Hikayemi okuyanlara sonsuz teşekkür ediyorum.Sınav dönemim ve sonraki zamanlarda bazı sebepler yüzünden çok uzun bir süre yazamadım. Umarım bir daha bu kadar uzun süre uzak kalmam buradan. Herkese keyifli okumalar. Ayrıca multimedyada Aras var :)
Gözlerimi karanlığa dikmiş boş boş bakıyordum. Hayatımdan alınan şeyler ve onların karşılığında bana verilen bambaşka şeyler. Bu hayatın içinde doğmuş olsaydım belki çok farklı düşünebilirdim hatta mutlu bile olabilirdim sahip olduklarımdan ama şu an dokunduğum her şey canımı yakıyor. Tüm bunların o adamın olması ve sırf bir psikopatın intikam planları için hepsinin bana verilmesi acımı kat kat arttırıyordu. Erhan denen o adam oyunu nasıl oynaması gerektiğini çok iyi biliyordu. Adını bile sonradan öğrendiğim insanın ona çektirdikleri yüzünden kendi acısını dindirmek için neden beni kullanıyordu? Benim bu oyundaki yerim neydi? Ona istediğini yapabilirdi ama ben ve annem neden bu olayın içindeydik. Çünkü o adamın bu hayatta en çok nefret ettiği insan bendim. Varlığım yüzünden annemi yüzüstü bırakıp gitmişti geldiği pisliğe. Sevdiğin kadından olan bir çocuğa neden düşman olur ki bir insan? Baba olacağı haberini alan bir insanın sevinçten haykırması gerekirken neden daha doğmamış bir çocuğu ve annesini terk eder ki? Düşündükçe içinden çıkamıyordum. Her bir düşünce beynimi kemirmekten başka işe yaramıyordu.
Bir de Aras meselesi çıkmıştı. Benim ve annemin bu oyuna dahil olduğumuz yetmezmiş gibi bir de onu çekmiştim kendi çıkmazıma. Daha doğru düzgün tanımıyordum ve o benim hayatımı kurtarmıştı babam olacak o adamın kim bilir neler yaşattığı insanlardan. Şimdi onu da oyuna dahil etmek istiyordu ve elimden gelen bir şey yoktu. Daha ortada hiçbir şey yokken Erhan denen psikopat aklında ikimiz için ne senaryolar kuruyordu Allah bilir.
...
Evlilik mi ? Cidden bu adamın nasıl bir planı var? Çektiğim eziyeti görmesine rağmen, tüm bunların içinde olduğum için Sinan denen o babanın çektiklerine rağmen (!) bu adam neden doymuyor ve hep daha fazlasını istiyordu? O son sözü söyledikten sonra konuşmak beni aşırı korkutsa da tekrar açtım ağzımı:
"Bu oynadığın oyun dördümüzü kapsıyor. Neden hiç alakası olmayan birini dahil etmek istiyorsun? Yeterince acı çekiyorum ve benim tüm bunlara sahip olmam yüzünden bu adamın da (tiksinerek attığım bir bakış) acısı yüzünden okunuyor. Aras'ı daha yeni tanıdım ve aramızda hiçbir şey geçmedi. Onun bunlarla hiçbir alaksı yok!"
Bu kadar sakin dinlemesi beni daha da ürkütüyordu. Etrafa saldırdığı zamanlarda kendi özüne dönüyordu ama bu sakinliği altından neler çıkacağı bilinmeyen bir durumdu. Kalbim konuşurken bu kadar atmamıştı. Onun bana diktiği gözlerine bakıp cevap beklerken hızını alamayıp dışarı fırlayacak gibi atıyordu. Birkaç ses çıkarıp boğazını temizledi ve iğrenç bir bakış ve imalı bir ses tonuyla:
"Belki senin hiç bilmediğin bir şey biliyorumdur ve Aras'ı da bu yüzden dahil etmek istiyorumdur. Aras'ın dahil olmasını kişisel olarak algılama bu oyunda her gün yeni bir sürpriz çıkacak. Eğer soruların bittiyse odana çık.
Bu adamı da alın yerine götürün!"
Sandalyeyi geri ittirdim ve hızlı adımlarla odama çıktım.
Arası'ı önceden tanıyor muydu? Bu dediklerinden sadece bu çıkıyordu ama kendi olduğu tabaka dışından bir garsonla ne işi olabilirdi ki? Aras'la bu tesadüflerimiz yüzünden bu oyuna dahil olmuştu ama gerçekten Erhan denen psikopatın bu çocuğu nereden tanıdığı hakkında düşündüklerim, aklımda uçuşan sorular, kendimi attığım yatakta uykusuzluğa açılan gecemin kapısını ardına kadar açmıştı.
...
Erhan'dan..
"Bugün olanları hala anlamıyorum. Bu oyunu dört kişi yürütmeyi düşünüyordum ama Aras kendini zorla dahil etti. Esila'nın onun kim olduğunu bilmemesi işime çok yarayacak. Aras büyük ihtimal Sinan'ın Irmak Holding'den, ailesinden aldıklarını geri ailesine kazandırmak istiyor . Esila'ya yaklaşmasının başka amacı olamaz. Bu benim oyunum ve kimse kendi oyununu buna dahil edemez. Eğer Aras baştan burnunu sokmasaydı zaten her şey onun istediği gibi olacaktı. Bundan sonra kendi kendine zarar verecek. Esila durumu anlayacak kadar zeki değil. Hala Irmak Holding'in ikinci varisiyle tanıştığı motorlu garsonun aynı kişi olduğunu bilmiyor. Ne kadar geç öğrenirse o kadar iyi. Bu oyunu yöneten benim ve dahil olan herkes benim piyonum olmaktan ileri gidemeyecek."
...
Tüm gece gözümü bile kırpmamıştım. Sabah yanımda çalmaya başlayan saati hızla kapatıp dolaba yöneldim. Her zamanki gibi elbise kısmını es geçip normal kıyafetler kısmından bir şeyler geçirdim üzerime. Dışarı çıkıp hala alışamadığım şoföre ve arabaya bakıp aklımdan her zaman geçen aynı düşüncelerim eşliğinde açılan kapıdan kendimi arka koltuğa attım. Okula girdiğimde programıma baktım ve dersimin olduğu yere geldim. Birazdan başlayacak olan ders için içeri girdim ve gözümü kestirdiğim arka sırama yerleştim. Uykusuzluktan kan çanağına dönen gözlerimi açık tutmak için gösterdiğim çaba yetersiz kaldığında daha hoca gelmeden kafam yavaş yavaş öne doğru sallanmaya başladı. Görüntü yavaş yavaş bulanıklaşırken sesler de birbirine girdi ve tam önümdeki masaya sert bir şekilde düşecekken yanıma oturan biri başımı kendi omzuna yasladı. Tam kendimden geçecekken bir anda başımı geri çektim. Kafamı kaldırmamla gözlerime sabitlenen bir çift cam gibi gözle karşılaştım. Aras:
"Çok yorgun görünüyorsun. İstersen derse girme. Dışarı çıkalım biraz kendine gel."
Aras'a yaklaşmama kararı almıştım ama o bilerek bana yakın duruyordu. Onun benimle alakası olmamalıydı. Mahvolan hayatıma onun hayatını da dahil edemezdim.
"Hayır gerek yok ben iyiyim." diyebildim titreyen sesimle.
"İyi değilsin!" dedi ve kolumdan çekip herkesin şaşkınlık içindeki bakışları arasında beni dışarı çıkardı.
Kapıdan çıktığımız anda parmak izlerinin geçtiği kolumu sertçe çektim ve:
"Canımı acıtıyorsun" diye bağırdım.
O an sıkıca kavradığı parmaklarını gevşetti ve yavaşça araladı. Bileğimdeki kızarıklığı görünce gözleri irileşti ve:
"Özür dilerim. Ben neden bu kadar sert davrandım bilmiyorum."dedi şaşkın şaşkın bakarken.
Bu sefer elimde tutarak beni dışarı sürükledi. Ne oluyordu buna? Alt tarafı hayatımı kurtarmıştı(!) Bunu bir şekilde öderdim ama şu an ne yapmaya çalışıyordu. Elimi de geri çekince bu sefer kızgın gözlerle bana baktı. Bahçeye gelmiştik ve etrafta tek tük insan vardı. Aramızda geçen şey beni kolumdan tutup sürükleyip istediği yere götürmesini gerektirmiyordu. Ben onu düşündükçe o beni düşünmüyor gibiydi. Amaçsızca sürükleniyor gibi hissettim. Bana kızgınca baktığı gözlerine sabitledim gözlerimi ve tek nefeste sordum:
"Sen kimsin ve babam olacak o adamla ya da Eran denen o pislikle ne işin var?"
Aras'ın gözlerindeki öfke bir an daha fazla belli etti kendini. Arkasını dönüp ellerini saçlarının arasına daldırdı ve hızla bana dönerek şu sözleri söyledi:
"BEN KİM MİYİM?
ŞU AN SAN YARDIM EDEBİLECEK TEK KİŞİYİM!!!"