lana del rey, fuck it i love you
➕
Elindeki poşetleri tezgahın üzerine bırakırken üzerindeki kalın hırkayı çıkarmakta olan Kim Taehyung, oldukça hoş bir görüntü oluşturuyordu onun için.
Anıların zihninde dolanmasına izin vermeden önce onu kısa bir süre süzdü ve önüne döndü, poşeti boşaltırken kendine yaklaşan bedeni fark etti. "Yemek alıp gelebilirdik." dedi Taehyung, üzerindeki yeşil sweatin kollarını dirseklerine kadar çekmiş halde. Siyah kıvırcık saçları alnına ve ensesine dökülüyordu ve buna bayılıyordu, gerçekten bayılıyordu.
Siyah hırkasının kollarını dirseklerine kadar çektikten sonra yeşil biberleri doğramaya başladı, Taehyung hemen yanında et ile uğraşıyordu ve arada önüne gelen saçları atmak için başını sallıyordu. Onun bu tatlı haline gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.
Pilav makinasını çalıştırdıktan sonra ızgaradaki etleri kontrol eden Taehyung'un yanına gitti, omzunu onun omzuna yaslayarak etleri çevirmesine bakıyordu. "Acıktın mı?" diye sordu ona, başını sallayarak cevap verdi Taehyung, küçük bir parça et kopararak onun ağzına tıkmadan önce soğusun diye üfledi.
Kim Taehyung uzun zamandır Jeongguk'un hayatının başrolüydü; abisi, en yakın arkadaşı ve asla vazgeçemeyeceği biriydi. Ona karşı hislerini ilk sorgulamaya başlaması çok uzun zaman önce değildi, bir şeylerin artık değiştiğinin farkındaydı ve bundan korkuyordu, Jeongguk, onu hayatında istiyor ama nasıl istediğini bilmiyordu.
Küçük bir masa hazırlayarak karşılıklı oturmadan önce Taehyung tamamen yağ olmuş sweati değiştirmek için gitti odaya. Döndüğünde sarı bir sweat ve ters taktığı bir şapka ile çıktı evden. Küçük piknik alanında karşısına oturduğunda gülümsedi Jeongguk, "Seninle böyle olmayı özlemişim." Taehyung bir şey demedi, soju doldururken sustu sadece.
"Ben küçükken asla yanımdan ayrılmazdın."
Bakışlaeını tabağından kaldırarak Jeongguk'a baktı, "Baban delirirdi, sürekli başımızı belaya sokardık." Jeongguk güldü. "Ben belaya sokardım, hyung. Sen sadece benim suç ortağım olurdun." İkisi de güldüler, eski zamanları hatırlamak Jeongguk için hüzünlüydü, başka bir dünyaya ait gibiydi. Taehyung'u kaybetme sebebinin kendisi olduğunu biliyor ama kabul etmek istemiyordu.
Bir şişeyi bitirdikten sonra durmaları gerektiğini söyledi Taehyung, bakışlarını belirgin yıldızlara çıkardı ve iç geçirdi. "Her zaman yanımda olacağına inanırdım." diye mırıldandı, bitmiş tabakları toplamak için bakışlarını indirdi. "Ben her zaman yanındayım, Jeongguk." Gülümsemeye çabaladı, tüm masayı topladıktan sonra içeri girdiler.
"Sen içeride uyu, ben burada uyurum."
Taehyung'a bakarak gülümsemeyi denedi, "Benimle uyumayacak mısın?" diye sorarken sesinin titremesine engel olamadı. "Artık on beş yaşındaki çocuklar değiliz, Jeongguk. Aynı yatakta uyumamız doğru değil." Taehyung'un söyledikleri üzerine kaşları çatıldı. "Neden doğru olmasın ki? İki arkadaş değil miyiz? Neden iki arkadaşın aynı yatakta uyuyor olması doğru olmasın?" Taehyung'un dili dudaklarının üzerinde gezinirken bakışlarını kaçırdı.
"Biz iki arkadaş değiliz, Jeongguk."
Uyuyamıyordu, Taehyung'un son cümlesi beyninin içinde dönerken bunu nerede çekmesi gerektiğini bilemez haldeydi ve uyuyamıyordu. Sonunda pes ederek kalktı, karanlık odada düşmemeye dikkat ederek çıktı ve koltuğun üzerinde bağdaş kurmuş, hala oturan Taehyung'u gördü. Üzerinde ekose desenli, iki renk pijaması vardı ve şöminenin ışığı altında oldukça tatlı görünüyordu.
Onun yanına oturarak bağdaş kurdu, "Gerçekten artık iki arkadaş değiliz." diye mırıldandı, yanındaki bedenin başını salladığınü gördü. "Ama ilişkimiz patron, çalışan ilişkisi de değil." Taehyung yine başını sallayarak tepki verdi ona. "Of, hiçbir şey de söylemiyorsun, biz neyiz o zaman?" diye sordu Jeongguk, dayanamarak. "Hiçbir şey." dedi Taehyung, bakışlarını Jeongguk'un yüzüne çıkardı.
"Ben sana aşık bir aptalım, o kadar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
once in a lifetime' taekook
Fanfiction"seni sevecektim, senin için ölecektim ve senin asla haberin olmayacaktı."