2. CUMARTESİ

396 8 0
                                    

Bir cumartesi sabahına ablamın cırlak sesine uyandım yine annemle tartışıyorlardı herzaman ki gibi. Annemle ablam ne zaman tartışsalar ablam hep üsde çıkmaya çalışırdı. Ablam benden 1 yaş büyüktü bana kalsa ismiyle hitap ederdim ama izin vermiyor sadece Defne abla diyebiliyordum yada abla. Annemle ablam tartışırlarken yatakdan çıktıgım gibi yanlarına gittim ablam anneme ''Sana mı kalmış benim telefonumu karıştırmak Anne! sanane benim özel eşyalarımdan sanane!'' diye bağırıyordu. Annemde ablama karşılık gösdererek ''Yine kimi buldun Defne çabuk söyle acımam gider babana söylerim! '' dedi bagırarak. Benim geldigimi farketmemişlerdi ve hala bagırışlar devam ediyordu. Ablam fazla korkak pısırık biri oldugu için genelde sanalda erkeklerle konuşuyordu ''Nasıl olsa kimse beni görmüyor konuşsam bişe olmaz '' havasındaydı. Annemin artık sabrı taşmışdı tam elini havaya kaldırdı vuracakken ''Anne dur napıyosun!'' diyerek devreye girdim. Aslında Defneyi korumak gibi bir lüksüm yoktu ama yinede annemin ona vurmasına kıyamazdım o beni ne kadar babamın yanında eziklesede. Annem bir an duraksadı Defneye '' Sanalı bırakıyorsun Defne artık erkeklerle konuşmak yok telefonunu da elinden alacağım!'' Defne sinirlenerek gözleri yaşla dolmuştu ve hızla yukarıya kendi odasına çıktı. Ben o sıra lavaboya giderek yüzümü yıkadım. Yüzümü kuruladıkdan sonra aynadaki yansımama baktım rengim baya solmuş gözüküyordu kesin hasta olacaktım ve gözümün altında mor halkalar oluşmuştu. Lavabodan direk çıkarken annemin söylentilerini duydum hala sinirliydi.

Oradan ayrılıp direk odama çıktım hâlâ uykum vardı yatağıma geçip yorganı kafama çekip uyumak istiyordum ta ki saat 9 olana kadar bugün benim önemli günümdü çünkü partner olarak bir cafede garsonluk'a başlayacaktım.

İlk gün olacağı için bayağı heyecanlıydım dolabımı açtım ne giycem diye düşünürken bi anda gözüm salaş V yaka tişörtüme kaydı sadece bir defa giymistim altımada yüksek belli dar bir pantolon giydim. Saçlarım uzun düz olduğu için sadece taradım makyaj olarakta bi eyeliner yeter diye düşündüm.

Ayaklarıma botlarımı geçirip dışarı çıktım.

Ev ile cafe arası yaklaşık 20 dakikaydı geç kalmamak için adımlarmı hızlandırdım tam sol ayağımı ileriye doğru atarken bir anda ayağım burkuldu yere yapışmamak için bir direğe tutundum yine sakarliklar peşimdeydi herzamanki gibi.

Allahtan etrafa insanlar yoktu tek tük vardı onlarda görmemişlerdi zaten kazasız belasız sonunda cafeye gelmişdim cafenin adı Köşem Cafeydi.

İçeriye girdigimde bir sıcak hava yüzümü yaladı masalarda bir kaç sevgili ve aile vardı kimi sevgililer birbirini öpüyor kimileride tartışıyorlardı. Bir an gözümün önüne yağızla buluşmalarımız geldi, yağızla biz bir çok şey yaşadık kavga ederdik ama o odunluk yapıp bir kere bile özür dilemiyordu. Ben bir konuda sucsuz olsam bile özür dileyen kişi yine ben olurdum onun bu huyundan nefret ediyordum.

Gozlerimi bi an aile masasına takıldı biz hiç böyle bir aile olamamıştık babam bi kere olsun bizi yemeğe götürmemişdi bu fazlasıyla kanıma dokunmuşdu. Telefonumun çalmasıyla irkildim çantadan telefonumu aldım ve arayanın ceren olduğunu farkettim telefonu açmak için tuş kilidini açtım ve kulagima götürürüm "Efendim ceren?" Diyerek telefonu açtım ceren "Ooo Derin hanım işe başlıyorsun ve bize haber vermiyorsun öylemi ?" diyerek alayca güldü. Aslında kimsenin bilmesini istemiyorum ama ceren benim en yakın arkadaşımdı hatta kardeşimdi ondan birşey saklaymazdım saklasam bile o bir yolunu bulur öğrenirdi. Ben "Kusura bakma ceren kimse bilmesini istemiyordum ne olur bana kızma" diyerek geçiştirdim. "Yok be Derinim sana kızmam ben ancak trip atarım sana okadar" diyerekten güldü. Bende orda gülerek bir ciftin gözü beni izldediğini farkettim bundan acayip rahatsız olmuştum ceren'e "Benim kapatmam gerek canım patronla konuşmaya gideceğim  çıkınca seni ararım" deyince ceren " Tamam balım mutlaka ara bak merakda kalmayım" dedi ve onaylayarak telefonu kapattım.

