"Kalın, kırmızı örgü"

2.4K 93 44
                                    

Geceden siyah gözlerini araladı uzun kirpiklerinin arasından. Şiddetle yerinden sıçradı korkarak. Gök gürlüyordu. Korkularına yenildi bir an. Kalbi hızla çarpmaya başladı. Sonra yerlere kadar uzanan cama vuran yağmur damlalarını gördü. Hızla aşağıya süzülmelerini seyretti. Çevresine göz gezdirdi ve hatırladı...

Dün geceyi... Birkaç saat öncesini...

Kendini yastığa bıraktı gülümseyerek ve çarşafla üzerini örttü. Sol tarafına baktı. Gitmişti. Yine...

Ama kokusu hâlâ buradaydı. Sol yanında yastıklara ve çarşafa sinmişti. Usul usul üzerine, zerrelerine işlemişti... Birkaç tel saçı hâlâ yastığındaydı. Yattığı yere uzandı. İçine sindirdi kokusunu. Ciğerlerini parçaladı bu his. Elini dağılmış saçlara sürdü...

Sağanak sağanak inen yağmura daldı fark etmeden. İçindeydi kelebekler ve onlarla birlikte kanatlanmak istiyordu...

Ayaklarını sarkıtarak çıktı yataktan. Her yer dün geceden kalmaydı. Biraz yarısı yanmış mumlar, yerlerdeki kıyafetler, odaya sinmiş koku, yerlere saçılan gül yaprakları...

Çıplak ayaklarıyla gül yaprakları ve kıyafetlerin arasından geçti. Yerde umarsızca atılı duran uzun bluzuna uzandı ve onu yerden alıp ufak bedenine geçirdi. Aynı yavaş adımlarla uzun balkon kapısına yürüdü. Kapıyı açtı ve önce elini yağmura tuttu.

İnanılmaz hissediyordu...

En sevdiği mevsim sonbahardaydı. Vakit kaybetmeden yağmura karıştı. Uzun kırmızı saçlarından omuzlarına süzülüyordu yağmur damlacıkları. Saç diplerinden kaşlarına, kirpiklerine, sonra da dudaklarına kanatlanıyordu hisleri... Onu hatırlıyordu. Yağmurla yeniden alevleniyordu dokunduğu ve gezdiği yerleri. Teninde yangınları vardı ve yağmura yakıyordu bu büyük yangınlarını...

Ellerini gezdirdi hâlâ sıcaklığının kaldığı yerlerde. Dudaklarında, boynunda, saçlarında...

Gülümsüyordu. İçine sığmıyordu kelebekleri...

Ansızın onu sımsıkı saran kollarla son anda dönmüştü gökyüzünden. Sımsıkı yakalayıp sardı onu bu kollar. Yabancı değillerdi. Biliyordu bu dokunuşu, bu teni Elm...

Ateşini, sıcaklığını yakmıştı ya yağmura... Ellerini ıslanan kollarında gezdirdi. Sonra parmaklarını yüzünde, sakalında ve ıslanan saçlarında dolandırdı. Bu oydu. Tom'du!...

"Çok korktum" Dedi. Kalp atışlarını hissedebiliyordu sırtında.

"Neden sevgilim?"

"Yağmurun ben dönmeden başlamasından" dedi ve ekledi.

"Bensiz bir yağmurda uyanıp korkmanda çok korktum"

Gülümsedi Elm.

"Ama geldin. Artık hiç korkmuyorum"

Tom daha da sıkıladı kocaman kolları arasında kaybolan küçük meleğini. Bir süre yağmurda dans ettikten sonra Tom'un kollarında içeriye girmek zorunda kaldı Elm. Bastıkları yerler sırılsıklam oluyordu onlarla birlikte. Tom koşarak havluları aldı ve sımsıkı sardı meleğini.

"Tanrım, üşüteceksin!"

"Ben iyiyim, abartma Tom!"

Tom koşturarak ısıtıcıyı açtı.

"Neredeydin sevgilim?"

"Ha! Ya pastaneden sıcak, kahvaltılık bir şeyler alacaktım. Siparişi verdim ama ben henüz parasını ödeyip tatlılarımızı almadan çok fena yağmaya başlayınca hava, kahvaltılıklarımızı unutup buraya koştum."

Tom Elm'in gök gürültüsünden nasıl korktuğunu biliyordu çünkü...

Yanına gidip sarıldı. Elm, onu hissetmeyi asla tarif edemeyeceğini düşündü. Neden buruklaştı kalbi bilmiyordu yine...

Tom elindeki havluyla uzun, kırmızı saçlarını kurutmaya çalışıyordu. Sevgilisinin kalp atışlarının değiştiğini anlamıştı Elm. Bir süre sessizleştiler...

"En çok da bunu özleyeceğim.." dedi Tom.

Başını kaldırıp simsiyah gözleriyle karşısında duran adama baktı Elm. Âşık olduğu adama...

"Bu koku. Bu his. Saçların... En çok onlarda sarmaş dolaş uyanmayı ve kokularını özlüyorum."

Gökyüzü kadar doluverdi simsiyah gözleri Elm'in...

"Gidiyorsun yine..." diyebildi titrek sesiyle.

"Çok üzgünüm meleğim ama durumu biliyorsun."

"Bir gece daha sevgilim... Lütfen! Kalamaz mısın?"

Islak kirpikleriyle yalvaran kadınına baktı Tom. İçi parçalanıyordu, bu okunuyordu yüzünde... Gözlerini indirdi. Tom'un bu hali Elm için onun yokluğundan beterdi. Her zaman yaptığı gibi hemen toparladı kendini. Minicik elleriyle sildi yüzünü.

"Saçlarımı örer misin Tom? Onlar da seni çok seviyor." Dedi ve gidip sarıldı o kocaman adama.

Kıyafetleri, içlerindeki yangınla üzerlerinde kurumuştu. Farkında değillerdi. Her saç telinde parmakları kanamıştı Tom'un. Her dokunuşunda kalbi parçalanıyordu Elm'in... Hâlâ dağınık yatak çarşafına damlıyordu gözyaşları. Dişlerini sıkıyordu hıçkırıklarını fark etmesin diye Tom. Tüm dokunuşlarla vedalaşıyorlardı, tüm sevmelerle. Ayrılık geliyordu. Yine ve yeniden...

Henüz tam olarak tadını bile çıkartamamışlardı oysa. Bir kahvaltı dahi edememişlerdi. Tom son kez avuçlarını sürüp içine çekerek kokusunu, beline doğru uzanan, kırmızı, gür beliği bıraktı. Ayaklarının arasında oturan Elm'i sımsıkı sardı. Nefes bile almadılar. Rüyaları bozulurdu yoksa...

İkisi de ağladı. Birbirleri bile bilmeyerek hem de...

Tüm takatini toplayıp ayaklanan Elm, banyoya yöneldi Tom'un yüzüne bakmamaya özen göstererek.

"Ben hazırlanayım. Seni yolcu etmek istiyorum."

Tom'u orada bırakıp kapıyı kapattığında kendine kaldı. Artık bastıramıyordu hıçkırıklarını. Eliyle beliğini çekti sağ omzuna ve uzunca bir süre kendine baktı aynada. Sonra da Tom'un traş aletlerinin yanından makası aldı eline. Tom için koşarak gidebilirdi her deliliğe...

***********************************************

Dizlerinin üzerine düşen eteği dâhil, ayakkabıları ve hırkası ıslanıyordu koşarken. Her adımı daha hızlıydı diğerinden. Nefes nefese vardı hava alanına. Deli gibi etrafa bakınıp Tom'u arıyordu. Gözleri uçakların kalkış pistine kaydı. Oradaydı. Uçağa binmek üzereydi!

Sanki kanat açmış gibi koştu yanına. Kapıdaki görevliler tarafından durduruldu. Ne kadar yalvardıysa onun geçmesine izin vermiyorlardı. Son nefesiymiş gibi haykırdı adını son kez...

"TOM!"

Çığlığını duyar duymaz yanına koşup sarıldı Elm'e.

"Bunu yapma demiştim! Neden geldin? Şu haline bak! Sırılsıklam olmuşsun."

"Tom, neden anlamıyorsun? Burada olmalıydım. Doğrusu bu!"

"Hayır meleğim. Bunu zorlaştırıyorsun. Bu ilk değil. Son da olmayacak. Biliyorsun. Yine geleceğim."

Başını eğip gözyaşlarını saklamaya çalıştı Elm. Atkı ve beresini düzeltip daha sıkı sarıldı meleğine Tom...

Elm kıpırdanıp geri çekildi ve upuzun kırmızı beliğini avuçlarına bırakıp beresini çıkarınca gözleri yaşlarla doldu Tom'un...

"Beni hep yanında hisset istedim. Sana saçlarımı getirdim sevgilim!"

Son SonbaharHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin