22. Bölüm: Kaza

3.1K 119 78
                                    

"Alyaa uyan artık ben acıktım!" Gözlerimi Gizem'in o tiz  sesiyle açmayı hiç beklemiyordum. 

"N'oluyor Gizem ne bağırıyorsun tepemde?"

"Acıktım diyorum acıktım."

"E ben ne yapabilirim? Gidip bir şeyler yesene"

"Kahvaltı hazırlamak senin görevin canım! Hadi kalk artık" dedikten sonra beni kolumdan tutup kaldırdı. Gözlerimi devirdim. Acaba onun bu evdeki görevi neydi! Beni çıldırtmak mı(?) Sabah sabah hiç onu çekecek halde olmadığım için kapıyı açtım. Odamdan çıktığımda gördüğüm şeyle hemen arkamı döndüm.

"Senin odan yok mu ya niye ortalık yerde giyiyorsun kazağını?" diye bağırdığım da Gizem'de yanımıza gelmişti. O benim aksime dik dik Demir'e bakıyordu. Arkamı döndüğümde Demir'in hala kazağını giymemiş olduğunu gördüm. Uykulu gözlerle bize bakıyordu. 

"Oha kas mı onlar!" Gizem'in bağırmasıyla sinirlerim iyice tepeme çıktığında hemen Demir'in yanına gittim ve ona kazağını giydirdim. Gizem bana gözlerini devirip mutfağa gittiğinde Demir'e baktım. O benim aksime gülüyordu. 

"Beni kıskanman çok hoşuma gidiyor. Bence sen her gün böyle benim kazağımı giydir. Bana daha fazla dokunmuş olursun. Ha ne dersin?"

"Geri zekalı!" dedim ve mutfağa gittim. Daha sonra kahvaltı için masayı hazırlamaya başladım. Gizem tabi ki bana yardım etmiyor ve masada kahvaltıyı hazırlamamı bekliyordu. Şeytan diyor ki tut saçını.... Bu kız ne zaman gidecekti buradan. Artık gerçekten sinirlerimi bozuyor. Daha ne kadar tahamül edebilirim bilmiyorum.

Kahvaltıyı hazırlarken Demir'in içeri girip yanağımdan öpmesiyle olduğum yerde kaldım. Bir anda böyle şeyler yapması kalbimi çok fazla hızlandırıyordu. Üstelik bunu Gizem'in yanında yapması çok hoşuma gitti açıkcası. Gizem'e baktığımda kızgın gözlerle bana ve Demir'e baktığını gördüm. Bu sefer Demir'e baktım. bana gülümseyip göz kırptığında yüzümde ufak bir tebessüm oluştu.  

-----

Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra Demir Gizem'e konuşmaları gereken bir konu olduğunu söyleyip dışarı çıkmışlardı. Açıkcası ne konuşacaklarını fazlasıyla merak etmiştim. Meraktan etrafımda dolanıp duruyordum. Bir kaç dakika sonra geldiler ve koltuğa oturdular. Bende yanlarına oturdum.

Gizem biraz durduktan sonra konuşmaya başladı. Artık burada kalmayacağını kendine bir ev tutacağını ve orada yaşayacağını söyledi. Çok şaşırmıştım. Bunu hiç beklemiyordum. Demirle her ne konuştularsa Gizem gitmeye karar vermişti bir anda. Evet onun gitmesini istiyordum ama buna mutlu olamıyordum şuan. Gizem çok üzgün görünüyordu. Demir umarım Gizem'e bir kabalık etmemiştir.

Her zaman Demir'e yakınlaşmaya çalışması beni sinirlendiriyordu. Bu yüzden gitmesini istemiştim zaten. Ama her ne olursa olsun üzülmesini istemezdim.  Her ne kadar kendimi kötü hissetsem de  Gizem'in toparlanmasına yardımcı oldum.  Daha sonra Gizem'le vedalaştık(!) 

Bir yarım saat kadar pencereden dışarıya baktım. Daha sonra duvarda ki saate çevirdim gözlerimi. Saat 16.00'idi. Ama hava şimdiden kararmaya başlamıştı. Bulutlar toplanmıştı. Sanırım yağmur yağacaktı.

Koltuğa geçip oturdum. Bir kaç saniye sonra Demir'de geldi yanıma. 

"Yağmur yağacak."

"Evet."

"Bence ben şöyle güzel bir film açayım. Sende kahve yap gel. Olur mu?"

"Güzel fikir!" dedim ve koltuktan kalkıp mutfağa gittim. Cezveyi ocağa koydum. Demir umarım aksiyon filmi açıyordur ve umarım korku filmi açmaz. Romantik film açacağını sanmıyorum zaten. Yani onun böyle filmler izleyeceğini düşünmüyordum.

Bir kaç dakika sonra kahveleri salona götürdüm. Koltuğa oturdum ve televizyona baktım. Ah! Romantik film açmayacak kadar odun olduğunu düşündüğüm Demir romantik film açmıştı. Beni şaşırtıyor.

Demir filmi başlattığında koltukta biraz daha yaklaştı bana. Ona baktığımda filme odaklandığını gördüm. Bu aralar ona olan hislerim artmıştı. Kendime hiç bir şekilde engel olamıyordum. Onu kıskanıyordum. Bazen sarılmak istiyordum, sarılıp kokusunu içime çekmek istiyordum. Bazen keşke hep konuşsa da o sesi kulaklarımdan hiç gitmese diyorum. Bazen sırf o gülsün diye şebeklikler yapmak istiyorum. Kendime anlam veremiyorum.

"Beni değil filmi izleyeceksin Alya."

Sesiyle kendime geldiğimde gözlerimi ondan çekip filme çevirdim.

Film çok güzel ilerliyordu ki bir öpüşme sahnesi geldiğinde gözlerimi kaçırdım televizyondan. Böyle bir sahneyi Demir'in yanında izlemek ne kadar doğru olur bilmiyorum. Televizyona bakmamak için gözlerimi Demir'e çevirdiğimde bana baktığını gördüm. Bakmasını geçtim sırıtıyordu! Kesin yine sinirlerimi bozacak bir şey söyleyecek diye düşünürken konuşmaya başladı;

"Seninle şöyle olmayı istiyorum." deyip televizyonu gösterdi. Daha sonra bana biraz daha yaklaştı. Dudaklarımızın arasında bir kaç santimetre kala durdu.

"Sen istemez miydin?" Belki...

Bana biraz daha yakınlaştığında hızla ayağa kalktım."Ee dışarıda dolaşmaya ne dersin? Yağmur durmuş."

Gülümsedi ve olur anlamında başını salladı. "Çok inatçısın! Ama bir gün o inadından vazgeçeceksin." dedi ve odasına gitti. Onu öpmediğim için böyle diyordu. Bir kaç dakika sonra elinde iki montla geldi. Elindeki montu almama izin vermeden kendisi giydirdi bana. Mont Demir'in olduğu için bana biraz büyük geliyordu ama bu benim için bir sorun teşkil etmiyordu. Daha sonra kendisi de montunu giydi ve beraber dışarı çıktık. 

Yolun kenarında yağmur kokusunu içime çekerek yürümek gerçekten çok huzur vericiydi. Biraz böyle yürüdükten sonra Demir elimi tuttu.  Ve o şekilde yürümeye devam etti. Karşımızdan 2 kız gelirken birisi Demir' i gösterip diğerine bizim duymayacağımız şekilde bir şeyler fısıldadı ve birlikte güldüler. Resmen Demir'e bakmaktan yanında olan beni görmüyorlardı. Böyleleri de hep beni bulurdu zaten! 

"Kıskandın!"

"Hayır kıskanmadım nereden çıkardın bunu?"

"Farkında değilsin ama elimi sıkıyorsun şuan. İtiraf et kıskandın işte!" deyip gülümsedi. Kızaran yüzümü başka tarafa çevirdim.  Artık yürümüyorduk. Yolun kenarında o bana bakıyor bende etrafıma...

"Benden hoşlanıyorsun!"

"S- saçmalama"

"Heyecandan doğru düzgün konuşamıyorsun bile!"

"Hayır sadece üşüyorum."

"Üşümüyorsun sadece çok inatçısın." Sinirle yola doğru iteledim onu. 

"Bence kendini kandırma boşuna!"

Küçük bir kahkaha attı. Çünkü yalan söylediğimi biliyordu. Çünkü ona karşı bir şeyler hissettiğimi biliyordu. Konuşmaya başladı;

"Ama ben seni çok se-" sözünü tamamlayamadan gelen korna sesiyle bir an donup kaldım. Arabanın acı verici fren sesleri kulaklarımı acıttığında Demir'e döndüm. Olduğu yerde durmuş arabanın üzerine doğru hızla gelişini izliyordu. Şoktan hiç bir şey yapamıyordu. Kendime gelip tam Demir'e kaçması için seslenecektim ki kendini durduramayan arabanın hızla Demir'e çarpmasıyla büyük bir çığlık attım!

-------

Selam canlarım! Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazmayı unutmayın lütfen! Bol bol yorum istiyorum. Gelecek bölüm hakkında ki düşüncelerinizi de yazmayı unutmayın!

Seviliyorsunuz :)

SerseriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin