5 seconds of summer, teeth
"Tanrım, o kadar yorgunum ki! Hiç gidesim yok, parmak uçlarım ağrıyor artık!" diye mızmızlandım üzerime kot tulumumu geçirirken.
Yatağımda uzanıp kocaman tabağa aktardığı cipsi yiyen Cassandra, "Gitme o zaman?" dedi sorarcasına. Ağzına bir cips atıp bana bakmaya devam etti.
Kafamı iki yana salladım. "Annemin araba alması için ona yardımcı olmaya çalışıyorum, biliyorsun." dedim ve kahverengi saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptım. Dışarısı oldukça sıcak olduğu içim makyaj yapmayacaktım, dolayısıyla hazırdım.
Cassandra elindeki tabakla birlikte yataktan hızla kalkıp pijamasındaki kalan cips kırıntılarını halıma silkeledi. Ona kötü kötü bakmaya başladığımda Cassandra öpücük gönderip yaylana yaylana odamdan çıktı.
Oflayıp sırt çantama boya kutularını, fırçalarımı ve birkaç yedek eşya koyduktan sonra odamdan çıktım.
Anneme destek olmak amacıyla kendi paramı kendim kazanmaya başlamıştım. Resim yeteneğim olduğu için evlerdeki duvarlara resimler çiziyordum. Bu işe yeni başlamış olmama rağmen yedi tane evin duvarına resim çizmiştim ve güzel bir para da kazanmıştım. Şimdiki gideceğim ev ile normalde aldığım ücretin iki katına anlaşmıştık. İlk defa gidecektim eve ve duvarın büyüklüğünü bilmiyordum. Zaten evin sahibi olduğunu düşündüğüm kadın ile garip bir iletişimde bulunmuştuk. Bana eve geldikten sonra derhal silmem gerektiğini söylemişti. Değişikti.
Yemek masasının üzerinde duran anahtarlarımı aldım ve Cassandra'ya, "Ben çıkıyorum!" diye seslendim. Duymuş olabileceğine ihtimal vermiyordum.
Heyecanla merdivenleri indikten sonra sokakta ilerlemeye başladım.
Sürekli boya yaptığım ellerime baktığımda tırnaklarımın arasında siyaha dönmüş boya parçaları olduğunu gördüm. Keşke evden çıkmadan temizleseydim diye düşündüm fakat artık çok geçti. Gelen taksiye doğru yürüyüp bir el hareketiyle taksiye durdurdum ve direksiyonun başındaki adama telefonu uzattım. Daha önce açmıştım zaten konumu.
Adam kafasını sallayıp tekrar telefonu bana uzattığında rahatça arkama yaslandım.
Yaklaşık yarım saat sonra, ıssız bir yolun sonunda bulunan iki katlı, büyük bir eve geldiğimizde gözlerim kocaman açıldı. Taksiciye parasını ödeyip dışarıya çıktığımda bedenimi bir ürperti ve daha önce hiç hissetmediğim kadar bir heyecan sardı. Tanrım, burası neresiydi böyle ve burada kim yaşıyordu?
Taksici hiç beklemeyip gittikten sonra derince yutkundum ve evin geniş bahçesine doğru yürümeye başladım. Büyük, demirden olan kapılar açıldı ve taş yolu hızla geçip evin kapısına vardım. Kalbim avuçlarımda atıyordu sanki, parmaklarımın ucundaki o sabırsız nabzı hissedebiliyordum. Terlemiş alnımı avucumun içiyle silip zile bastım.