olduğum bulaşıklar
bir de senin bana yalvardığın kabuslar
hepsi birer eziyet
hepsi ölmemi isteyen birer
casuslarelimdeki makası bileklerime dayıyorum
Tanrı biliyor ya
hiç ölmek istemiyorum
lakin bugün
sevgilim
sana ulaşmayı
hayatta olup yaşayamamaya tercih ediyorumbileğimden zemine akan damlaları izlerken gülümsüyorum
Tanrı şahit ya
ben bugün parmak uçlarımda özgürlüğü hissediyorumteşekkürler tanrım