Gökyüzü

2.4K 259 139
                                    

Koğuşa girdiğimden itibaren etrafımı saran sessizlik inceden ruhumu sızlatırken eski yatağıma doğru ilerledim. Bavulumu ranzanın altına soktuğumda üst ranzaya uzun uzun baktım. Erdal'ı oraya sıcak olur diye yatırmıştım. Bünyesinin çok zayıf olması onu çok hasta etse de üst ranzada rahat edebiliyordu.

Yatağa sessizce oturduğumda aklıma son bakışı geldi. Hıçkırdım. Son sarılışım aklıma geldi. Ağladım. Bir çocuk gibi yatağıma çöküp hıçkıra hıçkıra akıttım tüm yaşlarımı. Ne etrafımı umursadım ne de bana çakır gözlerini dikmiş sağcıya aldırdım.

''Lan Bahtiyar karı gibi ağlayacak mısın? Ben de güçlü bir şey sanardım seni. Boyundan posundan utan be. Düştüğümüz koğuşa bak, zırlama sesleri dinliyoruz.''

Kafamı kaldırmadan dişlerimi sıktım. Kurduğu cümlede düzeltilmesi gereken çok şey olsa da durdum, sustum. Gülümseyemedim bile.

''Lan! Cevap versene.''

''Cevap mı istiyorsun? Söyleyeyim o zaman.'' nefeslendiğimde ayağa kalktım. Gözlerimi silmek istesem de dokunamadım acılarıma.

''Şöyle ki; ağlamaktan utanmıyorum ki tek kadınlar ağlamaz. Boyumdan utanmama gerek yok. Utanmazım ben. Koğuşundan memnun değilsen kapı orada.'' işte şimdi kahkaha attım ve karşı ranzadaki Ali'nin üzerine yürüdüm.

''Ama buradan çıkmayı bırak gökyüzünü bile göremezsin. Bu yüzden sağcı,'' önünde eğilip ellerini tuttum. ''Beni uğraştırma. Gökyüzüne hasretken bir de huzura hasret bırakma.''

Tanımadığım adamın ellerini tutuyor değildim. Onu tanıyordum. O kalbimde ilk bakışta yer etmeye başlamışken onu tanıyordum. Gülümsedim. Gülümsemek devrimci bir eylemdi.

''Tamam.''

Sıkıntıyla nefes verdiğinde hala büyük ellerimde duran büyük elleri dikkatimden kaçmadı. Ve hatta daha sıkı tutmaya başladı. Vicdanının sesini dinlemesine karşın şaşırmadığımı dile getirmek isterken bir eli ellerimden kayıp beni susturdu.

''Ben kötü biri değilim Bahtiyar. Ama kötü görünmezsem de burada güçlü duramam. Sende öyle ol. Ne için girdiğini unutma.''

Elleri benden tamamen uzaklaştığında ayağa kalkıp benim yatağımın yanına doğru ilerledi ve bavulunu benim bavulumun yanına koydu. Sesli bir nefes vererek yamacına gittim.

''Güçlü olmak için kötü mü olmak gerekir sağcı?''

''Benliğine bağlı. Nasıl güçlü duruyorsan öyle şekillenirsin.''

Sustu. Üst ranzaya atladı.

''Benimle neden konuşuyorsun? Koridorda üzerime atlıyordun.''

Seslice güldü ama sadece ben duydum. Koğuşumuzdaki insanlar kendi işindeydi. Birkaç solcu kenarda sağcılarla konuşuyordu. Belki de atışıyordu, bilemiyordum. Çünkü hafif tempolu gülüşler, yüksek sesli küfürler kulağıma ulaşıyordu.

''Neden konuşmayayım? Sen insan değil misin?''

Bu sefer de ben sustum. İlk saatten böyle olacaksınız dese biri inanmazdım. Omuz silkip yatağıma geçtim. Cenin pozisyonuna doğru geçerken kulaklarıma Erdal'ın sesi doldu. Gülümsedim.

''Uzun uzun baktığın kişi yoldaşın mıydı?''

Beklemeden cevap verdim. Nefes bile almadım. ''Kardeşimdi. Yoldaşımdı. Her şeyimdi.''

''Ağlamanı istemezdi. O yüzden zırlama artık yeter.''

''Lan sağcı bir sus ya. Ağız tadıyla da ağlayamıyoruz. Kafana terlik atacağım bak birazdan.''

Kahkahalarının arasından bana sövdü. Bu sövüşün ağırlığına bende gülümserken birden koridordan gelen zincir sesiyle dikkatimi oraya verdim. Üst bedenimi yataktan kaldırdım.

''Ne oluyor lan!''

Ayağa kalkıp demir kapıya koştum. Yüreğim ağzımda atarken dış kapıya vurmaya başladım. Fakat o sırada avlunun kapısının sesi duyuldu. Bu sefer cama koştuğumda darağacına yürütülen solculardan birini gördüm. Avazım çıktığı kadar bağırsam da bir Allah'ın kulu dönüp bana bakmadı. Bende bakamadım.

Bir can gitti orada. Benim ise canımdan can gitti.

Kafamı kaldırmak istediğimde arkamdaki bir beden elleriyle gözlerimi kapattı. Görsem de bir işe yaramayacakmış gibi tuttu gözlerimi. Dayanamadım, dönüm sarıldım.

''Bir insan hayatı bu kadar basit mi?''

Sesim kısılana kadar ağladım. Göğsünde ağladığım beden bir adım öteye bile kımıldamadı. Yorgunluktan yere çöktüğümde bile yere benimle düştü. Biliyordum, tüm koğuşun ciğerlerinin yandığını biliyordum. Ama yoldaşlarımdan birisinin ölmesi beni tarumar etmişti.

''Bahtiyar,'' sesi yumuşacıktı. Dokunsam baharın kokusuyla yeşermeye başlayan çiçeklere dokunmuş gibi olurdum. ''Hadi kalkalım yerden. Yemek de yememişsin bak. Yemek de yiyelim.''

''Yiyemem ki.'' hıçkırıklarım dinmişken tekrar nüksetti. ''Öldü.''

Susmaktan başka çaremiz kalmadığında sağ elini sakallı yüzüme çıkardı. Uzun uzun bakıştık. Kimse görmüyor mü diye etrafa bile bakmadık.

''Mavi gökyüzünü bize dar ettiler Ali. Bizim yaşamaya hakkımız yokmuş.'' gülümsedi. Bir eli yanağımda gözyaşlarımı silerken diğer eli sırtımda beni desteklerken gülümsedi.

''Niye yokmuş?''

''Gençler düşünemezmiş, söyleyemezmiş.''

''Eh, ben düşündüm söyledim. Sende öyle. Buradaki herkes öyle. Bunun tadı, güzelliği susanlara hiç uğramayacak.'' yutkundu ve hafif yerinde oynadı. Ama elleri gram uzaklaşmadı benden. ''Öleceğiz de bu tadı alarak öleceğiz. Onlar her gün sustuğu için ölecek.''

''Öyle sağcı.''

''Öyle miymiş solcu?''

Gözleri, gözlerimden kaçarken etraftaki insanları yeni fark etmiş gibi titredi. Elleri hızla ayrıldığında açan çiçeklerimi dolular vurdu. Yüreğim harmanlandı. Ayağa kalkışı da çok geçmeden gerçekleşti.

Beni orada öylece bıraktı. Ağladım. Akşamın sabahı var dediler hep. Ama çıkıp kimse de sabahın akşamı var demedi.

Orada yoldaşım boynunda hafif bir ip iziyle, boğazında söylenmemiş binlerce kelimesiyle öldüğünde o sabahların zifiri karanlığını yaşadım. Bizim gecelerimiz hiç sabaha bağlanmadı, her sabahımız geceye bağlanırken.

Orada sabah ezanına dek oturdum. Susmadım. Gülmedim de. Orada gençliğim tükendi.

Öğlene doğru bizim koğuştan iki sağcıyı aldılar. Darağacı onları da heba etti. Sıra bana gelecek mi diye düşünmedim. İlk kaybımızda sıra bize gelmişti zaten. Gülümsedim. Zeminin soğukluğuna gülümsedim.

Ali'ye döndü gözüm. Çakır gözlerinin içindeki buğulu denizlere baktım. O benim gibi çırpınmadı diyemedim. İçini görmek bile istemedim. O günden sonra her birimiz her gün yandık.

Sonra gelen her gardiyanın ağızlarını okudum.

''Emir geldi. Yer açmak için sallandırın hepsini dediler.''

O günden sonra Karşıyaka Mezarlığı'nda yer kalmadı. Toprak altlarını yakıştırdıkları adamlar ölü bedenleriyle bile dolu dolu gittiler.

İçim boşalmışken ayağa kalkıp öylece yatağıma gittim.O gün de gecem sabaha bağlanmadı. Nice Bahtiyar'lar öldü içimde. Hiçbiri de gömülmedi. 

Doruklara SevdalandımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin