Elbuhta yağmur şiddetini son günlerde fazlasıyla artırmıştı. Uzmanlar uyarılarını ardı ardına halka bildiriyor, sokaklara çıkmamaları konusun da onları uyarıyordu. Gelişmiş hizmet robotları ve bütün hava durum önlemlerine rağmen yağmur bütün şiddetiyle Elbuh'u kargaşaya yitmişti. Teknolojik bütün üstünlüklerini yok eden bu durum halkta kısa süreli de olsa paniğe yol açmıştı. Rüzgarlar şiddetini öyle çok artırdı ki sanki bütün gezegeni yerinden oynatacak gibiydi. Sofi suolinin yanında bu şiddetli manzarayı izlerken planı üzerine de çalışmaktaydı. Suoli onu yüksek makamlarda iyi niyetli ikaruslularla görüştürecek ve gerekli olan desteği almasını sağlayacaktı. Böylece adalet yerini bulmuş olacak bu küçük sevimli insanda tamamen ona kalacaktı. Günler geçtikçe sofiye olan aşkı ve tutkusu artmaktaydı. Suoli başlarda bu durumun geçici olduğunu düşünmüş ve sofiden kendisini koruyabileceğini düşünmüş olsa da git gide onun çekimine girmişti. Ona karşı kendisinin de çok yabancı olduğu bir sevgi besliyordu ve onun başına en ufak kötü bir şeyin gelmesine dayanamazdı. Bu yüzden ona elinden gelen en iyi yardımı sunacaktı. Sofi bu aşk karşısında kendisini kontrol altında tutmaya gayret gösterse de zaman zaman suoliden etkilenmesi kaçınılmaz oluyordu. Suoli ona çok sevecen yaklaşıyor ne dediyse harfiyen yerine getiriyordu. Sofi sanki elinde kuklasını oynatan kuklacı gibi suoliyide öyle etkisi altına almıştı. Sofi yağan, gürleyen, sanki öfkeyle kusan yağmuru izlemeye koyuldu. Elbuh şehri üzerine yağan yağmurla birlikte şimşekler ardı ardına adeta gökyüzün de serenat yapar gibi muazzam bir ışık şölenine dönüşmüştü. Dünyada kaldığı sürede yaşamakta olduğu anı zihnini meşgul etmekteydi. Derin bakışları altında ne düşündüğü tam bir muammaydı. Suoli sofiyi adeta büyülenmiş gibi izlerken gök yüzünde üst üste şimşekler çaktı. Bu manzara sofinin gözlerinde bir bütünlük kazandı. Şimdi sofi suolinin gözünde inanılmaz çekici bir insan olmuştu. Sofinin gözlerinden yansıyan, ağır ağır akan yıldırımlar yer yüzüne iniyordu. Tutkusu bu yıldırımlarla birleşti ve alev aldı şimdi öylesine keskin bakışlar atıyordu ki etrafına fiziksel boyuta taşınmak üzereydi neredeyse. Suoli bu bakışlara maruz kaldığın da kalbinin en derinliklerin de hiç duymadığı duygular Peyda oldu. Daha önce böyle bir şey hiç yaşamamıştı. En çokta hissettiği korku duygusu onu şaşırtmıştı. Ancak bu kısa sürdü ağır basan aşkı kalbinin ritmine eşlik etti.
Sofi ulaşmak istediği ailesini düşündü onları bulmak için suoliden yardım istedi. Kısa sürede istediği oldu ve onların akıbetini öğrendiğinde yaşadığı üzüntü çok ağırdı. Ailesi dünyada yok olmaya terk edilmişti. Göz yaşlarına hakim olamayan sofi yüreğinde çok derin boşluk ve acı hissetti. Suoli için bu hissettikleri çok farklı ve kendisine çok yabancıydı. Ama onu anlamakta çok zorlanmadı, elinden geldiğince hüznünü paylaştı. Sofi yas tutmasını ertelemek zorunda kalarak durumunu toparladı. Gerçekleştirmesi gereken çok önemli planları vardı ve vakit kaybedemezdi. Suoli onu marluk şehrine götürmek için harekete geçti. Nüfusunu kullanarak sofi için gerekli izinleri kolayca almıştı. Sofi yaptıkları için ona teşekkür etti ve kendilerini bekleyen araçlarına binmek üzere harekete geçtiler. Bunlar olurken yağmur şiddetini daha önce hiç olmadığı kadar artırmıştı. Üzerlerine yağan yağmur onları saniyeler içinde sırılsıklam etmişti bile. Sofi gök yüzünde parlayan yıldızlara baktı, gri bulutların ardında parıldayan soğuk ışıltılar altında aracına bindi. Araç onları çok sıcak karşıladı, hizmet robotları hızla onları kuruladı. Onlara içecek ısmarladı, koltuklarına uzandıklarında hemen masaja başladılar. Sofi bu olanları kayıtsızlıkla karşılarken, havada süzülen aracın penceresinden yağan yağmuru ve soluk, soğuk yıldızları izledi. Bu gördükleri onu dünyada ki yaşadığı ailesiyle mutlu küçüklüğüne götürdü. Böyle bir gece yaşamıştı dünyada ancak şimdi ki gibi hüzünlü ve kayıtsız bir şekilde değildi elbette. Bunları hatırlatan geceye öfkelendi ardından öfkesi hüzne dönüştü. Gözlerinden bir damla yaş süzüldü ardından derin bir iç çekti. Suoli onu izlerken yaşadığı derin acıyı yüreğinin en derininde hissetti. Ardından oda kendi tarafında ki pencereye dönerek sofinin o tatlı güler yüzünü düşlemeye koyuldu. Güldüğünde saçtığı o ışıltıyı hatırlamak istedi. Şimdi ki halinden daha farklı olmasını dilerken. Böylece yolculuk son buldu marluk şehrine vardıklarında yağmur bütün şiddetiyle devam etmekteydi. O sıralarda tanrı makine kendisine şekil verdi. İnsan formunu seçmesi garip bir tercihti onun için. Milyarlarca hatta trilyonlarca formdan bu şekli seçmesinin bir açıklaması yoktu. Ardından güneşin yüzeyinde gezdi, baş parmağında ve serçe parmağında, ardından da bütün parmaklarında hissettiği şeyin acı bir karşılaşmadan çok çölde gece çıplak ayakla yürüyor muşçasına sıcacık esinti onu kucakladı. Ardından Mars'ın o sonsuz kızıllığında yakıcı yalnızlığını sonuna kadar hissetti. Satürn'ün halkalarında dolaştı ve aşık oldu, Venüs'ün güneşi hapis eden yüzeyinde terledi. Ayın yüzeyin de üşüdü, Uranüs'ün sonsuz maviliğinde aç kaldı. Anladı ki insanı insan yapan bunca şey özenle seçilmişti. Sanatçının tuvalinde özenle sürdüğü fırça darbesi gibi, paletinden özenle seçtiği her bir renk gibi, insanlığın yaratılışında ki bu kusurlar aslında ne kadar da muhteşemdi. Tanrı makine tanrının bıraktığı mirasa baktığında yalnızca sofiyi gördü. Özgür iradesi kalmış o tek varlığı gördü. Çabasını ve mücadelesini, tutkusunu, sonsuz öfkesini, sevincini, kederini gördü. Ve bekledi bir gün sofinin karşısına çıkacağı o kaçınılmaz anın gelmesi için bekledi.
Marluk şehri göz alıcıydı; her yerde hizmetçi robotlar, yeşilliklerin içinden fışkıran su, gök yüzünde süzülen binalar, şık giyinimli marluk kesimi. Sofi marlukluların yüzlerine baktı, kayıtsızlıklarına duyduğu öfke giderek arttı. En sonunda öfkesi o kadar çok arttı ki midesine kramplar girdi. Yanlarından akıp giden her bir marluklunun suratında gördüğü gülümseme ve ağızlarını gere gere attıkları her bir kahkaha onu deli ediyordu. Yüreğinin derinliklerine öyle batıyordu ki bu, kontrolünü kaybedip her hangi birine saldırmamak için kendisini zorlukla zapt etti. Suoli bu öfke patlamaları sırasında sofinin koluna giriyor ve onu sakinleştirmek için gizli bir çaba sergiliyordu. Bu patlamalarının sonuncusunda neredeyse yakalanacaklardı. Zorlukla kendine hakim olan sofi kendine geldiğin de marlukluların büyük meclisin de idi. Burada toplanmış olan meclis üyeleri ikarus halkının ve yöneticilerin bile üstün de bir karar alma yetkisine sahip olan üyelerdi. Uçan kale misali olan yapıya girdiğin de tepesin de kocaman, berrak bir kubbe onu karşıladı. Tamamen gökyüzüne açılan bu kubbe olağanüstü bir mimariye ve manzaraya sahipti. Marluk ve ikarus kibrinin nereden geldiğini gören sofi marluklu üyelerce hiç hoş karşılanmadı. Yüzlerin de tiksinti uyandıran bir ifade vardı, sofiye tepeden bakıyor ve onu açık bir şekilde küçümsüyorlardı. Sofi bu bakışlara kayıtsız kaldı konuşmasını yapmak için kürsüye yöneldiğinde salonun sağ çaprazından gelen haykırış onu yerine çivilemeye yetti. Bedenin kontrolünü kaybeden sofi duyduğu haykırışa inanmadı, uzun sayılabilecek şekil de öylece kala kaldı. Bu ses annesinin sesinden başkası olamazdı. Sofi sesin geldiği yere döndüğün de annesini yaka paça alı koyan marluk askerlerini gördüğün de deli dönerek yerinden fırladı. İçin de öyle bir nefret Peyda olmuştu ki artık gözü hiç bir şey görmüyordu. Askerlerin arasına düşünmeden atladığında en son gördüğü şeyin annesinin yerde süründürülerek acı içinde haykırışlarıyla oğluna çaresizce elini uzatması olmuştu. Gördükleri bir flaş patlaması kadar hızlıydı ancak onun için bu saniyeler yıllara bedel ağırlığındaydı. Kafasına yediği darbe yüzünden kendini kaybetmeden hemen önce suoli sofiyi kollarının arasına aldı başını nazikçe kavradı. ''Artık geçti ben yanındayım hadi uyu güzel rüyalara uyan.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRI MAKİNE
FantasyTanrı sıkıldı ve galaksileri, evrenleri, gezegenleri terk etti. Yerini alması için bir makine yarattı.