Cafe'nin sahibine ulaşmak için uzun bir koridor vardı orayı geçerek sol tarafda bir kapı vardı kapının üstünde küçük bir tabela vardı üstünde Müdürün adı yazıyordu. 'Hakan Söylemez'.

Kapıyı tıkladım iceriden bir ses "Gir" diye seslendi bende "İyi günler garsonluk için gelmişidim" diye söyledim. Adamın ince yüz hatları vardı yaklaşık 35 40 civarındaydı yüzündeki kirli sakal onu biraz daha olgun gösteriyordu.

Adam biraz beni inceledikten sonra "Daha önce bir yerde çalıştınız mı ?" diye sordu aslında pek deneyimim yoktu ilk işim olacaktı kuru bir sesle " Hayır yok " diyerek söyledim.

Adam biraz beni inceledikten sonra "Numaranızı bırakın biz sizi ararız" dedi. Klasik bir söz "Biz sizi ararız" pfff!

Adam bana kağıt kalem uzatarak numaramı yazdım ve odanın kapısına yöneldim odadan çıkarken adamın gözlerini sırtımda hissedebiliyordum. Çıkarken kapıyı kapattım. Çıkışa doğru yöneldim ve direk çantadan telefonu çıkarıp cereni aradım. Telefon 2 kere çaldıktan sonra ceren "Efendim canım bi haber var mı ? Diye sordu. Bende " Bilmiyorum ceren biz sizi ararız dedi adam pek umudum yok" dedim üzgün bir sesle. Ceren "Umudunu hemen yitirme balım ararlar belki sen bekle sabret, şimdi benim kapatmam gerekiyor anneme temizlikde yardım edeceğim yarın görüşürüz öptüm canım " dedi düz bir sesle. Onaylayarak telefonu kapattım.

Yavaş adımlarla eve doğru yürümeye başladım hava baya esiyordu keşke kabanımı alsaydım diyerek kendime kızdım.

ikinci sokaktan tam donerken Yağızı gördüm arabaya biniyordu sürücü koltuğunun yanında da birisi vardı tam çıkarmadım ama sarı saclari ışıl ışıldı Yağız arabasını çalıştırırken yanındaki kıza göz kırptı ve arabayı sürmeye başladı tam önümden geçerken beni fark etmediler ama yanındaki sarı saçlı kızın Tuğçe olduğunu fark ettim bir anda ne olduğunu bilmeden gözümün döndüğünü hissettim kalbim hızlıca çarpmaya başladı. Soğuk esen rüzgâr anında ters etki yaptı ve bir anda sıcak alev olmaya başlamıştı. Tenimi yakan rüzgâr şiddetini artırarak gozlerimin yanmasında etkili olmuştu. Normalde pek ağlayan bir insan değilimdir ama son 1 senedir olup olmadık şeye ağlayabiliyordum bu benim açımdan hiç iyi değildi fazla ağlamak baş agrısına sebep oluyordu birde Migrenim vardı ağlayınca başım çatlayacak derecede ağrıyordu. Geçmesi için bir sürü agrı kesici haplar içiyordum ama fazla etki yapmıyordu sadece ağrısını hafifletiyordu.

Onlar önümden geçerken hızlıca arkamı dönerek koşmaya başladım koşarken yüzümün ıslandığını farkettim, gözümden çoktan yaşlar akmaya başlamıştı bile.

Merhaba arkadaşlar ben seda :) öncelikle aklımda hikaye yazmak gibi bir düşünce yoktu sonra bir sürü hikayeler okudum hatta bir sürü hesap çürüttüm diyebilirim. Bir sürü konu aklıma geliyor acaba böylemi olsun şöyle mi olsun diye çok düşündüm en sonunda böyle bir hikaye yazmak istedim İnşAllah beğenirsiniz diye düşünüyorum bir daha ki bölümde görüşmek üzere :)

KISKANÇLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin