"Hayat Sevmeyince, Yalnızken Güzel..."
Kurumuş dudaklarını yaladı genç kadın. Yeni uyanmışlığın verdiği mayışıklık uyandığı dünyaya adapte olmasını engelliyordu.
Akşam birbirlerine söyledikleri sözleri ve adamın bakışları geçti aklından.
Ve yaşadıklarını unutup o adama yenilmemek için kafasını hızla salladı.
Hüzün dolu gözlerinde biriken gözyaşlarını elinin tersiyle sildi.
Öyle hızlı silmişti ki gözleri yanmaya başladı.
"Uff."diye yakındı ve banyoya ilerledi. Soğuk suyu yüzüne çarpmak için girdiği banyoda yalpalayarak ilerliyordu. Şekeri düşmüştü ve kararan gözleri etrafı görmesini engelliyordu. Tek istediği şu gözlerindeki yangını söndürebilmekti.
Sonunda varabildiği musluğu titreyen elleriyle açtı.
"Keşke,"dedi yüzünü silerken" keşke yüzümü yıkayabildiğim gibi kalbimi de yıkayıp şu adamı oradan uzaklaştırabilsem."
Çıktığı banyonun ışığını kaparken odanın fazla karanlık olduğunu farketti fakat umursamadı. Karanlığı seviyordu. Bu yüzden odanın var olan görüntüsünden memnun bir şekilde kapıyı açtı. Odadan çıktığında burnuna gelen rutubet kokusu sabah enerjisini alıp götürmüştü.
Sessizce mutfağa ilerledi. Gözleri en sevdiği fincanını ararken elleri kahve makinesinin düğmesine basıyordu. Sabah uykusunu en iyi kahve giderirdi çünkü.
Sevdiği lacivert kulplu siyah fincanı tezgaha koydu. Makineden gelen sesle kahvesinin olduğunu anlamasıyla kahveyi fincana doldurdu. Bu sabah da yaşadığı monoton hayatın sıradan sabahlarından biriydi. Ve bir saat içerisinde hazırlanıp işe gitmesi gerekiyordu. İşi ne miydi? Köşe yazarıydı. Yazmayı seviyordu ve bunu başkalarının okuması ne kadar hoşuna gitmese de bir şekilde para kazanmalıydı. Ve bu yazarlık işinden de iyi para kazanıyordu. Geçen ay yazdığı yazı olay olmuştu ve başka gazetelerden birçok teklif almıştı. Her ne kadar çalıştığı gazeteyi sevmese de alıştığı ortamdan tanımadığı insanların içine girmek istemiyordu.
Her neyse... Düşüncelerinden sıyrılıp dolabını karıştırmaya başladı ve o an aklına dank etti. 'O' da aynı gazetedeydi ve ayrılacağına dair bir duyum da almamıştı. Bu demek oluyordu ki her sabah olanın aksine akşam açık oynadıkları kartlar başına bela olabilirdi.
İçini endişe doldururken hızlıca evi terk etti. Otobüs durağına geldiğinde akbilini unuttuğunu fark etti. Geri dönmeye yeltendi fakat bu dönüşü iki el engelledi ve onun yerine iki kez akbil bastı. Otobüse bindiğinde bu gizemli kişinin 'O' olduğunu fark etti. Hiç mi utanma yoktu bu adamda yahu. Onca yediği laftan ve itiraftan sonra önüne geçmiş Sahte 'Süperman'cilik oynuyordu resmen. Ve bu genç kadını fazlasıyla sinir etmişti.
"Ne işin var senin burada? Zenginsin sen. Git son model arabana."
"Ayıp oluyor ama. Ne son model arabası insanların içinde." Son sözlerini sadece kadının duyabileceği biçimde söylemişti ve çarpık gülümsemesi tüm yüzünü işgal etmişti.
"Üstelik bu bir toplu taşıma aracı. Sizden izin alıp binecek değilim."
"Senli benli konuşma, ben zenginim diyorsun. Sonra geliyor, otobüse biniyorsun. Olacak iş değil doğrusu."
Otobüsün hareket halinde olduğunu ani bir fren anında anladılar fakat iş işten geçmişti.
Geriye sadece birbirine kenetlenmiş gözler ve durmuş zaman kaldı.
Fakat çok geçmeden ayrılıp yerden kalktılar ve durumun şokunu ilk atlatan tabi ki susmak bilmeyen genç kadın oldu.
"Ya ben gerçekten anlamıyorum Allahım. Ne günah işledim ben de bu belayı karşıma çıkardın. Ne yaptıysam affola."
Genç kadının kendiyle konuşmasını sırıtarak izleyen genç adam karşısındaki kadının kendine ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Sadece iki ay öncesine kadar tanımadığı bu güzellik şimdi kalbinin tahtını işgal etmiş bulunuyordu. Fakat bir yandan her hareketiyle kalbindeki küçük kadın belinde tuttuğu küçük hançeri kalbinin duvarlarına saplıyordu.
Ama bir küçük yanlışı vardı genç adamın. Bu kadın geçmişin derinliklerinden geliyordu. Fakat o geçmişe dair tek bir iz yoktu genç adamın aklında.
Otobüsün durduğu durak iki gencin de aynı kapıya yürümesine neden oldu fakat aynı anda kapıdan geçemeyeceklerini anlamalarına rağmen ikisinin de geriye gitmeye niyeti yoktu. Yaklaşık beş kere aynı anda hamle yaptılar ve bu her seferinde birbirlerine çarpıp kalplerinin delicesine atmasına neden oldu.En sonunda genç adam iki aydır tanıdığı bu kadının kendinden çok daha inatçı olduğunu bildiğinden geri çekildi.
Önde kadın arkada adam gazetenin kapısından toz kokan ortama adım attılar. İkisi de geçen haftasonu tatiline rağmen burayı hiç mi hiç özlememişlerdi.
Genç kadın yüzünü buruşturdu ve kendi masasına doğru ilerlemeye başladı. Önüne geçtiği bilgisayarın kırık tuşuna bastı. Bilgisayarın açılmasını beklerken karşı masada oturan yakışıklı adamı incelemeye koyuldu. Burası ona göre bir yer değildi. Biliyordu ki kendini denemek için girdiği bu işte genç kadın için kalmıştı. Hem gururu okşanıyordu hem de daha önce yaşadıkları geliyordu aklına bu adamı gördükçe.
Bilgisayarın açıldığını fark ettiğinde tüm sosyal medya sitelerini teker teker açtı , gündemde en popüler olan haberi seçti ve aklında tartarak köşe yazısını yazmaya konuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sensizlik Senfonisi
Romanceİki Kalp Biri geçmişin gölgesiyle boğuşurken Diğeri geçmişten izler arıyor Geçmişte kaderin ördüğü ağlar tekrar birbirine bağlayacak iki kalbi