Beşinci ve günün son raundu duyurulurken kapının ardındaki oturaklardan birine çökmüş, titrememin durmasını bekliyordum. Bright yanıma oturmuş kanayan burnumu Üst-Muhafızlar'dan aldığı bir bez ve suyla silerken "Ne oldu orada?" diye sordu. "Neden aniden pes etti?"
"Bilmiyorum." dedim. "Aniden kılıcı bıraktı ve gitti. Şimdi buralarda da değil." Gözlerimle içeriyi tarasam da R'khan burada değildi. Bright bezi suratımdan çekip yanına koydu ve bana sıkıca sarıldı. Elini saçıma tutup omzuna yaslarken ben de gözlerimden yaşlar boşanırken onun omzuna kafamı gömdüm. "Buradan nefret ediyorum." dedi. "Seni bir yıldır kaybetmiş ve sonunda geri kazanmışken yeniden kaybedeceğim korkusuyla yaşamaktan nefret ediyorum." Dikkatle onun kulağıma fısıldadığı şeyleri dinliyordum. "İkimiz de buradan çıkmalıyız. Beraber denemeliyiz."
NG, önümüzden geçti. "Gece konuşmalıyız." dedi bizim duyabileceğimiz sesle ve de yoluna devam etti. Kafamı Bright'ın omzundan kaldırıp onun gittiği yöne dönüp baktıktan sonra Bright'a geri döndüm. "Zamanımız gittikçe daralıyor." dedi. Yanaklarımdan tutarak alnıma bir öpücük kondurdu.
Herkes uyuyup içerideki ışıklar söndüğünde gözlerimi açmış Bright'ı uyurken seyrediyordum. Sıraya girmiş yatakhaneye geri dönerken NG arkamızdan yanaşıp bizi uyandırmasını beklememizi söylemişti. Beni uyku tutmamıştı. Uyumayı denesem bile başaramıyordum. Yataktan hafifçe başımı kaldırıp R'khan'ın yattığı ranzaya baktım. O da bizim gibi alt kattaydı. Gördüğüm kadarıyla onu da uyku tutmuyordu çünkü ellerini kafasının altında birleştirmiş yukarıyı izliyordu. Yataktan Bright'ı uyandırmamak için yavaşça kalktım ve onun ranzasına gittim. Benim geldiğimi görünce surat asarak sırtını bana döndü. Yatağına oturdum. "Sen çok gizemli bir adamsın." dedim. "Neden bugün pes ettin?"
"Sen de çok meraklı bir çocuksun."
"Evet öyleyim." dedim. "Buradaki herkesi kurtarabilecek gücün varken neden yapmadığını bilmek istiyorum. Neden tek umudum senken sana umut bağlamamamı söylüyorsun? Bizi de kurtarabilirsin ve krallığı da. Neden yapmıyorsun?"
"Ben kral olmaya layık bir adam değilim." dedi sessizce. "Bu krallık benim elimde olduğundan daha kötü olur."
"Buna nasıl emin oluyorsun?"
"Kız kardeşimi bile koruyamadım." dedi R'khan. "Onun, onu öldürmesine izin verdim. Daha küçük bir kızı bile koruyamıyorken bir krallığı nasıl yöneteyim?"
"Bir orduyu yönetebiliyorsun General R'khan." dedim. "Sen sadece bahanelerin arasına sığınan bir korkakmışsın meğer."
Sırtı hâlâ bana dönüktü. Cevap vermiyor, dönüp bana bakmıyordu bile. Yatağından ayaklandım ve kendi yatağıma dönerek Bright'a sıkıca sarılarak gözlerimi kapadım.
Dürtülerek uyandırıldım. Jongin tepemizde bana bakıyordu. "Konuşmalıyız." dedi fısıltıyla. Yatakhanenin sonuna doğru yürürken Bright'ı uyandırdım. "Ne oldu?" diye sordu. "Jongin bizimle konuşmak istiyor." dedim. Beraber yataktan çıkıp yatakhanenin en sonuna gittik. Geldiğimizi gördüğünde hiç beklemeden konuya girişti. "Learus," dedi. "Senin isyan çıkarmaya çalıştığını öğrenmiş."
"Ne?" dedim şokla. "Ama nasıl?"
"Demek ki aramızda bir muhbiri var." diye yanıtladı Jongin. "Seni bugün bu yüzden R'khan'la yüzleştirmiş olmalı. O neden pes etti?"
"Bilmiyorum. Aniden ayaklandı ve gitti." dedim. "Beni neden hemen öldürmüyor?" diye sordum ve sonra bu soru ilk başta sormuş olmam gereken bir soruyu aklıma getirdi. "Learus neden R'khan'ı öldürmek yerine burada tutuyor?"
"Çünkü bir şehit yaratmak istemiyor." dedi Jongin. "Senin ne kadar ilerlemiş olduğunu bilmiyor olmalı ve bu bizim için iyi bir şey."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seraph Arena (BrightWin)
FanfictionHayatta kalmak için dövüşmeleri gerek ve bu dövüşün sadece tek bir kazananı olabilir. BrightWin