Unutuyorum Hatırlamak İçin

98 14 36
                                    

~1. Bölüm~

'Sorry to my unkown lover...'

~*Ben kaybolmayını aramak için buradayım*~


Buradayım. Tam burada. Ne geri gidebilirim nede vazgeçebilirim. Bunu istiyor muyum?. Ah tabikide hayır bu aptallık olurdu. İçimdeki bişeylerle savaşırken beyaz bayrağı kaldırmak, tekrar yaşantılarıma geri dönmek demekti.

"Sen busun işte, zavallı. Geçmişin değişeceğini düşünen yarım akıllı bir zavallısın."

Belkide değişmesini istemiyordum. Hatta bu yaşantı bana ulaşılamaz bir zevk katmıştı, değil mi? Her canım acıdığında daha fazlasını istedim. Acı bedenime yerleşsin ve artık ben olsun istedim. Belkide böyle daha çok sevilirdim, kim bilir?. Ama tek bildiğim oraya geri dönmeyeceğim. Karanlığın matemine hapsolmuyacağım. Karanlık bendim ama karanlığa mahkum kılınan ben değildim.
Ruhum sadece karanlığımı görmüştü. Aydınlık tarafa hiç geçememiştim. Bu garipti. Hemde çok garipti. Bembeyaz tenimin karanlığa hapsolması bu adil değildi.

-Mona ros. 13 nolu salona lütfen.

Genç adamın seslenmesiyle düşüncelerimi bir tarafa itip salona doğru ilerledim. Burayı sevmiyordum. Doğuştan yalnız olan birinin, psikoloğa gelip yalnızların içinde yalnız olması? Bu salona gelip geçmişimi düzeltemezdim. Kendimi düzeltemezdim evet. Ruhumu düzeltmek için buradaydım. Kendim ve ruhum başka kişiliklerdi, biliyordum. Ruhumun olmak istediği kişi bu değildi,yapabileceğim bişey yoktu zayıf ve güçsüz bir kızdım.

-Hoş geldin Mona. Bugün nasılsın?

Doktorun her zaman yalan gülümsemesiyle karşılandım. O da benim gibi burda olmaktan memmnun değildi. Hasta insanlarla uğraşmak, insan psikolojisini onarmak bunu kim isterdi? Eğer kafayı yemeseydim yapmak isteyeceğim bir meslek olurdu.

-Mona iyimisin? Odaya girdiğinden beri konuşmuyorsun. Gerçi buna alışmam lazım sen kendi içinde yaşıyordun değil mi?.

-İçim harabe, sadece sağlam zemin bulmaya çalışıyorum.

Doktor elindeki kitabı bırakıp yanıma doğru geldi. Ellerini 2 yanağıma koydu.

-Bırakalım. Sen o harabede mutlu ol. Her attığın adım da için yıkılsın ama sen orada mutlu ol Mona. Sen sadece mutlu ol.

Adımlarımı geriye doğru yönelltim.
-Her adımım da ölüyorum. Bunu en iyi siz biliyorsunuz ve bana yıkıl ama mutlu ol diyorsunuz.

Doktor yanımdan uzaklaştı ve masasında duran kahvesini eline aldı. Aramızda uzun bir sessizlik oluştu. Biliyordum, şuan ruhumla konuşuyordu. Bunu en içimden hissediyordum. Ruhuma yapma diyordu. Karanlığından vazgeç, her ruh aydınlığa çıkmalıdır.

-Kendim zifiri karanlık, ruhum saf aydınlık. Bu nasıl oluyor doktor?. Bir insan hem karanlık hemde aydınlık olabilir mi?

Doktor kaşlarını kaldırıp bana baktı. Derin düşüncelere dalmış gibiydi. Zaten hep böyle olurdu. İkimizde susar ama bir şekilde kendimizi anlardık.

- Ruhunla konuştuğumu hissediyorsun Mona, biliyorum. Ben hep seninle konuşmak yerine ruhunla konuşmayı deniyorum. Ruhunun anlaşılmaya, dinlenilmeye, hissedilmeye çok ihtiyacı var. Yalnızlığın matemi seni içine hapsetmiş.

Bağımlı Küller Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin