8 AĞUSTOS 2020
8 gün önce Harry'nin doğum günüydü.
Tam 8 gün önce Harry Potter, 27 yaşına girmeliydi.
Doğum günlerinden nefret ettiğini biliyordu Draco. Yaşlanmaktan nefret ederdi. Ama kendisi 2 ay önce 29. yılına başlamışken, Harry'nin daha 27 olmadan ölmüş olmasını kaldıramıyordu.
Kendi doğum gününden çok farklı bir şey yapmamıştı. İkisi de bolca Harry'nin mezarında saatlerce ağlamayı, daha sonra zorla eve dönüp anıları eşliğinde biraz daha ağlamayı içeriyordu. Normal günlerinden de çok farklı değildi. Sadece her geçen gün biraz daha artan yalnızlığı, o iki gün evrendeki tek insan kendisiymiş gibi hissetmesine neden olmuştu. Harry'nin yaşadığı duygulardan birini daha tatmıştı ve kesinlikle sevmemişti.
Şimdiyse balkonda oturuyordu. Evi her zamanki gibi müzik sesi dolduruyordu. Kahvesi önündeydi. Arkadaşlarının zoruyla bir şeyler yemeye başlamıştı, ama hala ana öğünleri kahveden oluşuyordu. Yanındaki siyah sulama kabı birkaç dakika önce çiçek duvarını suladığının belirtisiydi.
Bir akşam, ofisten elinde kocaman bir aşk merdiveni çiçeğiyle dönmesiyle başlamıştı bu duvarın oluşumu. Evin içinde koyacak bir yer bulamayıp balkonda yaşatmaya karar vermişlerdi. Birkaç gün sonra Harry elinde bir guzmanyayla gelmişti. O da balkonda yerini aldıktan sonra ikisi de farklı bitkilerle doldurmaya başlamıştı o duvarı. Zamanla duvar sarmaşıkları, teraryumlar ve daha onlarca tür de eklenmişti. En sonunda, Harry'nin ölümünün ardından Draco, bir sürü gerbera ve bir tane siyah gül almıştı. Şimdi gül fanusun içinde duvarın önündeki minik masanın ortasında duruyordu, etrafı mumlar ve gerberalarla çevrilmişti. Hemen üstünde, sarmaşıkların arasında, Harry'nin gerçekten güldüğü nadir fotoğraflardan biri asılıydı.
Kahvesinin bittiğini fark ettiğinde ayağa kalktı, kabı duvarın köşesindeki yerine bırakarak makineye ilerledi. Kupasını tekrar doldurup içeri yöneldi. Mutfak kapısı hala kapalıydı ve uzun bir süre daha açılmayacaktı. İp hala tavanda asılı mıydı bilmiyordu, sandalye hala ortasında duruyor muydu bilmiyordu. Onu kaybedişini ikinci defa yaşamaya hazır değildi. Her gece rüyalarında o dakikaları tekrar yaşıyor olsa da, Harry'nin gittiğini kabul edemeyen bir tarafı da vardı.
Hoparlörü kapatıp merdivenlere yönelerek odalarına çıktı. Artık Harry gibi kokmuyordu, sadece kendi kokusu sarmıştı odayı. Yatağın sağına ilerleyip kahvesini komodine bıraktı. Çekmeceden defterini ve kalemini alıp yatakta oturur pozisyona geçti. Beyaz sayfaları bir kez daha kendi duygularıyla kirletmeye başlamadan önce telefonunu alıp kulaklıklarını taktı.
∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞∞
Seni özlüyorum.
Bunu her gün söylememden bıktığını biliyorum. Hayatıma devam etmemi istediğini biliyorum. Ama sen yokken benim bir hayatım yok ki.
Dün akşam rüyamda seni gördüm. Sanki son 5 aydır her gece görmüyormuşum gibi. Bana kızgın mısın? Böyle olmamı istemezdin. Seninle olmayı öğrendikten sonra sen olmadan devam edemiyorum, bunun için özür dilerim.
Kırlardaydık, rüyamda. Sen mutluydun. Yanımızda minik bir köpek vardı. Onunla oynarken seni izliyordum. Sonra sen yorulup yanıma geliyordun. Saatlerce saçma sapan şeylerden konuşuyorduk. Hava kararmaya başlarken eşyalarımızı topluyorduk. Ben arabayı kullanırken yanımda uyuyakalıyordun. Seni uyurken izlemeyi ne kadar çok sevdiğimi hiç söylemiş miydim bilmiyorum. Seni gecenin bir yarısı uyuttuktan sonra uyumayıp seni izlemek hayatım boyunca görebileceğim en güzel manzaraydı.
Yanımdaymışsın gibi sana sesleniyorum bazen. Genelde kendim açtığımı unuttuğum hoparlörün sesini kapatman için bağırıyorum. Veya kahve ister misin diye sormak için. Uzun bir sessizlik oluyor. Cevap vermiyorsun. Bir daha cevap vermeyeceğin gerçeği tır gibi çarpıyor sonra. Olduğum yere oturup dakikalarca, belki saatlerce ağlıyorum. Sonra bir şekilde kendimi toparlayıp odamıza çıkıyorum. Özellikle o zamanlarda yastığına sarılıp uyuduğumda, sana sarıldığımı hissediyorum. Asla uyanmak istemiyorum. Çünkü uyandığımda hissedeceğim yalnızlığın yıkıcı olacağını biliyorum.
Yalnızlığa hala alışamadım. O kadar kötü hissediyorum ki. Senin yıllarca bu şeklide hissetmiş olmana inanamıyorum. Dünya benim cennetimdi. Ait olduğum yerdi. Sen gittikten sonra buraya da ait hissedemiyorum. Evden çıkmadığım sürece hayalet olmaktan kaçabiliyorum, senin yanına gelmek dışında. Dünya üzerinde en sevdiğim yerin senin yanın olduğunu fark ettim. Yaşıyor veya yaşamıyor olman fark etmez, senin olduğun her yerde rahat hissedebiliyorum. Bir gün kollarının arasından ayrılmak zorunda kalacağımı düşünmezdim.
Benden mutlu olmamı istedin, biliyorum. Mutluyum. Ne kadar olabilirsem o kadar mutluyum. Ama yoruldum, Harry. Sen olmadan yaşamaktan çok yoruldum. Senin istediğini yapmaya çalışıyorum. Devam etmeye çalışıyorum ama daha ne kadar gidebilirim? Sensizliğe alışmak istemiyorum. Sensiz yaşamak istemiyorum. Fark etseydim nasıl olurdu diye düşünmeden duramıyorum. Senin karanlığını fark etseydim, yanında olabilseydim de gider miydin? Sana yardım edebilir miydim? Yoksa sadece sana daha mı çok acı çektirirdim?
Seni seviyorum ve bu asla değişmeyecek.
Draco.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
separation // drarry
Historia CortaBazen sadece bir kez değil, defalarca veda edersin. tw // suicide, self-harm