0.1

2.6K 168 69
                                    

Taeyong'un, Jungwoo tarafından -yakışıklı erkek bulma umuduyla- panayıra sürüklenirken aklındaki tek şey evde pijamalarını bırakmış olmasıydı. Taeyong'un kendini yatağa bağlaması bile Jungwoo'yu bezdirememiş sürükleyerek de olsa yatağından çıkarmıştı Taeyong'u.

''Taeyong bir kez olsun mızıldanmasan olmaz mı?''

Taeyong kaşlarını çattı, hâlâ geride bıraktığı rahat pijamalarının yasını tutuyordu.

''Ben istemiyorum hiçbir şey, eve gitmek istiyorum.'' dudağını büzerek söylediği şey Jungwoo'yu pek etkilemişe benzemiyordu.

Hyuck neşeli bir gülüş verdi ikiliye.

''Hyung, artık Jungwoo Hyung'un bir sevgili bulma zamanı geldi geceleri yastığıyla öpüşüyor psikolojim bozuldu.''

Jungwoo sert yumruğunu Hyuck'un koluna geçirirken keyifli bir gülüş verme sırası Taeyong'a geçmişti.

''Neyse." dedi Jungwoo burnunu kaldırarak, "Bugün moralimi bozamazsınız.''

Panayıra doğru adımladıklarında, Taeyong tekrar huysuzlandı. Kalabalık ortamlar onu fazlaca geriyordu, fakat Jungwoo onun tam tersine renkli kalabalıkta gezdirmişti ışıltılı gözlerini.

''Baksanıza şurada çok yakışıklı bir çocuk var.''

Jungwoo tarafından kolu dürtülen Taeyong acıyan kolunu ovarak gösterdiği yöne çevirdi bakışlarını.

''Vay...'' demişti Hyuck ıslık çalarken. ''Fenaymış hyung tam senlik.''

Taeyong Hyuck'un aksine suratını buruşturarak bakmıştı bu görüntüye.

Jungwoo göz devirerek adımlarını sosisli satan çocuğa çevirdiğinde Taeyong acıyan bakışlarla bakmıştı arkadaşının arkasından. O umutsuz bir vakaydı.

''Hyung ben de tuvalete gidip geliyorum.'' Hyuck'da Taeyong'un yanından ayrıldığında Taeyong renkli panayırda gezdirdi gözlerini. Yapacak eğlenceli bir şeyler bulmak ve vaktini iyi değerlendirmek istiyordu. Gördüğü pamuk şeker arabasının yanına doğru adımlayarak renkli şekilde dönen pamuk şekerlere baktı parlayan gözlerle. Bir tane pamuk şeker alıp yemeye başladığı sırada yanında oluşan kalabalıkla bir an huzursuz olmuştu. Bakışlarını pamuk şekerinden çekerek en önde duran deri ceketli, yakışıklı çocuğa çevirdi. Üstündeki deri ceketi ve saçlarındaki yeşil tutamlar daha da yakışıklı göstermişti bu genci, fakat Taeyong'un şu an düşündüğü tek şey bu çocuğun neden suratını buruşturarak kendisine baktığıydı, neler oluyordu?

''Cidden...'' demişti yakışıklı genç, ''Pembe saçlı, pamuk şeker yiyen biriyle mi katılacağım motor yarışına?''

Taeyong duyduğu şeyi idrak etmek ister gibi birkaç defa kırpıştırdı kirpiklerini. Havada gerginlik ve huzursuzluk hakimdi ve Taeyong iyice rahatsız olmaya başlamıştı.

''Daha eğlenceli olacak desene Hyung.'' demişti bu defa siyah saçlı dudağında ve kaşında piercing olan çocuk.

Yakışıklı genç arkasında duran arkadaşına dönerek kaşlarını çattı.

''Ya ne demezsin Mark.''

Taeyong, adının Mark olduğunu öğrendiği çocuğa ölümcül bir bakış fırlatırken yakışıklı genç usul adımlarla Taeyong'a yaklaşıyordu. Taeyong huzursuzca yutkundu önünde duran çocuğa bakarken, istemsizce bir adım gerilemişti.

''N-ne oluyor?''

Önündeki çocuk gözlerini Taeyong'un ürkek gözlerine sabitleyerek onun hiç beklemediği bir anda bileğini kavramış elindeki kelepçeyi çocuğun ince bileğine geçirmişti. Taeyong'un elindeki pamuk şeker yere düşerken kaşlarını çatmıştı korkuyla. ''Ne yaptığını sanıyorsun şaka mı bu?'' Sesi beklediğinden daha yüksek çıkmıştı Taeyong'un. İçine girdiği durumun tuhaflığı onu korkutuyordu. Etraftaki birkaç kişi Taeyong'un bağırmasıyla onlara bakmıştı, neler döndüğünü merak ediyora benziyorlardı ve Taeyong onlara hak verdi çünkü o da burada neler döndüğünü merak ediyordu.

Yanlarında duran pamuk şekerci olaya dahil olmak istemezcesine yanlarından ayrılırken, Taeyong kendini daha bir savunmasız hissetmişti.

Jungwoo arkadaşının yardım çığlıklarını duymuş olacak ki ''Ne oluyor burada?'' diyerek çığlık atar bir tarzda yanlarına adımlamış öfkeli bakışlarını Taeyong'un yanında duran kişilerde gezdirmişti.

''Arkadaşlar saçma bir şaka yapıyorlar sanırım?!''

Kelepçeyi elinde tutan çocuk bir diğerini de kendi bileğine geçirirken, ''Sen...'' demişti. ''Sen pembe saçlı çocuk bugün benimle motor yarışına katılacaksın ve bu bir şaka değil.''

Taeyong duyduğu şeyi idrak etmek ister gibi ''Bir dakika, ne?'' diye sordu. ''Ne yapacakmışım?''

''Burada ne oluyor?"

Hyuck ortama dahil olurken kaşları çatılıydı.

Arkadaş grubunun gerisinde duran çocuklardan biri yanlarına adımladı usulca. ''Bence bu çocuk yarışın yarısında bayılır başımıza iş açar.''

Taeyong duyduğu şeyle kaşlarını daha ne kadar çatabilirse o kadar çatmış, Hyuck'da ''Ne yarışı?'' diye sormuştu merakla.

Yeşil saçlı çocuk elini saçlarından geçirdi sıkıntıyla. ''Siz söylediniz amına koyayım ilk gördüğün kişiyle katılacaksın diye. Böyle bir iddiaya giren sizdiniz. Pembe saçlı birini görmem benim suçum mu?''

Taeyong'un siniri iyice tepesine çıkmıştı. ''Bak...'' dedi işaret parmağını önündeki çocuğun göğsüne bastırarak, ''Şu kelepçeyi hemen çözmezsen polis çağıracağım! Sabrım kalmadı artık!''

''Çözemem.''

Duyduğu şeyle sinirle gözlerini kapattı.

''Ne demek çözemem?''

''Çözemem çünkü anahtarımız yok.''

Taeyong'un sinirden gözleri bulutlanırken, ''Yumruğumu suratında patlatmadan önce şu kelepçeyi çözsen iyi olur.'' demişti Hyuck. Taeyong'un konuşmaya hatta ayakta durmaya mecali kalmamıştı.

''Siz ne biçim insanlarsınız arkadaşımı rahat bırakın artık!''

Taeyong sakin kalmaya çalışarak derin bir nefes aldı ve arkadaş grubunda gezdirdi gözlerini.

''Bakın zaten sinirliyim maruz kalmak isteyeceğim en son şey bir grup zorbanın eşek şakası, şimdi çözün şu kelepçeyi.''

Yakışıklı genç bileğine bakarak ''Çözemem diyorum çünkü gerçekten anahtarları yok.'' dediğinde Hyuck yumruğunu sıktı sinirle. ''Seni lanet olasıca bunu yaparken aklına gelmedi mi anahtarların olmadığı!''

Taeyong önünde duran çocuğa artık sabrı taşmış bir edayla bakarken, genç serbest olan elini saçlarından geçirdi ve sıkıntıyla nefes alarak konuşmaya başladı. ''Bak şöyle yapalım bu yarışı kazanalım paranın yarısı senin. Sonrada bu kelepçeyi açacak bir yol buluruz.'' Sakince konuştuğunda, Taeyong sinirden ağlamaklı bir ses çıkardı. ''Ben yarışa falan katılmayacağım para falanda istemiyorum. Yemin ederim polis çağıracağım şimdi!'' Kelepçeli elini sallarken acısını görmezden gelmeye çalışıyordu. Artık sinirden sadece sesi değil tüm vücudu titriyordu.

''Bak bu yarışa katılalım söz veriyorum kazanacağız ve paranı alacaksın. Başka şansın yok zaten, bu yarışa katılmazsan asla çıkarmam bu kelepçeyi.''

Taeyong artık ne söyleyeceğini bilemez bir edayla bakıyordu önündeki çocuğa. ''Sen...'' dedi tükürür bir tarzda. ''Sen laftan anlamaz bir zorbasın.''

⸻ ♡ ⸻

selamlar, aklima yine bir seyler geldi <33

selamlar, aklima yine bir seyler geldi <33

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
bet // jaeyong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin