ed sheeran, happier
Cassandra tarafından zorla giydiğim çiçekli elbiseye oldukça karamsar bakışlar atarken Cassandra elimden tutarak beni bir kez etrafımda döndürdü.
"Bunu giymek istemiyorum." diye mırıldandım ve bir çocuk gibi kollarımı göğsümün üzerinde birleştirdim. Resim yaparken elbiseyle hiç rahat olamıyordum ama inatçı olan Cassandra bunu anlamak için bir çaba sarf etmiyordu.
Cassandra kızgın gözlerle bana baktı. "Güzel olman lazım bugün, yarın ve diğer günler."
"Ne için?"
"Shawn Mendes'in evine gidiyorsun ve ne için diye soruyorsun? Biz seninle nasıl arkadaş olduk acaba?"
Gözlerimi devirip üzerimdeki elbiseyi çıkardım ve odanın bir köşesine fırlattım. Mümkünse o köşeden hiç çıkmayabilirdi, hiç beğenmemiştim. Beyaz, küçük dolabıma doğru yürüdüm ve içinden beyaz, kot bir şort ve normal bir tişört çıkardım.
Cassandra burun kıvırarak kapıya yöneldi. "Zevk namına bir şey yok sende!"
Arkasından hareketini yaparken kafasını bir anda bana çevirdi ve elindeki plastik şişeyi kafama atmaya çalıştı. Dil çıkarıp kendini odaya hapsetti.
Onu umursamayarak tişörtü ve şortu üzerime geçirdim. Kirpiklerime hafifçe rimel sürdükten sonra sırt çantamı omzuma taktım ve Cassandra'nın odasına girdim. Yatakta ters yatıp telefonla oynayan arkadaşıma bakarak kafamı iki yana salladım.
"Gidiyorum, Cass!" dedim bağırarak. Ne yani, istediği şeyi giymediğim için trip mi atıyordu? Onun gönlünü sonra almayı düşündüm ve odanın kapısını sertçe çarpıp dış kapıya ilerledim. Ayağıma beyaz sporlarımı giydikten sonra dış kapıyı açtım.
Fakat görmeyi beklemediğim şey yüzünden irkildim. Bu da kimdi böyle? Sırtını duvara yaslamış, telefona bakıyordu. Ben kapıyı açtığımda duruşunu düzeltti ve öksürerek boğazını temizledi.
"Merhaba, Bayan Walsh. Gilbert ben."
Hatırladığım isimle gülümseyip, "Sadece Martina." diye mırıldandım. Kapıyı örttüm ve merdivenleri inmeye başladım. Gilbert da arkamdan geliyordu, adım sesleri oldukça güçlü ve sesliydi.
Kaldırımın kenarına çekilmiş siyah Range Rover'ı görmem ile şaşkınlıkla Gilbert'a döndüm.
"Vay be!" diye mırıldandım dudaklarımı kıvırıp.
Gilbert önümden geçerek bana en değerli siyah- pardon arabanın arka kapısını açtığında arkaya oturdum. Saniyeler sonra Gilbert da arabaya bindi ve arabayı çalıştırdı.
Tanrım, bu arabada yolculuk etmek harikaydı. Büyüyüp bir ressam olduğumda kesinlikle Range Rover alıp kendim sürecektim. Henüz o zamanlara vardı, daha on sekiz yaşındaydım.
Çantamdan kulaklığımı ve telefonu çıkardım, kulaklığı telefona bağladıktan sonra canımın içi spotify premium hesabımdan bir şarkı seçip kafamı dikkatlice cama yaslayıp altımızda akıp giden yolu izledim.
*
Bayan Spencer'ın yüzüne sıkkınlıkla bakarken oflamamak için kendimi zor tutuyordum. Alt tarafı birkaç gün kalacaktım, ne gerek vardı evin yüzlerce kuralını öğrenmeme? Hem o boş odadan çıkabileceğimi de sanmıyordum.