yağmurda ismini yazmaya çalıştım
ama yağmur hiç gelmedi*the neighbourhood, daddy issues
✨
|taehyung|
Hayatımın düzeninin hangi yönde ilerlediğine dair hiçbir fikrim yoktu, ayakkabılarımı kapının önünde çıkararak eve girdiğimde salonda oturan annemin ışığı kapatarak odasına ilerlediğini gördüm.
Bir haftadan fazladır günlerimiz böyle geçiyordu ve ben artık sıkılmıştım, ona seslendiğimde arkasını dönmüş ve dolapta yemek olduğunu söylemişti.
"Ben seninle konuşmak istiyorum."
Adımlarını yeniden salona yönlendirdiğinde o da bu durumun gittikçe tuhaflaşıyor olmasından sıkılmıştı belli ki, ışığı açarak karşımda bulunan koltuğa oturdu.
Kucağıma aldığım yastığın üzerine uzattım ellerimi, "Jeongguk ile olan ilişkim..." diye başladım, hala bir yanım bu ilişkinin varlığına inanamıyordu. "Bu ilişkiyi onaylamıyorum." dedi hemen, dudaklarım gerginlikle kıvrıldı. "Neden?" diye sordum, neden istemiyorsun mutlu olmamı?
Elleri birbirine geçmiş halde koyu renk gözlerini üzerime dikmişti, "Sorun bir erkekten hoşlanman değil ama Taehyung, o patronunun oğlu. Jeongguk ve sen, farklısınız, ayrı dünyalara aitsiniz. Sana her zaman söylemeye çabaladığım bu. Hayatlarınızın tek ortak noktası senin ona hizmet ediyor olman. Sağlıklı bir temel üzerine kurulmamış ilişki, asla olmaz." Gözlerimi kırpıştırdım, "Bunların hiçbirini umursamıyoruz, birbirimizi biliyoruz. Sonunda üzülecek bile olsam şu an onunla mutlu olma şansım varsa, bunu kullanmak istiyorum." Ayağa kalktım ve salondan çıktım, odama çıkmak yerine biraz hava almak istiyordum.
"Taehyung!"
Geniş bahçede gezinirken koltuğa yayılan Bay Jeon'u bana seslenmesi ile fark ettim, Jeongguk ile ilişkimizi biliyor olması dünden beri ondan kaçmama sebep oluyordu ama yine karşılaşmıştık.
Adımlarımı ona doğru yöneltirken "Bay Jeon?" diye seslendim, hemen yanındaki tek kişilik koltuğa oturmam için işaret etti. Yanına otururken kendi de doğruldu ve arkasına yaslandı. "Bugünlerde dalgınsın, bir sorun mu var?" diye sordu, dalgın olduğumun farkında bile değildi. "Hayır, Bay Jeon. İyiyim." Mırıldanmam onu gülümsetti, "Bizim aptal mı üzüyor seni?" diye sorduğunda ilk anlamadım ama ardından, Jeongguk hakkında konuştuğunu fark etmek gülümsememe sebep oldu.
Onun varlığının bile bana huzur vermesi ne kadar normaldi, bilmiyordum. "Hayır, konu Jeongguk değil, aramız iyi." dedim hemen, gülümsedi. "Buna sevindim, Jeongguk senin hakkında konuşurken hem endişeli hem de oldukça mutluydu. Bu mutluluğun bozulmasını istemem." Başımı salladım, "Ben de istemiyorum." dedim, gülümsemesi bulaşıcıydı, dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı.
"OHA BE!"
Jeongguk'un sesini duymak, ikimizin de başını büyük evin cam girişine çevirmişti. "Bensiz takılmaya başlamışsınız." Babasının yanına bıraktı kendini, üzerinde siyah bol bir tişört ve dizlerine inen şortu vardı. "Biz hep sensiz takılıyoruz." dedi babası, Jeongguk'un söylenmelerini dinlerken gülümsemem daha da genişliyordu.
Onu mutlu görmek beni mutlu ediyordu, uzun süre içimde yaşamaya zorladığım hislerimi bir anda dışarı bırakmak benim için kolay değildi. Temkinli olmaya, kendimi bu mutluluğa kaptırmamaya çabalıyordum ama Jeongguk, güzel gülümsemesi ile bana baktığında yok oluyordum sanki. Babası ile iş hakkında, benim kesinlikle ilgimi çekmeyen bir konuda konuşmaya başlamışlardı, oradan kalkıp gitmenin tuhaf kaçacağını bildiğimden oturmaya devam ettim.
Annem ikisine kahve getirmek için cam kapıdan çıktığında gerginlikten bayılmak üzereydim, tek bir laf etmesini ve olayları daha da çıkmaz hale sokmasını istemiyordum. "Bay Jeon." dedi ve kahveleri masanın üzerine bırakırken bakışlarını bana çevirdi, "Taehyung sen de içer misin?" diye sordu Bay Jeon bana dönerek. "O kahve sevmiyor, biraz anormal." Benim yerime Jeongguk cevapladığında annemin kaşları çatıldı, bakışları aramızda gezindi.
Gergin hissetmekten nefret ediyordum, özellikle etrafımdaki insanlar tarafından buna maruz bırakılmaktan ve annem, tam olarak beni gergin hissettiriyordu şu anda. Bay Jeon'un bakışları bana döndüğünde kısa bir an kaşlarını çatmış, ruh halimi anlamış olmalıydı ki anneme içeri gidebileceğini söylemişti.
"Sorun ne Taehyung?"
Bakışları benim üzerimde gezinmeyi keserek kahvesinden bir yudum aldı, "Annem..." diye mırıldandım, Jeongguk hemen yanında oturuyorken onunla ilişkim hakkında hem patronum hem de sevgilimin babası olan bu adam ile konuşmak oldukça zordu benim için. "İlişkiyi onaylamıyor sanırım." dedi benim yerime, başımı sallayarak doğruladım. Parmakları kahve fincanını sıcak olmasına rağmen sıkıca kavramıştı, "Benim konuşmamı ister misin?" diye sordu bu kez, "Hayır, Bay Jeon. Annemin olayları ben oğlu olduğum için kabullenmesini istiyorum, siz konuştuğunuz için değil." Anlayışla başını salladı, kahve fincanını da alarak ayağa kalktı ve Jeongguk ile beni bahçede yalnız bıraktı.
Yanındaki boşluğa elini vurarak beni yanına çağırdığında bakışlarım kapıya kaydı, etrafta kimse görünmüyordu. Onun yanına oturduğumda kolları belime dolanarak başını göğsüme yasladı. "Seni özledim." diye mırıldandı alçak sesiyle, saçlarını okşarken zihnim uzun zamandır düşünmekten alıkoyduğum düşüncelerin esiri oldum. Jeongguk'un bana olan hislerinin ne boyutta olduğunu bilmiyordum, onun için kalbinin hangi köşesindeydim?
"Ben de seni özledim."
Dudaklarımı saçlarına değdirmenin ardından kıkırdadı, onunla ciddi bir şekilde bu konu hakkında konuşmam gerektiğini hissediyordum. Olaylar ailelere kadar gelerek ciddileşmişti ve ben kuru bir seni seviyorum cümlesinin altındaki sevgiyi görmek istiyordum. Başını kaldırarak gözlerini bana çevirdi, iki ateş parçası gibiydi, parlıyorlardı ve onlarda kendimi bu kadar net görmek beni ürpertiyordu. "Sen iyi misin?" diye sordu, yerinde doğrulurken, "Evet, iyiyim." diye mırıldandım, onu kendime çekerek başını eski yerine koymasını sağladıktan sonra gözlerimi kapadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
once in a lifetime' taekook
Fanfiction"seni sevecektim, senin için ölecektim ve senin asla haberin olmayacaktı."