"Ben dün yanlış bir şey mi yaptım ya?"
"Bunu sana düşündüren ne, Lisa?" dedim yerleri silmeye devam ederken.
Şu an bir arkadaşımın ricasıyla iki günlük kafesini işletiyor, göz kulak olmaya çalışıyordum. Kendisi rahatsızlanan amcasını görmek için başka şehire gitmek mecburiyetinde kalmıştı. Akşam olmuştu ve müşteri olmayınca boş duramayıp vakit öldürmek için yerleri silmeye başlamıştım.
"Üç kişinin bir anda gruptan ayrılması olabilir mi?"
Omuz silktim.
"Ben mesaj seslerini duymamak için çıktım, o sırada arkadaşımla konuşuyordum ve beynimi bildirim sesleri delirtmişti."
"Peki seni geçtim, sayın bay ve bayan Park neden terk etti öylece?"
"Lisa, bunu onlara sormaya ne dersin? Numaraları telefonunda var ya hani veya yüzyüze gelirsen sor."
"Sizde var bir sıkıntı ama yakında öğreniriz, dur bakalım."
Sessiz kalıp cevap vermemiştim. Lisa işten çıkana kadar benimle kalmıştı. Zaten evde de oturacağı için, gitmeyip burada internetten aldığı ürünleri benimle beraber seçmişti.
"Taehyung mesaj atmıştı ve konumunu söylemiştim. Eve bırakır bizi bence."
"Ben kendim giderim ya, evlerimiz ters yönde zaten."
"Bunu hiçbir zaman problem etmedi, şimdi mi edecek? Ha işte orada, gel hadi."
Koluma girip, daha fazla itiraz etmeme izin vermemişti. Ön koltuğa oturacağını bildiğim için, direkt arka koltuğa ilerledim. Arka kapıların camları içeriyi göstermiyordu, bunun için içeride uyuyan Jimin'i fark etmemiştim. Fark etseydim binmezdim zaten.
"Aa, Jimin hasta mı?"
"İki saattir bizim her zaman gittiğimiz balıkçıda aç karnına içki içiyordu, salak. Bir de ilk önce balık yemek için gittiğini söylemiş, ama balığa dokunmamış bile. Kusturup, arabaya bindirdim. Şimdi halsiz düşüp, sızmıştır. Üstüne deniz kenarı soğuk oluyorken, kısa kollu bir tişörtle iki saat oturmuş. Beyni uçmuş adamın, başka açıklaması olamaz."
Sertçe yutkunurken, elimi alnına doğru götürdüm. Ateşi vardı. Gerçekten beyni uçmuştu.
"Taehyung, biz taksiyle gidelim. Sen onu evine götürüp soğuk suda duşa sok. Sıcak bir şeyler de içir, ateşi yüksek gibi."
Üzerimdeki kot ceketi çıkartıp, üzerine örttüm. Çünkü titriyordu. Elimi yanaklarından çekecekken, sağ eli elimi kavradı.
"Jennie, lütfen."
Kendinde olmadığı belliydi. Muhtemelen sayıklıyordu.
"Bence biz de gidelim onunla, çünkü Taehyung'un o dediklerini becerebileceğini sanmıyorum."
Taehyung bir şey demeden arabayı çalıştırdı ve bana bir cevap hakkı doğmasına izin vermedi.
Yol boyunca gözümü ondan ayırmamıştım. Ateşi çok yükselirse başka şeylere yol açardı ve bu beni korkutuyordu. Elimi bırakmamıştı. Sıkı tutmamasına rağmen ben de çekmeyi denememiştim. Sağlıklı olduğu günlerde, bu fırsat bir daha ayaklarıma gelmeyecekti. Evet, çok acıtmıştı beni. Ama bunu şu durumdaki haliyle yapmadığı kesindi. En masum hali olabilirdi, kesinlikle.
Eve geldiğimizde, Taehyung'la onu odasına taşıdık. Hala kendisinde olduğu için yürüyebiliyordu.
"Ben eczaneye gidip bir şeyler alayım, hemen dönerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Honey [ jenmin ] ✓
Fanfiction-minmoon; sen, geceye adanmış en güzel şiirsin, bal, okudukça zevk alınan, duydukça aşık olunan bir şiir. [ Jimin ๑ Jennie ] © thynights | 2020 *for @bendisia*