47-Moxon'un Efendisi -1

78 29 1
                                    

Berfinbsk'ye ithaf edilen bölüm,

"Ciddi misin? Bir makinenin düşünebileceğine gerçekten inanıyor musun?"

O an buna verebilecek bir cevabım yoktu:

Moxon, dikkatini, daha parlak bir ışıkla yanana dek ocak demiriyle ustaca sağa sola oynattığı ızgaradaki kömürlere verme konusunda belli ki çok kararlıydı. En sıradan soruların en eften püftenini cevaplamakta bile gittikçe güçlenen bir erteleme huyu gözlemlemekteydim onda haftalardır. Ancak havası, kasıtlı yapmıyormuş da aklı başka yerdeymiş gibiydi: insan, "kafasında bir şeyler var" diyebilirdi ona bakıp.

Ve hemen ardından da şöyle dedi:

"'Makine' nedir? Bu kelime çeşitli şekillerde tarif edilmiştir. İşte, popüler bir sözlükten bir tarif: 'Gücün verilip harekete geçirildiği ya da istenilen bir etkinin elde edildiği bir cihaz.' Peki, o zaman insan da bir makine değil mi? İnsanın düşündüğünü sen de kabul edersin; daha doğrusu düşündüğünü sandığını."

"Eğer sorumu cevaplamak istemiyorsan," dedim ters ters, "neden söylemiyorsun? Söylediğin şeyler sadece konuyu geçiştirmekten ibaret. Sen de biliyorsun ki 'makine' dediğim de kastettiğim bir insan değil, bir insanın yapıp kontrol ettiği bir şey."

"O şey insanı kontrol etmediğinde," dedi aniden ayağa kalkıp, fırtınalı gecenin karanlığında hiçbir şeyin görünmediği pencereden dışarı bakarak. Birkaç saniye sonra dönüp yüzünde bir gülümsemeyle dedi ki: "Özür dilerim; amacım konuyu saptırmak değildi. Sözlüğü hazırlayan adamın bilinçaltı ifadesini imalı ve tartışmayı zenginleştirici nitelikte bulmuştum. Bu soruna, kolayca doğrudan bir cevap verebilirim: Bir makinenin, yaptığı iş hakkında düşünebileceğine inanıyorum."

Bu yeterince doğrudandı, kesinlikle. Moxon'un makine atölyesinde yaptığı inceleme ve çalışmaların, onun sağlığına iyi gelmediğine dair üzücü şüphelerimi doğrular türde şeylerdi. Bir kere uykusuzluk çektiğine emindim ve bu hiç de hafif bir hastalık değildir. Zihni etkilenmiş miydi? Soruma verdiği cevap bana, etkilendiğinin kanıtıymış gibi geldi; belki bugün olsa farklı düşünürdüm. O zamanlar daha gençtim ve gençliğin mahrum bırakılmadığı hediyelerden biri de cehalettir. Çekişmelerin en büyük teşvik unsurunun kışkırtmasıyla dedim ki:

"Ve lütfen söyle, ne ile düşünür beyninin yerine?"

Âdeti olan kısa duraksama yerine gelen cevap, en sevdiği soruyu, soruyla karşılama biçimindeydi.

"Peki, bir bitki ne düşünür olmayan beyniyle?"

"Bitkiler de filozof soyundandır! Vardıkları felsefî sonuçlardan birkaçını bilmek isterdim, mantıksal öncülleri atlayabilirsin."

"Belki de," diye cevapladı; saçma sapan ironimden etkilenmediği belliydi. "Vardıkları felsefi sonuçları davranışlarından çıkartabilirsin. Duyarlı mimozalar, böcekle beslenen ya da uzaktaki eşlerini döllemek için eğilip onların üstüne polen serpen çiçekler gibi bilindik örneklerle canını sıkmayacağım. Ama şuna bir bak! Bahçemde boş bir yere asma fidanı diktim. Birazcık büyüyünce, bir metre uzağında toprağa bir kazık diktim. Asma hemen ona doğru uzandı, ben de birkaç gün içinde tekrar ulaşacağını bildiğimden kazığı çıkarıp birkaç metre daha uzağına götürdüm. Asma hemen keskin bir açı yapıp yönünü değiştirerek yine kazığa doğru yöneldi. Bu manevra defalarca tekrarlandı, ama en sonunda asma, sanki ümidini yitirmişçesine çabalamayı bıraktı ve yönünü değiştirme girişimlerimi umursamadan, çok daha uzaktaki küçük bir ağacın yanına kadar gidip ona tırmandı.

"Okaliptüs kökleri, su arayarak inanılmaz oranlarda uzarlar. Tanınmış bir bahçıvanın anlattığına göre bir okaliptüs kökü, eski bir kanalizasyon borusuna girmiş ve boruyu, bir kısmı oradan geçen bir taş duvara yol açsın diye kaldırıldığı yere kadar takip etmiş. Kök, borudan ayrılmış, bir taşın düşerek oluşturduğu bir açıklık bulana kadar, duvarı takip etmiş. Dışarı çıkıp duvarın öbür yüzünü boruya kadar takip etmiş, bu yeni kısma girmiş ve yoluna devam etmiş."

"Yani?"

"Bunun anlamını anlamamak nasıl mümkün olabilir? Bu, bitkilerin bilinci olduğunu gösteriyor ve düşündüklerini kanıtlıyor."

"Öyle olsa bile, ne olmuş yani? Bitkilerden değil makinelerden bahsediyorduk. Kısmen tahtalardan, ya artık yaşam enerjisi kalmamış tahtadan, ya da tamamen metalden yapılıyorlar. Düşünme becerisi madenler âleminin de bir özelliği midir?"

"Örneğin bir kristalizasyon fenomenini başka nasıl açıklayabilirsin ki?"

"Açıklama çabası içinde değilim."

Kitabımı oylamayı ve yorum yazmayı unutmayın, seviliyorsunuz.

KORKU HİKÂYELERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin