10

2K 147 44
                                    

İkisi de dudakları birbirinin dudakları üzerinde, hareketsizce durdu. İki tarafın da asla beklemediği bir hareketti şu an bu durumda olmaları. Ne Draco ne de onu öpen Hermione düşünebiliyordu. Bu yüzden Hermione geriye doğru bir adım atıp büyücüden uzaklaştı. Anında yaptığının dünyanın en yersiz ve saçma şeyi olduğunu düşünmeye başlayıp utandı ve gözlerini kaçırdı. Ama Draco onun bu halini görünce kendine geldi ve güldü. Sonra kafasını iki yana sallayıp tek adımla kızın yanına ulaştı, elini sağ yanağına koydu ve bu sefer, o, dudaklarını kızın dudaklarına bastırdı.

Hermione kalbinin kulaklarında attığına yemin edebilirdi. Dudaklarının üstündeki dudakların ait olduğu kişi gerçek gibi gelmiyordu. Doğru düzgün düşünemiyordu, sadece rüyada gibi hissediyordu ama buna rağmen hareketsizce dikilmek yerine dudaklarını hareket ettirebildi. Aslında bunu da düşünerek yaptığı söylenemezdi. Sarışın büyücünün yumuşak öpücüğü o kadar doğal ve rutin geliyordu ki şu ana kadar hissettiği çoğu duygu gözünde sönük kaldı, sadece bu an ve bu anın ona hissettirdiği uyuşukluk vardı.

Draco Hermione'nin parmak uçlarını ensesindeki saçlarda hissedince durup titrek bir nefes aldı. Kızın aralık dudaklarına yumuşak bir öpücük daha kondurdu ve gözlerini kapattı. Ensesindeki eller, sadece bir santim kadar uzağındaki dudaklar, teninde hissettiği sıcak nefes... Hepsi birleşip ona tanıdık bir huzur bahşediyordu. Bunun tanıdık olması çok garipti ama Draco sanki kollarındaki cadıyı her gün her saat öpmüş, bu duyguyu binlerce kez hissetmiş gibiydi. Bu anı o kadar uzun zamandır bekliyordu ki kendisi bile bunu şu an fark ediyordu.

Burnunu kızın burnuna hafifçe sürttü ve baygın gözlerinin odağını bulmasını bekledi. Kızın yanağındaki eli, altındaki teni yumuşak hareketlerle okşuyordu.

Hermione gözlerini kapatmak istiyordu ama bunu bu kadar istemesi, kendini karşısındaki çocuğa bu kadar kaptırması dehşete kapılmasını sağlıyor, sonra tam şu andan sıyrılıp kendine gelecekken bu korkuya benzer duyguyu yanağındaki soğuk elle bastırıyordu. Bu kadar soğuk olmasına rağmen bir şekilde sıcak hissettiriyordu.

Gözlerini Draco'nun gözleriyle buluşturduğunda büyücünün de onu izlediğini gördü. Bu, yaşadığı anı daha  gerçek hissettirdi. Alnını çocuğun omzuna koyup "Draco, gitmemiz gerek," dedi.

Draco yavaşça kafasını salladı.

Hermione o an aklına gelen şeyle hemen kafasını kaldırıp etrafa baktı. Onları gören biri olabilir miydi?

Kimseyi göremedi ama bu az önce birinin olmadığı anlamına gelmiyordu. Daha kendisi bu durumu atlatamadan tüm okulun diline düşmeyi hiç istemiyordu.

Draco baş parmağıyla kızın dudak çizgisinin üzerinden geçerek dikkatini kendisine çekti. "Hadi kitaplarını al da gidelim."

Hermione kafasını sallayıp ağacın yanındaki kitaplarını hızlıca aldı. Doğrulup gözünün önüne gelen bir saç tutamını kulağının arkasına sıkıştırdıktan sonra Draco'nun yanına gidip onunla birlikte hızlı adımlarla yürümeye başladı. Hemen içeriye girip bir süre ilerlediler. Hermione Draco'nun zindanlara inmek yerine onunla yürümeye devam ettiğini bile anca Şişman Hanım'ın portresine gelince fark etti. Tüm yol boyunca tek kelime etmemişlerdi.

Genç cadı dakikalar sonra tekrar gözlerini Draco'yla birleştirdi ve konuşmak için ağzını açtı. Ama ne diyeceğini bilemediği için bir süre öyle kalıp geri kapattı.

Birkaç saniyenin ardından, bu sefer, konuşacaktı ki ondan önce Draco konuştu.

"İyi geceler, Hermione. Yarın görüşürüz."

Draco kızın sözünü kestiğini fark edip bir şey diyecek oldu ama Hermione kafasını hızlı hızlı sallayıp hemen onu yanıtladı.

"Evet, görüşürüz Draco. İyi geceler."

painkiller // dramione Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin