Öfke

173 14 1
                                    

Her şey sahte gibiydi. Ama tüm bunlar zorla benim olmuştu. Elbiseler, ayakkabılar, takılar, lüks bir araba. Hayatımdaki en değerli kişi için canımı bile vermeye hazırdım ama onun canıyla tehtid edilmiştim. Sahte bir cenaze töreni. Ardından açıklanan sahte bir vasiyet.

"Tüm mal varlığımı kızım Esila'ya bırakıyorum."

 Bu hayatta adını bile duymaya tahammül edemediğim, beni daha doğmadan bırakıp giden adamın rezilliklerle kazandığı her kuruşunda birinin hakkı olan paranın sahibi olmakla cezalandırıldım. Peki neden? O adamın kanını taşıyorum diye. Kendi halinde yaşayan sıradan biriyken bir anda intikam malzemesine dönüştüm. Baba adını zerre kadar hak etmeyen bu adama her gün lanetler okuyordum. Hastalığı ilerleyen ve mecburen hastaneye kaldırılan annemi görmeye gidiyordum ama ona sarılıp konuşamıyordum. Yüzüm yoktu bana soracağı soruya cevap vermeye.

"Tedavi parasını nerden buldun?"


Her gün durumunu öğrenmek, ona sarılmadan uzaktan izlemek. Zaten bu bana yapılan en büyük işkenceydi. Kan bağım olan adam bizi daha ben hücreler topluluğken bıraktığından bu yaşıma kadar annem her yönden kendini ortaya koyarak beni korudu ve şimdi sıra bendeydi. Sırf onun tedavisi için tüm bu işkenceye katlanacaktım.

...

Üzerime giyebileceğim en rahat kıyafetlerden birini giydim. Beyaz atletin üzerine yeşil bir ceket ve kot pantolon.  Dolaptaki elibiseleri daha doğrusu insanın kıçını bile örtmeyecek kumaş parçalarını giymeye niyetim yoktu. Bana verilen son model bir araba ve kapıda hazır bekleyen şoför. O an bağırmak istedim.

"Ben kimim ki sen benim kapımı açıyorsun?"

Çanta taşımaktan nefret ederim. Evet okula giderken bile. Hem de tek hayalim olan üniversiteye. Ben ne kadar çalışırsam çalışayım kapısından beni almayacakları bir üniversiteye tonla para bayılarak girmiştim. O adamı kaçırıldığım günden beri hiç görmedim ama peşimde dolaşan bir adamı sürekli beni iğrendiğim parayı kullanmaya zorluyordu. Bu okula da o yazdırmıştı beni.

ZENGİN İŞ ADAMININ KIZI ÜNİVERSİTEMİZE Mİ TEŞRİF ETTİLER..

Kurulan bu cümleler bu okulun benim için bittiğinin resmiydi. Bu hayatı umursamıyordum. Bu hayatı sevmiyordum. Bu hayattan bir şeyler kazanmak istemiyordum. Olay bu kadar basitti. Tüm bunlara o tedavi için katlanıyordum. Bir gün daha ışığı sönmeye başlayan gözlerinin aydınlatmaya çalıştığı dünyasını karanlığa gömmemek için..

Okula geldiğimde en arka sıraya geçtim. Sınıf resmen ikiye bölünmüştü. Bir tarafta mini elbisesiyle etrafa frikikler saçan kızlar ve pahalı parfüm kokuları birbirne karışan erkekler diğer tarafta her halinden eski halime benzeyen normal insanlar. Hiç tereddüt etmeden diğer tarafa geçmiştim. Benim gibi olanların yanına. Diğer grup en arkaya uyumak için geçse de bu grupta en arkalar pek rağbet görmüyordu. Herkes derse o kadar önem veriyordu ki geleceği parlak insanlar görüyordum. Kendi karanlığımın aksine. Sınıfa giren profesör hemen olaya girdi ve dersi anlatmaya başladı. Ben kalemimle sırada çıkardığım ritmik sesleri dinlerken o günden beri olanları düşünmekten kendimi alamıyordum. Tam o sırada yanımda bir ağırlık hissettim. Muhtemelen yer bulamayan biri yanıma gelmişti. Kafamı kaldırıp kız mi erkek mi diye bakmaya bile tenezzül etmedim. O gün olanlardan sonra ne zaman uyusam o anın kabusunu görüyordum. Gece uykum diye bir şey kalmamıştı. Önce görüntüler karıştı. Kafam sıraya yavaşça düşerken sesler karıştı ve gözlerim sonunda kapandı.

UMUTSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin