Üç gün sonra...
"Hayır, Rose, sana kesinlikle Draco Malfoy'u ayarlamayacağım. Aranızda koskoca beş yaş var ve sen minik bir birinci sınıf öğrencisisin!"
"Hermione sen nasıl bir kardeşsin anlamıyorum! Resmen kaderimle oynuyorsun. Senden nefret-"
"Bu kadar yeter, küçük hanım."
Hermione sinirli bir şekilde kardeşinden uzaklaştı. İlk başta minik kızın Draco'ya olan hayranlığı tatlı olsa da üç gün boyunca her fırsatta onu kenara çekip kendisine yalvarmasından bıkmıştı. Az önce de Harry ile Karagöl'ün yanında dolaşırken Rose gelmiş ve onu bahçenin başka bir tarafına götürüp rutin yakarışlarına devam etmişti. Hermione Draco'nun kardeşi Orion'un kendisine ettiği gibi Rose'un da Draco'ya iltifatlar ettiğini hayal edip yüzünü buruşturdu. Rezillikti.
Harry'nin yanına gittiğinde Ron'un da orada olduğunu gördü ve bıkkın bir nefes verip arkasına döndü. Ama Ron'un sesi onu durdurdu. Çocuk üç gündür peşinde koşuyordu ama Hermione'ye söyledikleri sindirilmesi zor şeylerdi ve Hermione de eninde sonunda affedeceğini bilse de hatasını daha iyi kavraması için bir süre geçiştirmişti. Üstelik incinen duygularına rağmen gidip onunla vakit geçiremezdi.
"Daha sonra, Ron," dedikten sonra adımlarına devam etti ve okula girdi. Ders İksir'di ve Slytherin'le ortaktı. Draco'yu görecek olmanın getirdiği ürpertici hisler çoktan parmak uçlarını kaşındırmaya ve kalbinin ritmini değiştirmeye başlamıştı bile. En son Suç ve Ceza hakkında konuştukları o gün görüşmüşlerdi. O zamandan bu yana bir dersleri ortaktı ama Hermione onunla göz göze bile gelmemişti.
Cadı sonunda zindanlardaki İksir dersliğine geldi ve içeri girip çantasını bıraktı. Henüz birkaç Slytherin öğrencisi vardı ve kendini odadaki tek Gryffindor olarak diken üstünde hissetti. Neyse ki birkaç dakika sonra Gryffindorlar neşeli bağırtılarıyla gelmeye başlayınca rahatlayıp iksir kitaplarını çıkarmaya başladı.
Dalgınlıkla kitabı karıştırıp bugün hangi iksiri yapacakları hakkında düşünürken masaya ağır bir çanta bırakıldı ve Draco Malfoy muzip bakışlarıyla karşısındaydı.
Hermione tavrından ödün vermeyip tek kaşını kaldırdı ve "Bir şey söylemek ister gibi bir halin var," dedi.
Draco ağzını açıp geri kapadı. Sanki söylemek istediği şeyden emin değil gibiydi. Ama konuşmaya başladığında kararsız yüz ifadesi yerini meydan okuyan bakışlara bıraktı.
"Şimdilerde neden hiçbir iş yapmıyorsun?"
Hermione başta anlamadı, ne işinden bahsediyordu bu çocuk? Ama çok ikileme düşmesine gerek kalmadan Draco'nun elindeki kalın kitabı fark etti ve dudakları anında kocaman bir gülümseme şeklini aldı.
"Yapıyorum."
Draco da gülümsedi ve devam etti.
"Ne yapıyorsun?"
"İş yapıyorum."
"Ne işi?"
"Düşünüyorum."
Hermione tam Draco'ya kitabı gerçekten okuyup okumadığını soracaktı ki içeri Profesör Snape girdi. Tüm sınıf derin bir sessizliğe gömülürken Profesör Neville ve birkaç Gryffindor'a negatif yorumlar yapmaya başlamıştı bile. Çok uzatmadan konuları anlatıp tahtaya bir iksir tarifi yazdı.
"İki kişi halinde hazırlayın, bir saatiniz var."
Draco ve Hermione birlikte dolaptan malzemeleri almaya giderken Hermione "Okuduğuna inanamıyorum," dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
painkiller // dramione
Fiksi Penggemaralternatif ve toz pembe bir evrende geçen dramione hikayesi