Bazen sıcacık bir sarılış, onlarca sözcüğe bedeldir.
·
"Jeongguk?"
"Efendim?"Kaşlarını çatıp Taehyung'un işaret ettiği yere çevirdi bakışlarını. İşaret ettiği yerde kocaman, koyu yeşil bir sepet vardı. Sepetin içiyse fırından yeni çıkmış, sıcacık ekmeklerle doluydu.
"Çok güzel kokuyorlar."
Sertçe yutkunarak aniden dolan gözlerini saklamaya çalıştı ve oğlanın elini daha sıkı tuttu.
"İsteyelim meleğim."
"Jeongguk, kızarlar mı?"
"Bilmem, deneyelim."Boşta kalan eliyle oğlanın saçlarını okşayıp küçük bir öpücük kondurdu. Sonrasında fırına doğru yürümeye başladı.
Karşısındaki yaşlı adam, hızlı hızlı elindeki ekmekleri sepetlere koyuyor ve soğumaması için üzerlerini örtüyordu.
"Merhaba, bayım."
"Merhaba evladım, ne istemiştin?"Eliyle, -tıpkı Taehyung gibi- ekmekleri işaret etti.
"Bir tane alabilir miyim? Ancak, hiç param yok."
Karşısındaki adam kararsızlıkla el ele tutuşan çocuklara bakıp zayıf bedenlerini süzdü. Bedenlerinde yer yer hem toprak izi, hem morarmış kısımlar vardı.
Taehyung, Jungkook'un elini bırakmadan arkasına geçmiş boştaki eliyle tutamadığı gözyaşlarını silmeye çalışıyordu.
Jungkook ise akmak üzere olan gözyaşlarını geri göndermeye çalışıyordu.
"Depremde, ailemizi ve evimizi kaybettik. Bizi yardım etmek için götüren kimse olmadı, yanlış anlamayın bayım."Adam, hüzünlü gözleriyle iç çekti ve aldığı poşetin içine üç ekmek, birkaç yiyecek koyup tezgahın arkasından çıktı. Yavaşça oğlanın yanına yaklaşıp saçlarını okşadı ve poşeti eline tutuşturdu.
"Başınız sağ olsun evladım. Dikkatli olun, buralar pek tekin değil."
Karşısındaki yaşlı adamın önünde eğilip minnettar olduğu söyledi ve doğrulurken akan gözyaşlarını silip onayladı.
"Sağlıcakla kalın."
"Siz de yavrum, Tanrı yardımcınız olsun."Arkasındaki oğlanın elini tekrar, nazikçe kavrayarak fırından çıktı. Taehyung titrek nefeslerini verdi ve duvarın kenarına çöktü. Jungkook'ta onunla beraber eğilip, hıçkırarak ağlamaya başlayan oğlana sıkıca sarıldı.
"Jeongguk, Tanrı seni karşıma çıkardığı için çok mutluyum. Seni gördüğüm günden beri hayatımın hediyesi olduğunu düşünüyorum."
Gözlerinin önüne düşen uzun saçları çekti ve daha sıkı sarıldı oğlana.
"Seni bana o sallantıyla gönderdi, Tanrı'ya karşı gelemiyorum. Ama ailemi çok özledim. Yuvamın sıcaklığını çok özledim, Jeongguk."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
trouvaille, taekook.
Fanfiction"Ay gökyüzünü terk edene dek seveceğim seni." · trouvaille: fransızca; şans eseri, tesadüfen çok güzel bir şey keşfetmek anlamına gelir.