"Niye Jimin'le bozuksunuz siz ya? Hem dün gece de peşinden çıktı, geri geldiğinde ruh gibiydi adam."
Omuz silktim.
"Benimle alakası yok. Başka haber falan almıştır belki."
Vişne suyunu pipetten içmeye devam ederken, benimle hiç alakası olmayan insanları izlemeye başladım. Lisa'nın beni sürüklediği, benim de itiraz etmediğim bir partideydik. Ki, partinin konsepti siyah beyaz iken bunu bilmeyen ben şansıma siyah elbise giymiştim. Elbise dizimin üzerinde bitse de, boyu dizimin hemen altında duran siyah çizmelerim vardı ayaklarımda. Bir tek renkli olan şey, göz makyajımda kullandığım kırmızı renkti.
Üç masa yan yana oturuyorduk. Ben sağdan, en köşeye geçip sessizce oturuyordum. Olabildiğince de yüzümdeki mimikleri sadece sahte de olsa mutluluk duygusuna teslim etmiştim. Bugün somurtmak yoktu. Reddedilmiş sayılmıyordum ama bir nevi böyleydi. Hele de en başından bunu isteyip, sevgisine beni alıştıran o iken. Her neyse, sahalara dönen Jennie Kim'in ilk işi silahı olarak gülüşünü ve karizmasını kullanarak yeni arkadaşlar bulmaktı. Zaten köşede oturup fark edilmemeyi beklemek pek de bana göre bir şey değildi.
Jimin'in yanındaki kızın adı Yerin'di ve yaşıtımdı. İnkar edilmeyecek kadar güzeldi zaten. Unutma ilacı olarak kullanılıp, yeni mutluluklar için uygun bir neşeye sahipti. Herkese karşı sıcaktı, sevimliydi. Ki, benim aksime bunu gerçekten yaşayarak hissettiriyordu. Ben öyle görünsem de, kendimi bile ısıtacak sıcaklığı bazen bulamıyordum.
"Ben barmenin yanındayım, Lisa."
"Tamam, içmezsin ama içmek istersen de çok az iç."
Güldüm.
"Peki, anne."
Yanağımı sıkıp, kıkırdadı. Çantamı almayıp, hiçbir şeyim olmadan ilerlemiştim barmene doğru. Alkol tüketmek istemiyordum.
"Senin o meşhur çilek karışımlı, alkolsüz kokteylinden istiyorum."
"Tamam."
Bu mekana çok gelirdik. Her kulüpte olduğu gibi burada da ite, kopuğa rastlanırdı ama diğerlerine göre daha azdı. İçkileri iyiydi, mekan daima temizdi.
Barmen artık yüzüme aşinaydı yani.
"Bakıyorum takımından ayrılmışsın, Jennie?"
Taeyong. Üniversitedeki havasından geçilmeyen yakışıklı ve bir o kadar karizmatik olan adamdı hep. Serseri bir tip değildi, iyi çocuktu. Göründüğünün aksine eğlenceli bir kişiliği vardı. Ve bir aralar sözde güzelliğimin etkisine kapılanlardandı.
"Ayrılmadım da, seni burada görmeyi beklemezdim?"
"Kız kardeşimin doğum günündeyiz, Jennie."
Güldüm.
"Pardon, habersizce sürüklenip getirildiğim için kimin doğum günü bilmiyordum."
"Sorun değil. Seni ilk kez yalnız yakaladım, bu bir işaret mi?"
Kaşlarım havalanırken, "Ne gibi bir işaretten bahsediyorsun tam olarak?" diye sormuştum bilmemezliğe vurarak.
"İşte bu yüz ifadesi. Çok iyi bir oyuncusun ama ne dediğimi anladın. Sana hiç sormadım, zaten ilgilenmediğin belliydi. Ama şimdi düşünyorum da, ya sorduktan sonra ilgilenmeye başlarsa?"
"Kendimle ilgilenme dönemindeyim desem?"
"Pekala, sana yardım edebilirim deyip son şansımı kullansam?"
Gülümsedim.
"Sende bu tip var ama bende mi takılı kaldın? Sadece buraya oturduğundan beri üç kız gördüm sana bakan, Taeyong."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Honey [ jenmin ] ✓
Fanfiction-minmoon; sen, geceye adanmış en güzel şiirsin, bal, okudukça zevk alınan, duydukça aşık olunan bir şiir. [ Jimin ๑ Jennie ] © thynights | 2020 *for @bendisia*