Son Bakış

1.8K 227 138
                                    

Yeni güne, yer açılsın diye giden arkadaşlarla gözlerimizi açtık. Süremizin kısıtlı olduğunu bir kez daha hatırladım. Gidenlere üzülemedim. Çünkü acı verici bir şey ne kadar çok olursa o kadar çok alışılır. Dağları acısından yerinden oynatacak olay bir süre sonra inanların umurlarında olmaz. Alışmış it, kudurmuş itten beterdir atasözü de buradan gelir.

Bir insan nasıl ölümlere alışıyorsa kudurmuş itten daha beter olur.

İşte fakirliğe alışan insanlar yüzünden zengin hükümetin yaptığı boklar görülmüyor hatta hükümet tarafından daha da fakirleştiriliyorlardı. Her bir insan biraz ses çıkarsa ne biz burada asılır ne de fakirler ekmeğe muhtaç kalırdı.

Alışmamış olsaydık ölümlere, şiddete, gençliğimizin elimizden alınmasına her şey daha farklı olabilirdi. Ne savaşlar çıkar ne de askerler ölürdü.

Suskunluklarının ölümleri getirdiğini bilmeyen insanlar bizim vebalimizi nasıl ödeyecek bilmiyordum ama eminim ki ileride kendileri için yaptı denilecek ve hatta öncü olduğumuz hareket küçük görülüp bizi suçlayacaklar.

Biz gençliğimizi, gelecek nesiller geleceklerinden olmasın diye yaktık. Ama hiçbir kimse anlamadı. Hırsız dediler, vatan haini dediler bize. Okuyacak kitap bırakmadılar. Bilgileri ellerinden alırsak onlar da köle olur dediler.

Fark etmediniz. Dillerimizi kestiler. Düşüncelerinize ket vurdular. Anlamadınız. Evinize aldığınız her bir şeyden kendilerine pay aldılar. Kendi yaşadıkları yer daha parlak olsun diye gözlerimizdeki ışığı söndürdüler.

Sustunuz. Çünkü alıştınız.

Kafamdaki düşüncelerin ağırlığı nefeslerime vurduğunda ayağa kalkıp su içmek için mutfak bölümüne yürüdüm. Birkaç adım atmıştım ki kapının arkasından gelen yeni sesler ile ürperdim.

Bir günde tüm koğuşu boşaltıyorlardı. Gerildim. Çünkü aklıma birden Erdal geldi. Elim ayağım tutmadı. Yanımda tutunacak bir şey olmadığı için yere düştüm. Kafam zeminde tok ses bırakırken. İçimde çırpınan babalık ve abilik sesini soluğunu kesti. Çünkü içimde amansızcasına bağıran 17 yaşında bir çocuk vardı.

Ayağa bile kalkamadan cama doğru süründüm. Tüm bedenim hem alev alev yanarken hem de sicim sicim donuyordu. Korkum, tüm ruhumu benden alıyor geri bana vermeden yutuyordu.

Etrafıma hiç dikkat etmezken sürünerek geldiğim camın önünde doğrulmaya çalıştım ama bir el beni doğrulmaktan alıkoydu. Anladım. O an anladım.

Bu kez darağacında 17 yaşında bir beden sallanacaktı.

17...

Hıçkırıklarım kulaklarımı tıkarken ağızımdan çıkan tek bir cümleyle bedenim doğruldu.

''Ne olur son kez bakayım.''

Arkamdaki beden beni belimden desteklediğinde camdan dışarı baktım. Darağacının önüne getirilmiş o sıska bedene baktım. Gözlerimdeki buğu beni engellediğinde hızlıca gözlerimi sildim. Ama yutkunamadım. Sanki yutkunmamla alevler girecekti içime. Durdum. Boğazımdaki düğümle durdum. Tam o anda Erdal bana döndü. Gülümsedi.

Hayret ettim. Boynunda ilmikle gülümseyen 17 yaşındaki çocuğa hayret ettim.

Sessizlik hüküm sürerken son kez göz göze geldik. Son bakışı... Son bakışını ben yakaladım. Sonrasını izleyemedim. Yıkıldım. Belimi destekleyen bir el olmasına rağmen. O darağacında sadece 17 yaşında bir çocuk ölmedi. Ben öldüm, binlerce çocuk öldü. Bir millet öldü. Zaten ondan sonra da ayağa kalkamadı.

Doruklara SevdalandımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin