Modern cadılık doğayla iç içe olmaktır. Düşünüldüğü gibi siyahlar giyen etrafa lanetler saçan o çirkin cadılar sadece hayal ürünü. Normal insanlardan bir farkımız sadece doğayı hissetmeyi, kendimizi anlamayı, ruhsal bakımdan güçlenmeyi öğrenmemizdir. Cadılar aramızda. Sokakta yürürken yanımızdan geçen, kafamızı havaya kaldırdığımız zaman uçan o uçağın bir yolcusu da olabilir. Evrende bir avuç cadı biliyor olabilirsiniz ama daha fazlası var. Kendimizi gizleriz, nedenini bildiğinizi düşünüyorum... Cadılar bence kendini gizlemelidir. Herkese söylememelidir.( Çok güvendiğiniz kişilere söyleyebilirsiniz uzun süre içinizde tutmak sizi çok yıpratır.) Kendini gizli tutmalıdır. Bunun için etrafta ben cadıyım diye gezen arkadaşlar sizin cadı olduğunuzu pek sanmıyorum.
Ben cadılığın sadece aileden gelen bir şey olduğunu sanmıyorum. Bence herkes cadı olabilir. olunması için gereken şey; inanmak, sabır ve bilgi. Evet aileden gelmesi sizin için çok büyük avantaj olur. Ama ailenizde cadı var diye sizde mi cadı olacaksınız, hayır bu zorunlu değil.
Gelelim din konusuna. İnanın çok karmaşık bir konu. Herkesin düşüncesi farklı. Ama lütfen cadılığı sadece büyü yapmak olarak düşünmeyin. Meditasyon, ritüel ve dualarda cadılığın önemli bölümlerindendir.
Eski dönemlerde olanlar ise inanın dehşet verici. Şimdi bir kaynaktan aldığım yazılara bakalım.
Yakılmalar Zamanı (Burning Times) Ve Cadı Avı
Cadılar için en zor dönem olan yakılmalar zamanı, birçok kişinin cadı uygulamalarından dolayı işkencelere maruz bırakılarak, ruhlarını arındırmak adına ateşte yakıldığı bir zaman dilimidir. Dini kullanarak, krallıkları yönetmeye başlayan kilise, cadı olup olmayan herkesi akla hayale sığmayacak işkencelerle öldürmüştür. O dönemde, gece dışarıda gezegen yaşlı bayanların dahi cadı olduğu iddia edilip yakıldığı tarihi kayıtlara geçmiştir. Haliyle bu dönemde kilise, işine gelen gelmeyen herkesi cadı olarak suçlayarak işkencelere maruz bırakmıştır Bu işkencelere maruz kalan kişiler, psikolojik baskıdan dolayı cadı olsalar da olmasalar da cadı olduklarını itiraf etmek zorunda kaldıkları kayıtlarda yer almaktadır.
Bu yakma zamanında suçlamalar o denli çığrından çıkmıştır ki, cadıların süpürgelerle uçtukları, çocukları yedikleri, ruhlarını şeytana satıp doğaüstü güçler edindikleri, hayvanları kontrol edebildikleri gibi iddialar ortaya atılmıştır. Klasik çirkin, kötü cadı tiplemesi işte tam bu dönemde bilinçaltlarına kazınmıştır. Tarihi kayıtlarda, 15. Ve 17. Yüzyıllarda 500 bin kişinin cadılıkla yargılanıp öldürüldüğü bildirilmiştir.
Yakma ve yargılama dönemi o kadar zalimce ilerliyordu ki, bir kadının cadı olduğunu anlamak için ona bir dua verip okuması isteniyordu. Eğer kadın bu gergin ortamda duada en küçük bir yanlış yaparsa cadı olduğuna kanaat getirilip hemen idam ediliyor ya da yakılıyordu. Bunun dışında bir diğer yöntem ise, kişiyi kendi boyundan daha yüksek bir suya atmaktı. Kişi sudan çıkmak için çaba sarf ederse, şeytanla işbirliği yaptığına kanaat getiriliyor ve yakılıyordu. Eğer kişi sudan çıkmak için uğraşmadan boğulup ölüyorsa, temiz sayılıyordu. Yani en nihayetinde o kişiyi bekleyen son; "ölümdü". Bu iki yöntem dışında, eğer kişinin vücudunda farklı bir ben varsa, kadın çok çirkin ve yaşlıysa, gece ormanda gezdiği görülürse, kişi kiliseye çok katılmıyorsa, çok fazla çekiciyse, farklı bitkiler topluyorsa, cadı olarak yargılanır ve suçlu bulunursa işkence edilerek öldürülürdü.
❗ Burada işkence yöntemlerini anlatıyor. Hassasiyeti olan lütfen atlasın!
İşkence yöntemleri şu şekildeydi; En çok uygulanan idam etme ve işkence yöntemi, canlı olarak yakmaktı. Bunun dışında suçlu bulunan kadın sıkıca bağlanır, huni yardımıyla sindirim sistemi patlayana kadar su içirilirdi. Metal tıkaç denen bir aletle (armut şeklinde bir alettir) ağzındaki tüm dişler kırılır, suçunu itiraf edene kadar çene kemikleri kırılırdı. Ayakları, kan damarları çatlayana ve kemikleri kırılana kadar demir mengene ile sıkıştırılırdı. İffetsizliğini sembolize eden canlı maymun, şeytanın sembolleri olan yılan ve kedi ile kadın bir çuvala konur ve suya atılırdı. Bazen de diri diri toprağa gömülürdü. Atlar ile dört tarafından bağlanır, parçalara ayrılması sağlanırdı. İşkence çarkında parçalanırdı, kafası kesilirdi. Bağırsakları çıkartılır, dönen bir tahtaya bağlanarak, tahta çevrilir ve bağırsaklarının tahtaya dolanması sağlanırdı. Ve daha nice akla hayale gelmeyen işkencelerle çoğu kadın (öldürülen kadın sayısı erkeklerin iki katıdır. Çünkü o dönemde engizisyon mahkemesine göre kadınlar potansiyel cadıdırlar.) olmak üzere binlerce insan öldürülmüş ve zorla cadı olduğu itiraf ettirilmiştir.
Bu şekilde haklı haksız, iyi, kötü herkesin yakıldığı dönemler, hakiki cadıların saklanmasını gerektirmiştir. Bu yüzden dolayı cadılar, takma isimler kullanmışlar, gizli notlarını saklamak için aileden aileye geçecek defterler tutmuşlardır. Hala daha modern cadılar ve wiccanlar, bu anılara sadık kalmak için takma isimler kullanmakta ve gölgeler kitabı denen, pratiklerini anlatan defterler tutmaktadırlar.
Ne kadar iğrenç değil mi... Bunu bir insanın diğer insana yaptığını düşünsenize. Gerçi insan demek iltifat olur. İşte bu yüzden gerçek ismimiz yerine takma isim koyuyoruz.
Ve burada Gölgeler Kitabı'ndan (Book Of Shadows) bahsetmiş. Bu konuya sonra değineceğiz.
Umarım faydalı olmuştur. Cadılık veya başka konular hakkında sorularınız varsa sorabilirsiniz. Hem ben öğrenirim hem siz.
Işıkla Kalın ! ✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adım Adım Cadılık
SpiritualCadılık'ın süpürgede uçmak, asadan ateş çıkarmak veya insanları kurbağaya dönüştürmek sanıyorsan ve bunları yapmak istiyorsan seni dışarı alalım. Bu kitap başlıca Cadılık ve psişik güçler olmak üzere birçok konu barındıracak. (Tebrüceli Cadılar yan...