"Burası boş mu?" diyerek karşıma tepsisini koyan Bahar, cevap vermeme izin bile vermeden yerine yerleşiyordu. Şaşkınca yaptığına bakıyordum. Kafamı çevirip çatılmış kaşlarıyla masamıza bakan Güz'e baktım ve geri döndüm. Bahar, gülümseyerek bana bakıyordu.
"Deli misin diye soracağım ama o kadar belli ki" dedim, omuz silkip çorbasından içmeye başladı. "İki abin de benden nefret ediyor, farkında mısın?"
Kaşığını çorbanın içine bırakıp dikkatle bana baktı.
"Bence sen de benim gibi yemene içmene dikkat etmeye başlamalısın. Ölü gelin gibi geziyorsun ortalıkta" dedi ve tekrardan kaşığını alıp yemeğine geri döndü. Ben de kaşığımı alıp bir şeyler yemek için kendimi zorlamaya başladım.
Cuma gecesinden sonra, tabi ki de Güz'le konuşmamıştık. Bugün cumaydı ve tam bir hafta olmuştu. Hala yan yana oturuyorduk, çünkü ayrılmamız için görünen bir sorunumuz yoktu. Yan yana oturduğumuz için hala birlikte çalışmamız gerekiyordu ama bu konu hakkında ikimizden de bir adım gelmemişti. Bir yanım bunun iyi sonuçlanacağını fısıldıyordu çünkü ara ara gözlerini üzerime dikip bakmayan başka bir şey yapmıyordu. Üstelik hala ona aldığım bilekliği takıyordu. Kolyeyi göremiyordum, o yüzden bir yargıya da varamıyordum. Üstelik beni köşeye sıkıştırıp bağırsaklarımı dışarıya çıkarmamıştı.
Bunlar hep iyi şeylerdi.
Tabi, bir de kör gibi onu öpmemden sonra aklıma gelen şeyler vardı. Tamam, benim bir bağım yoktu ama Güz'ün bir sevgilisi vardı. Homofobik olmasa da benle birlikte olacağına dair herhangi bir işaret de vermemişti. Homofobik olmamaması eşcinsel bir birliktelik istediği anlamına gelmiyordu sonuçta.
"İki abin de benden nefret ederken, oturacak tek yer burası değil, Bahar. Sana da laf etmesinler şimdi, git başka yere otur" dedim. Ben kendi iç hesaplaşmamış yaparken, o çoktan yemeğini bitirmiş, elmasını siliyordu.
"Abilerim senden nefret etmiyor, ki etseler de umursamazdım. Benim umursamazlığım yüzünden en az üç okul değiştirdik biz, farkında mısın?" diye sorduktan sonra elmasını ısırdı. Derin bir nefes alıp tekrardan Güz'e baktım. İçim eriyordu bakınca bile. Onun da müthiş göründüğünü söyleyemezdim. En az benim gibi ölüye benziyordu. Benimkine benzer bir hesaplaşma içinde olduğunu tahmin ediyordum ama bu kadar etkilenmesi beni hem mutlu ediyor, hem de üzüyordu.
"Birisi sana sinirli ve senin hakkında herhangi bir şey söylemiyor ya da söyletmiyor. Diğeri de senin haysiyetsiz ve şerefsiz olduğunu söylüyor" dedi. Kafamda tarttım.
"Hangisi ne diyor, tahmin mi edeyim?" dedim, oflayarak elmasını tekrar ısırdı.
"Gerçekten tahmin edemiyor musun hangisi ne diyor? Neyse. Yaz'a hediye alacağını söyleyip almamışsın. O yüzden şerefsiz ve haysiyetsiz olduğunu söylüyor. Güz'ün sana ne yaptığı herkes açısından muamma" dedi. Kaşlarımı çattım.
"Güz'ün bana bir şey yaptığını nereden çıkardınız ki?" dedim merakla. Elmasını sağa sola çevirirken birden başını kaldırıp bana baktı.
"Güz bu çünkü. Sürekli birilerine bir şeyler yapar" dedi.
Tek nefeslik alaylı bir gülüş çıktı ağzımdan. Sonra bir tane daha. Sonra da kahkahalarla gülüyordum.
"Güz bu! " Bahar'ın şaşkın bakışları eşliğinde, kahkahalarıma devam ediyordum. Sonunda dikkatle bana bakmaya başladı. Elindeki elmayı da bırakmıştı. "Ben bir şey yapmış olamam Güz'e yani. Güz'ün huyu bu, hep kırıp dökmek zorunda. Kimse onu kırmış olduğu için geri çekilmiş olamaz yani. Aynen, çok haklısınız. Böyle devam edin!" dedim ve tepsimi alarak masadan kalktım. Bahar öylece kalmıştı, sinirle tepsimi bırakıp yemekhaneden çıktım. Sinirimi atmak için bahçeye çıktım. Biraz yürümek iyi gelecekti.
![](https://img.wattpad.com/cover/225199144-288-k494831.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elleri ellerime °yağmur serisi 2
Short StoryElleri ellerime Gözleri gözlerime Saçları saçlarıma Karışan bir sen olsan... Demir Attım Yalnızlığa adlı hikayedeki Güz Yağmur'un hikayesidir.