Bölüm I - Frank Odin

154 3 0
                                    

"Bir zamanlar denizlerin çekilmesiyle yaşamlarını karada sürdürmek zorunda kalan kimi balıklar, insana kadar uzanan pek çok hayvan türüne kaynak olmuşlardır. "

Anaximander

Winter Harbor - 1996

Fırtına beklenmediği halde kendini hissettirmeye başlamıştı. Uzun çabalar sonunda onu görüşmeye ikna etmiştim ancak şu ana dek elime geçen sadece saatlerdir devam eden bu hızlı yürüyüş olmuştu. Sanki bu durumun benim için yeterince zor olduğunu bilmezmiş gibi önümde sert adımlarla ilerliyor, çarptığı her dalı farkında olmadan yere seriyordu. Ondaki huzursuzluğun ve hüznün kokusunu dahi alabiliyordum.

Bütün yolu korkulanın gerçek olmamasını dileyerek, çektiğim acıyı önemsemeden yürümüştüm. Soğuk hava bir nebze nefes almamı kolaylaştırsa da, şüphe; adeta insan siluetiyle boğazımı her an daha fazla sıkıyordu. Nihayet durduğunda, aramızda birkaç dakikalık mesafe vardı. Etrafıma bakındım, bu aylarda karaya çıkmak gerçekten büyüleyiciydi. Sık ağaçların engel olamadığı kar, birkaç hayvanın izi ve bizim yaptıklarımız dışında dokunulmamış örtüsüyle huzur dolu, ancak korkutucu derecede düzgündü. Yolun sonunda beni beklediği uçuruma vardığımda, o hareket etmeden metrelerce aşağıdaki sarp kayalıklara bakıyordu. Bir şeyler söylemesini istiyordum. Çünkü söze benim başlamam, bir dostu kaybetmekle krala karşı çıkmak arasında gidip gelmekten başka bir şey değildi. Ve nihayet konuştu. Onun yüksek sesle konuşması beni korkutmazdı, ama bu sefer korkuyordum, çünkü ilk kez sesinde çaresizlik vardı.

"Ben yokum artık Frank! Her halükarda bu beni son görüşün olacak." dedi. Gelmeden önce kafamda kurduğum dialogların hiç biriyle örtüşmeyen cümlelerin şaşkınlığı içinde yüzüne bakakaldım. Sanki o gözler ışığını kaybetmiş, derin deniz rengi su yeşiline çalmaya başlamıştı. Bakışları barındırdığı tüm duyguların ötesinde, sanki biraz, "yaşlı"ydı. Belli ki artık çok geçti, ancak bu değişimi göze alması beni çileden çıkartmıştı.

"Sen ne yaptın? Nasıl olur!" Sinirimden üzerine yürüdüğümün farkında bile değildim. Beni elinin tersiyle ağaca doğru itti. Savrulup yere yapıştığımda belki de eski gücünün yerinde olmamasına sevinmem gerektiğini düşündüm.

"Git buradan Frank! Artık bir düzene ihtiyacınız yok, varsa bile bunu ben yapmayacağım! Beni rahat bırak! Onu da!" Titremeye başlamıştı. Onu geri getiremeyeceğim belliydi ve her şeyi bir kenara bırakıp eski dostumla konuşabilmeyi istedim. "O nasıl?" diye sorabildim ancak. Ağlayabileceğine inansam o an ağladığını düşünürdüm. Gerçekten acı çekiyordu. Ve ben sorduğum soru için çoktan pişman olmuştum, bu halde ondan cevap beklemek acımasızlıktı. O ise gerçekten insani bir sabır giyinmiş gibiydi.

"Bana söz vereceksin!" diye haykırdı sonunda. "O'nu aramayacağınıza söz vereceksin! Varlığını unutacaksınız! Söz ver Frank, söz ver ki son günlerini huzur içinde geçirsin!" İkinci kez şaşkınlıkla yüzüne bakakalmıştım. Ağaç dallarının derisinde sıyrıklar oluşturduğunu fark ettim, kırmızıya yakın şeffaf ve parlak bir sıvı sızıyordu vücudundan. O an anladım ki; bizim olayımız, onun geri dönüşünden çok öteydi. Gerçekten o artık yoktu, hiçbir şey eskisi gibi değildi ve dönse bile kimse onu kabullenmeyecekti. Evet, bu durumda yaşayacağı ancak "kabullenilmek" olabilirdi ki, onurlu bir kral için bunun düşüncesi bile ölümle eşdeğerdi.

Bu gün buraya gelmek görevim olmasına rağmen, hiç yaşanmamış olmasını yeğlerdim. Aziz dostum benim için her zaman kardeşlik bağıyla anılacaktı, fakat ne yazık ki, kral gözümden düşmüştü. Böylesi bir gücün sadece duygular yüzünden yerle bir olmasını belki de asla anlayamayacak ve asla kabul edemeyecektim. Vazgeçilenlerin karşısında değerli olan hiçbir şey göremiyordum. Eminim bizden olan kimse de göremezdi. Anlamlandıramayacağımız acı bir kayıp olarak kalacaktı belli ki...

Ve o gün, günbatımında, korkarım ki son kez baktım o acılı gözlere, bir zamanlar tek bir emriyle varlığımı ortaya koyduğum kralımın alışamadığım gözlerine. Tek dizimi yere koyup eğildim. "Sizi son kez görme şerefini bana verdiğiniz için minnettarım ve son emrinizi yerine getirmekten onur duyacağım." dedim. Yüzüne bir kere daha bakamadım, zaten ikimiz için de yeterince zor bir veda olmuştu. Var gücümle dönüp hızla uçuruma ilerledim ve kendimi boşluğa bıraktım.

Frank Odin

Siyah İnciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin