-
İnsanların kendini koruduğunu sanarak söylediği yalanlar, ileride hiç şanslarının olamayacağı koca bir çukura ev sahipliği yapar. Geride bıraktığı tek şey pişmanlık ve acıyken, söylendiği an ise gelecekte ne büyük sonuçlar doğuracağını unutturur ölümlü iradelerine.
Hoseok'u yeni bir sabaha uyandıran şey öksürerek ağlayan bir çocuğun sesiydi. Herkes sesli bir şekilde sohbet ediyor, hiç dertleri tasaları yokmuşçasına eğlenerek şakalar yapıyorlardı. Kulaklarını tırmalayan sesler bir an önce herkesin susmasını ister bir vaziyetteydi. Yeni olan önlüğüne sıkıca sarılmış, uykusuzluktan kızarmış gözlerini açmak istemediğinden sıkıca kapatmıştı. Diz kapaklarının değdiği gri duvar bugün daha da soğuk gibiydi. Ellerinin rengi üşüdüğünden dolayı solmuş, damarları belirginleşip morarmıştı. Kaldıkları yerin kesinlikle hiçbir ısıtıcısı yoktu ve insanlar soğuktan donacak raddeye gelmişti. İki gün önce donarak ölen bir çocuğun farklı bir bölümden askerler tarafından çıkarılması ve annesinin kirli duvarlarda yankılanan ağıtları aklından bir türlü çıkmıyordu. En azından diğerlerine kıyasla üzerinde bulunan kıyafetlerle bile bu kadar üşüyorsa sadece iç çamaşırlarıyla hayatta kalmaya çalışmayı düşünemiyordu bile.
Bir haftadır ne başkomutanı ne de burada tanıdığı tek askeri görmemişti. Namjoon ara sıra odaları kontrol ediyordu ama hiç uyanıkken denk gelmemişti. Başkomutanın ise kesinlikle sesi çıkmıyordu. Büyük ihtimalle bir göreve gitmiş ya da etrafa emirler yağdırıyordu. Hatta askerlerin sessiz bir şekilde başkomutanın bu aralar çok fazla içtiğini söylediklerine kulak misafiri olmuştu. Bir sorunu mu vardı, bu konu hakkında bir fikri olmasa da zaten şu an düşündüğü şeyler arasında yoktu. Haftada sadece iki öğün yemek yiyebiliyorlardı ve herkes fazlaca kilo vermişti. Tabii ki kilo verenler arasında Hoseok da vardı ancak Namjoon'un ara sıra getirdiği ekmekler bir nebze de olsa kendisini ayakta tutuyordu. Genç askerin bu tür kıyakları büyük ölçüde vicdan azabı ve bencillik duygusunu tatmasını sağlıyordu ama yapabilecek başka bir şeyi yoktu. Hayatta kalmak zorundaydı ne de olsa. Tek dileği buradan çıkmak ve mutlu bir hayat sürebilmekti. Bu hayalinin gerçekleşmesi ne kadar imkânsız gözükse bile umudunu kaybetmemeye çalışıyordu.
Her yerinin uyuştuğunu hissedince homurdanarak oturur pozisyona geldi ve esnedi. Yan tarafına göz gezdirince Taehyung ve Seokjin ile gözleri kesişti. Sakince ayağa kalktı ve yanlarına doğru ilerleyip tekrardan yere oturdu. Taehyung, Seokjin'in kafasını dizlerine yatırmış ve saçlarını okşuyordu. Bir yandan Hoseok'a baktı ve tatlı bir gülümseme sundu. "Sonunda uyandın! Hiç gözlerini açmayacağını sanıyordum..." Seokjin sevgilisinin dediği şeye güldü ve "Bütün hayatını uyuyarak yaşayabileceğin düşüncesine inandırmaya başladın beni." diye ekledi.
Hoseok ikilinin şakalaşmalarına hafifçe sırıttı ve elini yanağına yaslayıp birkaç dakikadır ağlayan çocuğa baktı. "Üzülüyorum..." Gözleri hüzünle kısıldı ve kuruyan dudaklarını yaladı. "...Hiçbir şey yapamayışım beni daha çok üzüyor."
Taehyung, Hoseok'un kendini suçlamasına karşı kaşlarını çattı ve genç doktoru omzundan hafifçe itti. "Senin yapabileceğin bir şey yok." Doktorun kendine yönelttiği suçlamalar kumral saçlı gence saçma geliyordu. Büyük ihtimalle doktor olduğundan insanların hayatlarını kendine nazaran daha fazla önemsediğinden kaynaklanan bir durumdu. "Boşu boşuna kendine yükleniyorsun Hoseok."
Doktor duyduklarının sadece teselli cümleleri olduğunu düşünüyordu ama buna rağmen karşısındaki genci kırmamak adına hafifçe gülümseyip kafasını salladı. Zaten hayatı boyunca insanları kırmamaya çalıştığından olsa gerek duygularını bir nebze de olsun dizginlemeyi- en azından dışarıya vurmamayı öğrenmişti. İçinde birden fazla dönüp duran ruh halleri kafasını karıştırıyor, hayal ile gerçeği ayırt edememesine neden oluyordu. Şu an olduğu durumun bile gerçek olup olmadığını anlayamazken kafasını kurcalayan şeylere açıklık getirmeye çalışması onu çıldırtmaktan başka bir işe yaramıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
war of hearts | sope
FanfictionBir veya iki kadeh kaldıralım; senin üzerinden kaybettiğim her şeye.