Yıllar sonra olaylara şahit olan bir gazetecinin yayınladığı yazı:
Hani derler ya aşkı bulmak isteyen insanlar ''aşkımı bulmak için yanlış yüzyıldayım'' ama o gün orada aynı yüzyılda kısa ömürlerinde aşkı birbirlerinde bulmuş iki gencin hikayesine şahit oldum.
Ağladım. Yalan söylemeyeceğim. Oturdum o iki aşık için ağladım. Yazacaklarıma kızarmayın, bozarmayın. Toplum içinde olabilir böyle şeyler. İki erkek birbirine aşık olabilir. Kızarıp bozarmanız gereken şey orada yüzlerce insanın hatta 17 yaşındaki çocukların hapishane boşalsın diye asılması olsun.
O gün; saat 11 sıralarında Ulucanlar Hapishanesi'ne gittim. O zamanlar gazeteci olmak isteyen bir üniversite öğrencisiydim. Gardiyanlar beni içeri almak istemese de zorlayarak içeri girdim. Bana kızmalarına rağmen darağacının tam karşısında elimde kalem, koltuk altımda defterle ölüme gidenleri izledim.
O ara yanıma yaşlı bir gardiyan gelip beni uyardı. ''Kızım yapma, kaldıramazsın gördüklerini.'' dedi. Yaşım küçük olduğu için kovulma tehlikesi yüzünden ona karşı sessiz kaldım.
Tam o anda bir haykırış duydum. Ruhum yerinden çıkıyor sandım, ellerim hareket etmedi. Göz bebeklerim odaklanamadı. Sanki ben asıldım o küçücük ip parçacığında.
''Ne olur ilk beni infaz edin yalvarırım. Bunun sırası olmaz.''
Gardiyanlar solgun bir şekilde 'bizi zorlama sınırdayız' hareketi yapsa da genç çocuk bağırmayı kesmedi. Sonunda gardiyanlar iki yanından o genci tuttu. Darağacının başındaki gardiyansa bir isim zikretti. Zikretmez olaydı. Gardiyanların kollarını tuttuğu genç daha feci haykırdı.
''Ali!''
Hıçkırıklarım yüzünden titresem de ellerim gözlerimi bulup bulanıklığı sildi. Genç haykırmaya devam ederken diğer mahkumların yanakları da ıslandı. Oradaki en yüreksiz bile dayanamazdı bu çığlıklara, haykırışlara.
Ali denilen genç darağacına çıktı. Buruk değildi hatta sevinçliydi bile diyebilirim. Belki davası uğuruna ölmekten dolayı belki de ona haykıran gençten daha önce ölüyor olmasından dolayı. Bu nedeni hiç bilemeyeceğiz. Yıllar geçse de rüyalarıma girer bu sahne. Merak ederim, Ali'nin güzel gözlerinde saklanan o sevinci.
Ali'nin son cümlesi çıktı ağzından, gözleri gardiyanların arasındaki sıska bedene bakarken ardındansa bir sessizlik oldu.
''Başka bir ömürde rastlaşalım sesi güzel solcu.''
Tüm hapishane sanki bu ağrılığı taşıyamıyormuş gibi sustu. Tek bir kişi hariç. Yere çöktü ve haykırmaya başladı.
O an içimden sadece kaçıp gitmek gelse de bu acı verici hikayenin sonunu merak ettim. Olduğum yerde mıhlanmıştım zaten.
Gardiyanlar Ali'nin bedenini başka bir yere doğru taşırken darağacına çağrılan güzel sesli Bahtiyar'dan bir ses yükseldi. Güzel sesli solcu bağıra bağıra ''Mağusa Limanı'' şarkısını söylemeye başladı.
''Mağusa limanı, limandır liman, amman amman
Mağusa limanı, limandır liman, amman amman
Beni öldürende yoktur din iman
Beni öldürende yoktur din imanUyan Alim uyan, uyanmaz oldun
Yedi bıçak yarasına dayanmaz oldun
Uyan Alim uyan, uyanmaz oldun
Yedi bıçak yarasına dayanmaz oldun''Kısacık bir yazıya acı dolu bir hikayeyi sığdırmak için uğraşsam da o acı dolu hikaye benim uzayıp giden ömrüme bile sığmıyor.
O şarkıdan sonra ne Ali uyandı ne de Bahtiyar şarkısını tamamlayabildi...
Onların aşkı başka bir ömre kaldırıldı.
Bir Bahtiyar, bir de Ali... Davası uğuruna ölenlerden sadece birkaç tanesi.
Aşk davasına gelirsek kısacık ömürlerinde onlar doruklara sevdalandı diyebilirim.
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Yıllar sonra bu aşkı, bu merakı ve bu olayı anlatmak istedim. Başka bir yazıda görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doruklara Sevdalandım
Conto''Başka bir ömürde rastlaşalım sesi güzel solcu.'' Bir sağ bir de sol hikayesi. | Tüm hakları, başka ömürde rastlaşacak o iki kısa ömürlü gence adanmıştır.|