"Oğlum sıkma canını sana erkek mi yok lan?" Yeosang Yunho'ya destek olmak istercesine onun omzunu sıvazladığında Yunho derin bir nefes alarak kafa sallamakla yetindi ancak yüzünden ne kadar üzgün olduğu apaçık ortadaydı. Yeosang bunu fark ederek yanındaki Wooyoung'u dürttü.
"Ne var lan? Ne dürtüp duruyorsun?"
"Oğlum baksana şuna aklı bir karış havada resmen. Ben konuşuyorum ama karşıda kimse yok yani. Boş bir duvar misali." Wooyoung Yeosang'ın sözlerinden sonra bakışlarını Yunho'ya çevirdiğinde o da fark etmişti Yunho'daki farklılığı. Her zaman özenle şekillendirdiği saçları rastgele taranmıştı, yüzüne doğru düzgün bir nemlendirici krem bile sürmediği fazlasıyla belliydi ki Yunho bu adımı asla atlamazdı. Cildine fazlasıyla önem verirdi o. Şimdi ise sanki bu konuda takıntılı değilmiş gibi öylece oturuyordu sandalyesinde. Wooyoung onun bu haliyle iç geçirdi.
"Gece uyumadın mı sen? Gözlerin kızarmış." Wooyoung'un sorusu üzerine sadece kafasını iki yana sallamakla yetindi bu sefer de. Bu manzara Wooyoung'a tanıdık gelmişti. Daha birkaç gün önce San'ı bu şekilde görmüştü karşısında. Bu ne demek oluyordu peki? Yunho sevdiği kişi için bu haldeyse...San'ın da mı sevdiği birisi vardı yoksa?
Aklındaki saçma düşünceleri defetmek için silkelendi Wooyoung. Birdenbire neden o çocuğu düşünmeye başlamıştı ki? Birisini sevsin veya sevmesin onu asla ilgilendirmezdi sonuçta.
"Yemek yedin mi bari onu söyle Yunho." dedi sonunda kendisini düşüncelerinden kurtardığında.
"Yemedi. Onun için özel elmalı turta bile yapmıştım oysaki. Tek bir lokma bile almadı ağzına." dudak büzerek mızmızlanan Jongho ile derin bir nefes aldı Wooyoung.
"Burada bekleyin. Onun için yiyecek bir şeyler alacağım." diyerek yerinden kalkmıştı ki onlara doğru yaklaşan arkadaş grubunu görünce duraksadı. Bakışları anında San ile buluştuğunda ise bir süre şaşkınca ona bakmıştı. O...saçlarını sarıya mı boyatmıştı?
"Gitmişken bana da soğuk bir şeyler alsana Wooyoung." Yeosang'ın ona seslenmesiyle bakışlarını San'dan çekip ona baktı. Kaşlarıyla yan masalarına oturmak üzere olan kişileri işaret ettiğinde ise Yeosang anlamayarak ona bakmıştı. Ardından bakışları yan masaya kaydı ve gözleri büyüdü. Hızla Yunho'nun önüne geçip o tarafı görmesini engellerken konuşmaya başladı Yeosang.
"Aslında burası biraz sıcak oldu gibi. Başka bir yere mi gitsek? Hem yolda giderken dondurma da alırız olmaz mı Yunho?" Yunho onun bir anda karar değiştirmesini anlamayarak ona bakarken duyulan ses ile herkes susmak zorunda kaldı.
"Bakın burada kimler varmış? Selam gençler!" Mingi onlar daha ne olduğunu anlamadan masalarına oturduğunda Wooyoung gözlerini kapatmıştı. Şu an Yunho'nun en son görmek isteyeceği kişi bile değilken onunla aynı masada oturmak isteyeceğini hiç sanmazdı. Hem Yunho fazlasıyla duygusal birisiydi. Oturur ağlardı da susturamazlardı onu.
"Böyle izin almadan da oturduk ama...hepimiz tanışıyoruz nasıl olsa değil mi?" Mingi yeniden gülümseyerek konuştuğunda Yeosang kendisini toparladı.
"Ah sorun değil. Tabii ki oturabilirsiniz." Onun bu sözlerinden sonra diğerleri de sandalyelerini alıp onların masasına gelmişlerdi. San Wooyoung'un karşısına oturduğunda istemsizce gergin hissetmişti Woo. En son yaptıkları konuşmadan daha doğrusu tartışmadan sonra yüz yüze geldikleri ilk andı bu. Normal olarak ikisi de gergindi ve birbirlerinin yüzünü görmeye de hevesli değillerdi.
"Ee neler yapıyorsunuz bakalım?" Mingi'nin sorusuyla Yeosang ve Wooyoung birbirlerine baktılar ve bugünü kazasız belasız atlatmak için dua ettiler içlerinden. İkisi de tereddütle Yunho'ya döndüklerinde karşılaştıkları manzarayla afallamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hate▪︎woosan
FanfictionOndan nefret ettiğimi söyledim. Şimdi bana aşık olmuştur değil mi?