Cuma günü, derslerin bitmesiyle birlikte dağılmış hissediyordum. Ayrıca, haftanın son günü, son iki saate beden koyan hocanın vizyonuna sıçayım!
Bankalardan birinin itine uzanıp derin derin soluklanırken, Güz tepemde gülerek bana bakıyordu.. Sporda çok iddialı sayılmazdım ama sınıf arkadaşlarımın içinden çıkan basketbol aşkını anlamıyordum. Gerçi onların içinden çıkan herhangi bir spor aşkını anlamıyordum, o yüzden şaşırmadım.
"Kalk da üstünü değiştir, hasta olacaksın" diyerek bacağımı banktan aşağıya itti fakat hala götümde nefes almaya çalışıyordum, o yüzden onu ciddiye almadım. "Sırtlayayım mı seni? Onu mu istiyorsun?" dedi, başımı kaldırıp yüzüne baktım. Haince gülüyordu. Yapmayacağını düşünüyordum ama güvenmiyordum da.
"Keşke Bora burada olsaydı, böyle konuşamazdın" dedim gülerek. Bora, okulun kikbox takımında olduğu için beden derslerinde bizden ayrılıyordu. Geçirdiğimiz günlerde, Güz'ün Bora'dan hoşlanmaya da sessiz kaldığını fark etmem benim için ayrıydı. Neden ona sessiz kalıyordu bilmiyordum ama arkadaşımla uğraşıyor oluşundan memnundum.
"Başlatma Bora'ya. Ayrıca sessiz kalıyorum diye ondan çekindiğimi ya da korktuğumu sanma. Ters bir hareketinde ağzına sıçarım" dedi, yerimde doğrulup nefes nefese yüzüne doğru yaklaştım.
"Adam kikbox yapıyor Güz, senin gibi sadece agresif değil. Boyunun ölçüsünü karış hesabıyla verir eline" dedim. Geri çekildi ve şu şekilde homurdandı:
"Dikkat etsin de kesip eline vermeyeyim"
Hemen ardından da yerinden kalkıp elini bana uzattı.
"Gerçekten hasta olacaksın, üstünü değiştir" dedi. Elini tutup ayağa kalktım ve ardından yan yana soyunma odasına ilerledik. Ben kendi dolabının önüne geçip üstümü binbir zorlukla değiştirirken, o çoktan giyinmiş ve dışarıya çıkmıştı. Ter kokulu ortamda ne kadar az kalınsa, insan sağlığı için o kadar iyiydi.
Bayrak töreni için dışarı çıktığını tahmin ettiğim için sallanarak ben de koridora çıktım. Yemekhanenin altında kalan soyunma odasından çıktığımda, telefonum çalmaya başladı. Telefonun orada çekmedipini bildiğim için şaşırmadım ama arayanı görünce bir miktar gerildim.
Neredeyse iki haftadır görüşmediğim sevgilim, Cemre arıyordu. O da yakınlardaki başka bir lisede okuyordu ve yaklaşık üç senedir sevgilim olan Cemre ile aramdaki şey sevgili olmaktan öte bir şeydi. Birbirimizi dinlemeyi seviyorduk ve aileden biri gibi hissediyordum onun için. Eğer biriyle evlenmem gerekn bir dünyada yaşıyorsam, evleneceğim kişi Cemre'ydi.
"Merhaba güzelim, nasılsın?" diyerek sevinçle açtım telefonu. Haklı olarak sitem etmeye başladı.
"İyi değilim Cemre, sevgilimi görmezsem öleceğim hastalığına yakalandım sayende" dedi, merdivenleri çıkarken gülümsedim.
"Derhal buna bir çare bulalım o zaman. Yarın boş musun?" dedim telefonun diğer ucunda güldü.
"Bomboşum hem de. Sinemaya gidelim, müthiş bir film gelmiş" dedi, yüzümdeki gülümsemeyle onayladım.
"Pekala öyle yapalım. Önce buluşup yemek yeriz, ardından da sinemaya gideriz" dedim, karşılıklı anlaştığımız kısa konuşmanın ardından telefonu kapattık. Ben de sonunda giriş kata ulaşarak bayrak törenin yapılacağı yere doğru ilerlemeye başladım.
Güz, Yaz ve Bora ile yan yana durmuş bir şeyler mırıldanıyordu. Yanına gittiğimde, damar olarak tabi edilen şarkıyı söylediğini fark ettim.
Takatım kalmadı, sabrım tükendi.
Bir derdime bin dert eklendi.
Saat beşe on var, bu cuma da bitti yar.
Yar, bana dağlar, taşlar bile ağladı.
Gardiyana sordum, hani gelen olmadı.
Sen gittin gideli güneşim hiç doğmadı yar!
![](https://img.wattpad.com/cover/225199144-288-k494831.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elleri ellerime °yağmur serisi 2
NouvellesElleri ellerime Gözleri gözlerime Saçları saçlarıma Karışan bir sen olsan... Demir Attım Yalnızlığa adlı hikayedeki Güz Yağmur'un hikayesidir.