Bir ona yemek hazırlarken yanlışlıkla kestiğim parmağıma, bir de diğer elimle boşanma dilekçesini tutan parmaklarıma baktım. Her türlü acıtmayı başarıyordu.
"Ne bu?"
Kağıdı okuyan, fakat diğerlerini anlamadığı gibi bunu da anlamayan eşime çevirdim gözlerimi. "Boşanma dilekçesi. Neye benziyor Kim Taehyung?"
Kağıdı masanın üzerine bıraktı. Pardon. Attı.
"Kabul etmiyorum.""Ben de öyle düşünmüştüm. Acılarımı köreltecek misin?"
"Deneyeceğim."
"Yeniden.. Öyle düşünmüştüm."
Yavaşça ayağa kalkması bir iki adım gerilememe sebep olmuştu. Bir yandan ürkütüyordu beni, fakat her ne yaparsa yapsın yanında kalmak isteyen yanım galip çıkıyordu. "Şu bebek işini hızlandırsak diyorum?" Kolları bana uzandı.
Ellerini koyduğu karnımdan hızla çektim. Sendelemişti. "Aramızdaki sorunları çözemiyoruz. Farkında mısın?"
"Bence bir sorun yok."
Dolan gözlerimin kendilerini serbest bırakmaması adına başımı yukarı çevirdim. "Senin açından, bir sorun olmayabilir. Bir de bana sorsan?"
"Herhangi bir sorun olsaydı yanımda kalmazdın Kim Jisoo. Demek ki," Yeniden koltuğa oturdu. "Bir sorun yok."
"Her kalan mutlu değil."
"Peki, o zaman bana mutlu olmadığını söyle."
Masanın üzerindeki kağıtları elimle bir araya getirerek kapıya ilerledim. "Haklısın. Sorun yok."
[minific episode three]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
twsdnmp ✓
FanfictionYağmuru sevdiğini söylüyorsun, ama yağınca şemsiye istiyorsun. Rüzgarı sevdiğini söylüyorsun, esince bedenini başka tarafa çeviriyorsun. Daha önce kimseyi sevmediğini söylüyorsun, fakat herkese yakın davranıyorsun. Sorun şu ki sen, bana aşık olduğ...