"Hey, Gerard, hazır mısın? Gitmemiz gerek."
Aynada bir kez daha kendime baktım ve botlarımın bacıklarını bağladım.
"Abel işi bitti mi? Annem aşağıda bizi bekliyor."
"Kravatımı bağlarsan, evet."
Kıkırdadım ve kravatını bağladım.Gözlerimi kravattan çektiğinde beni incelediğini fark ettim.Elimle yüzünü kapattım ve ittirdim. "Heey, neye bakıyorsun." Gülerek beni kapıya ittirdi.
Merdivenlerden yavaşça indik. Abel'ın koluna girdim.
Annem birkaç saniye kollarımıza baktı.Kaşları hafif çatılırken sordu. "O da mı geliyor?"
"O değil, Abel ve evet, oda geliyor."
Babamın yanına gitti ve kulağına bir şeyler fısıldadı.Tek duyabildiğim babamın 'Araştırıyorum, hayatım.' demesiydi.
Abel'ın kulağına yaklaştım. "Takma kafana, bana da aynı muameleyi yapıyor." Abel şirince gülümsedi ve birkaç saniyeliğine dudaklarını, yanaklarıma dokundurdu.
Sonunda arabadan inebildiğimizde restaurantın içine girdik.Garson bizi masamıza yönlendirirken etrafı süzdüm.
Masamıza ilerlerken Emma teyze çoktan gelmişti.Sonunda annem ve babam masaya yerleştiğinde masanın dibinde ayakta kaldım.
Ayaklarımı yere vurarak sordum. "Hey, Abel nereye oturacak? Burada sadece bir tane boş sandalye var."
Emma teyzem bana şaşkınlıkla bakarken annem hızla ayağa kalktı. "Gel tatlım.Sen ve arkadaşın ayrı bir masada oturmaya ne dersiniz? Hem rahatça konuşabilirsiniz."
"Peki." Gülümsedim.
Uzun bir bekleyişten sonra yemeklerimiz gelmişti.Birkaç saniyeliğine arkama dönüp baktım.Annemgilin ciddi bir şey konuştukları belliydi.Sanki yüzlerinde de biraz endişe vardı.Omuz silkip tekrar Abel'a döndüm.