Doruklara Sevdalandık

6.1K 343 297
                                    

''Zamanın ya da mekânın döngüsü bilinmemektedir...

Ve ayrıca bu hikaye kafamda dönüp duran o küçük çakır gözlü adama adanmıştır.

Yarım kalan hikayelerinizden korkmayın çünkü başka ömürlerde rastlaşacağız.

Yanlışlarla dolu hikayeye hoş geldiniz, iyi okumalar.''

Girdiğim hapishanenin derin rutubetli havasını içime çektiğimde buradan ölümün çıkacağını anlamıştım. 24 yaşında solumda tüten davam uğuruna düştüğüm bu yerler beni mutsuz ederken huzurum kat kat artmıştı. Tahta, kirli ve eskimiş camdan; dışarıdaki darağacına bakışım arkamdaki beden ile kesildiğinde yavaş yavaş gülümsedim.

''Bahtiyar, koğuşlarımız karışacakmış. Bizi kışkırtmayı deniyorlar. Ne yapacağız?''

''Oğlum, zaten öleceğiz ne bu endişe?''

Darağacının yere doğru uzanan ipindeki hafif hareketlenme ile gözlerimi kıstım. Gözlerimin dolmasına engel olamadığımda cümleme burukça devam ettim.

''Öleceğiz şu küçücük ip parçasıyla, ne bu çırpınış? Davamız için öleceğiz işte... Ne bu mutsuzluk? Kurtuluşumuzu bu devlet paramparça ediyor. Bize emanet edilen devlet bizi boğacak Erdal'ım.''

Cümlem biter bitmez omzumda küçücük bir el hissettim. Küçücük bedeniyle beni teselli etmeye çalışan çocuğun önünde küçük düşmemek için kendimi toparladım. Yine de cümlelerine engel olamadım.

''Abim biz doruklara sevdalanmışız. Boş ver; bir gün herkes bu devletin katil olduğunu anlayacak.'' derince bir nefes aldı. Sesi titrese de arkamdaki dik duran bedeni bana umut verdi. ''Hadi kalk abim. Toparlanalım.''

Ellerim sakince sakallarımla birleşen bıyıklarımın uçlarına gittiğinde peki dercesine baş salladım ve uyuşmuş ayaklarımı ilk önce salladım sonra ise sağlamca yere bastım. Ardından ardımdan ayrılmış küçük bedeni aradı gözlerim. Ta ki yatağının kenarında elindeki anne babasının fotoğrafına baktığını görene kadar. İçim hafifçe burkulduğunda gülümsememe bir küçük damla eşlik etti.

Damla yere düşmeden ellerim hızlıca onu yakaladığında ellerimi çırpıp Erdal'ın yanına gittim ve kısık sesle kulağına mırıldanıp sarıldım.

''Yıksalar da pencerelerimizi, alsalar da çocukluğumuzu; annelerimiz, babalarımız ve nice güzel insanlar bize daha güzellerini verecek. Korkumuz özlem. Korkumuz ayrılık. Bilirim Erdal'ım. Bilirim abim. Ama dayanacağız.''

Teselli saatimiz yavaş yavaş biterken bavulumdaki birkaç eşyayı kontrol ettim. Toparlanmış bir halde tüm koğuş bekliyor, yeni koğuşlarında tanıdık olması için dualar ediyordu. Sırıttım. Sırıtışım kahkahaya dönmese de neşelendim. Ettikleri duaları gidiş yönü yine hükümetten, yine büyük adamlardan geçiyordu. Bu dönemdeki yöneticiler Tanrı'yla bile aramıza girmişti. Ben Tanrı tarafından çok sevilmesem de boyun büktüm tüm bu dualara.

''Ne sırıtıyorsun öyle? Neyi hatırladın gene?''

''Sana ne lan. Belki özel.''

Erdal yüzünü ekşittiğinde göz kırpıp önümde dua eden insanlara döndüm. Sırıtışım yüzümde yer edinmişken boynumu bükerek 1 aydır yanı başımda olan yoldaşlarıma baktım. Ruhum, kalbimi tutuşturmuşken sırıtmam küçük bir tebessüme dönüştü. O ara demir kapı gıcırdayarak açıldığında sayım için darağacının yanındaki alana eşyalarımızla çıkarıldık.

Yaşamımız hep orada duraklasa da durmadım. Erdal'ın boynunu tutup sıkıca sarıldım avlunun ortasında. Küçücük ensesi büyük elimde kaybolduğunda kafasına yumuşakça vurdum.

Doruklara SevdalandımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin