lodovica comello, run
Sabahın pek erken sayılamayan saatlerinde uyandığımda kulaklığım boğazıma dolanmış, telefonumu da aşağı düşmüş bir şekilde görmeyi elbette beklemiyordum.
Telefonumu yerden alıp hasar kontrolü yaparken ekranda gördüğüm şarkıyla boğazımda bir yumru oluştu. Dün gecenin tamamını Shawn'ın şarkılarını dinleyerek geçirmiştim ve bu çocuğun gerçekten bu kadar güzel bir sese ve uyuma sahip olduğunu bilmiyordum.
Silkelenerek kendime gelmeye çalışırken yataktan kalktım ve banyoya geçtim. Saçlarım birbirine girmişti, sürdüğüm rimeli çıkarmayı unuttuğum için şu an yanakların simsiyahtı, tamamen dağılmış durumdaydım.
İçinde çiçek özlerinin bulunduğunu yeni öğrendiğim yüz sabunumla yüzümü ovaladıktan sonra yüzüm kıpkırmızı oldu. Ilık bir duşun ardından üstüme ayıcıklı, şort ve askılıdan oluşan pijamalarımı giydim. Birbirine girmiş ve omuzlarıma düşmüş saçlarımı taradım ve banyodan çıktım.
Odam gözüme oldukça dağınık geldiğinde odamı düzenlemeye başladım. Yerdeki eşyaları kirli sepetine fırlattım, yatağımı topladım ve kelebekli stor perdemi açtım. Gözümün önüne yarım saat önce odanın ne halde olduğu geldiğinde zaferle gülümsedim ve daha fazla oyalanmayarak odadan çıktım.
Mutfaktan gelen güzel kokularla oraya yöneldiğimde Cassandra'nın saçma danslar eşliğinde hazırladığı kahvaltıyı gördüm. Başına taş düşmüş falan olmalıydı, genelde sabah kahvaltısını ben hazırlar, okula yetişememe korkusuyla kahvaltı falan yapmadan da çıkardım.
Telefonundan açtığı şarkıyla saçlarını savurarak dans eden Cassandra saniyeler sonra bana baktı ve gülümsedi. "Nasıl?" diye bağırdı hazırladığı kahvaltı masasını göstererek. Yaptığımın aynısını yapmıştı, en azından bir şeyler öğreniyordu.
"Harika!" diye bağırdım ben de ona karşılık olarak. Masaya yürüdüm ve her zaman oturduğum yere oturum. Birkaç dakika sonra Cassandra şarkıyı kapattı ve son kızarttığı patatesleri tabağa koyup masaya geldi. Ben kızarmış patatesi tabaklarımıza pay ederken, o da üzerindeki önlüğü bir kenara savurdu ve oturdu.
"Dün nasıl geçti?" dedi elindeki meyve suyundan yudumlar alan Cassandra. Lüle lüle olan sarı saçlarını arkasında topladı ve çenesini avucuna yaslayıp beni izlemeye başladı.
"Normal." diye geçiştirdim. O ise somurtarak tabağını yemeye başladı.
Yarım saat süren kahvaltı faslımız bittikten sonra birlikte kahvaltılıkları topladık, bulaşık olan tabakları makineye yerleştirdik.
Shawn'ın evine gitme saatim yaklaştığında yüzümü asarak odaya yürüyordum ki kapı zilinin çalmasıyla olduğum yerde durdum. Henüz öğlen bile olmamıştı, kimdi ki bu şimdi?
Çatık kaşlarla kapıya doğru yürüdüm.
Kapı deliğine bakacak kadar sabırsız olan ben bir anda kapıyı açtığımda karşımda Shawn'ı görmeyi beklemiyordum. Gözlerim şaşkınca açılırken ona baktım. Gözleri vücudumda, yüzümde dolaştı. Tanrım, bu adamın burada ne işi vardı?
Ben de üstüme göz gezdirdiğimde ayıcıklı pijamalarımla olduğumu hatırladım. Utançtan gözlerimi kapatırken yanaklarımın pembeleştiğini görebiliyordum. Onun üstüne baktığımda sarı bir tişört giymiş, altına hep giydiği siyah kotlarından birini geçirmişti. Tişörtün etekleri pantolonun içindeydi. Kalbim, sus yoksa tek yumrukta dağıtacağım yüzünü!