Bugün hayranı olduğum "Linkin Park" grubunun konseri olduğunu okudum afişlerde, sevinçten neredeyse ağlayacaktım. Fakat benimle konsere gelecek arkadaşım bile yoktu.
Hiç böyle eksik hissetmemiştim kendimi oysa hayatımdaki o yakışıklı hariç her şey tamam gibiydi, düzenimi kurduğumu zannediyordum. Olsun tek başıma da gidebilirdim. Aklıma bir şey gelmişti sokaktan afişi çıkartıp kampüse asabilirdim. Yaptım da ilerlerken arkamdan "Bakar mısın?" diye bir ses duydum. Şaşkındım bana kim seslenebilirdi ki ve üstelik ortalıkta kimse yoktu. Yavaşca arkama döndüm ve aklıma hiç gelmeyen biriyle karşı karşıyaydım. "Geçen gün adını sormayı unutmuştum" dedi sakin ses tonuyla. Gülümsedim ve kekeleyerek Selin diye karşılık verdim. Heyecandan senin diye soramadım aslında sormama da gerek kalmamıştı ben de Eymen diyiverdi. Konsere gidiyor musun? dedim ama gözlerim gidiyor muyuz? der gibiydi. Farketmiş olacak ki seninle birlikte gitmeyi çok isterim dedi. Fazla düşünmem gereken bir şey yoktu. "Tabii" diyerek karşılık verdim telefon numaramı dahi istemeden saat 7'de evin önünde olacağım diyip yanımdan hızlıca uzaklaştı.
Eve gitmek için can atıyordum derslerim biter bitmez hiç oyalanmadan evin yolunu tuttum.
Üzerime "Linkin Park" yazılı tişörtümü geçirdim. Altıma ise yırtık detaylardan oluşan kısa bir şort. Saçlarımı düz dağınık bırakıp hafif kırmızı ruj ile her şeyimi tamamladım. Siyah deri Harley Davidson botlarımı da giydikten sonra Eymen'i beklemeye koyuldum bu sefer çok fazla heyecanlı değildim rahat olmam gerekiyordu. Salaş bir ortama gidecektik sadece. Bir süre sonra korna sesiyle irkildim telefon numaramı almadığı için bu yöntemi seçmişti belli ki. Oyalanmadan aşağı doğru yöneldim.Arabadan inmiş, beni bekliyor bir yandan da saatine bakıyordu. Siyah Mustang arabasıyla çok tarz görünüyordu gerçekten. Gülümsedi ve belimden beni kendine çekerek yanağıma küçük, masum bir öpücük kondurdu. Çok şaşırmıştım, yüz ifadem bile değişmişti. Derken konser alanına geldik, başlamadan önce "Seni biraz tanımak istiyorum" dedi ve bir süre birbirimiz hakkında muhabbete koyulduk. Hoşlanmaya başlamıştım ondan, sanırım o da benden.
Sahne'de Chester Bennington'ı gördüğümle çığlık atmam bir olmuştu. Eymen kahkaha atarak beni izliyordu hemen sesimi kestim Numb çalıyordu. En sevdiğim şarkıları olduğundan bahsetmiştim ona ve şarkı çıkar çıkmaz Eymen'i dürtüp bu bu diye bağırmaya başladım. O ise hala beni izliyordu. Ben de ona diktim gözlerimi belki de dakikalarca bakışmıştık. Eymen, kaslı, hafif kumral tenli fakat saçları siyah biriydi. Gerçekten herkesin dikkatini çekebilecek bir karizması vardı. Uzun bir bakışmadan sonra belimden tutup başımı göğsüne yasladı. Bugünün bitmemesi için dua ediyordum. Ama malesef bitiyordu son şarkı kalmıştı o da sevdiğim şarkılardan biri olan "In the end" tam konumuza uygun şarkı öyle değil mi?
Oysa ben kollarından ayrılmayı hiç istemiyordum. Her güzel şeyin bir bitişi var malesef.
Neyse ki eve kadar gene birlikteydik. Sahilde oturup biralarımızı elimize alıp tekrar muhabbete koyulduk. Çok sempatik olduğunu söyleyebilirim, fazla mı kaptırdım Eymen'e kendimi bilmiyorum.
Saat geç olmuştu ve artık ayrılmanında vakti geldi. Beni eve bırakırken tekrar küçük bir öpücük kondurdu ama bu sefer ki yanağıma değildi. Elimi öpmüştü bağlanmaktan çok korkuyorum gerçekten. Ben eve girene kadar beni bekledi ve el salladıktan sonra oradan ayrıldı. Kendimi odama zor attım ve yatağa uzanıp belki de saatlerce Eymen'i düşündüm...
------------