Bölüm 2. "Şiirlerin Psikolojisi"

9K 539 64
                                    

Bir sonraki dersimin Perşembe günü olması ayağımın iyileşmesi için bana fırsat vermişti. Doktor mu? Tabi ki gitmemiştim. Hem Ezgi hemşirelik okuyordu. Krem falan sürdü. Ayrıca yürüyebiliyordum. Bir şey olmuş olsa yürüyemezdim değil mi?

Dersimin başlamasına 45 dakika vardı. Mavi eteğimi, krem rengi gömleğimi, lacivert şalımı ütüledim. Giyindikten sonra aynanın karşsına geçip şöyle bir kendime baktım. Bu eteği annem bana dikmişti. Tam bana göreydi, canım annemin elinden kötü bir şey çıkar mıydı hiç?

Ayağıma lacivert babetlerimi geçirdim, çantamı alıp odadan çıktım. Okula erken gidip kütüphaneyi keşfetmek istiyordum.

Kampüse girdim, şöyle bir etrafa bakındım. Dikkatimi çeken tek bir şey yoktu. Konuşmaya değecek tek bir insan bulamadım diyecektim ki... Bahçenin yan tarafından Mert'in bana doğru geldiğini gördüm.

"Eylüüül! Merhaba!"

"Merhaba."

"Nasılsın? Ayağın nasıl oldu?"

"İyiyim, ayağım da geçti ya. Sen nasılsın?"

"İyiyim. Dersin saatini karıştırmışım. 1 saattir buralardayım."

"Ooo, fenaymış. Ya şey soracağım. Kütüphaneye gitmek istiyorum.. Nerede olduğunu biliyor musun?"

Şöyle bir etrafına bakındıktan sonra, "Sanırım sol taraftan gitmemiz gerekiyor," dedi geçtiğimiz tarafı göstererek. Bir daha gerisin geri döndük. Ufak bir kaybolma turundan sonra, kütüphaneyi bulduk. Kütüphanelere girdiğim an kendimi kaybetmişimdir hep. Yaklaşık 15 dakika kadar sonra Mert'in, "Eylül, şey, farkındayım burada çok mutlusun. Gözün hiçbir şeyi görmüyor ama.. Ufak bir ayrıntı var; derse geç kalıyoruz," demesiyle kendime geldim. Hızlıca dersliğe doğru yürüdük. Sınıfa girdiğimizde sınıftaki birkaç kız şöyle dönüp bize bir baktılarsa da sonrasında hiçbir şey olmamış gibi konuşmalarına geri döndüler. Arka sıralardan birine oturduk. 2-3 dakika sonra Profesör sınıfa girdi.

"Evet gençler. Bu sizinle ilk dersimiz. İlk dersten bu nereden çıktı demeyin hiç. Birazdan 3. sınıflardan çok sevdiğim bir öğrencim bir sunum yapacak size. Önümüzdeki hafta dersimize bu sunuma dair çıkarımlarınızı yazıp getirmenizi istiyorum."

Sınıf uğuldanmaya başladı. Benim içinse sıkıntı yoktu. Dinlemeyi severdim, sırf bu yüzden PDR seçmiştim. Profesör konuşmasını bitirmiş, masasına oturmuş gelecek öğrenciyi bekliyordu. Ben de çantamdan ufak defterlerimden biriyle birkaç kalem çıkarmakla meşguldüm. O sırada Mert konuşmaya başladı,

"Daha ikinci ders diye mi bilmiyorum ama şu sınıftan kimseye ısınamadım. Sanki üniversiteye okumak için değil de, eğlenmek, stres atmak için gelmişler. Daha ikinci dersten sunum var diye verdikleri tepkilere bak. Olacak iş değil."

Haklıydı. Bir ara dönüp yüzüne baktım. Kendinden o kadar emin konuşuyordu ki onu onaylamamı bile beklemiyordu. Bu yüzden sessiz kalmayı tercih ettim.

Sunum yapacak öğrencinin sınıfa girmesiyle derin bir şok dalgası vurdu beni. Bu o değil miydi?! Bana çarptığı halde, mızmızlanan adam değil mi? Bal gibi de oydu işte.. O gözleri 500 metre öteden beri tanırdım. Yani herkes tanırdı. Dedim ya, ürkütücü bir göz rengi vardı. O sınıfa girince kızlardan hafif bir hayranlık mırıldanması yükselmeye başladı. Bense sadece içinde yüzdüğüm şok dalgasından kurtulmaya çalışıyordum. O gelince Profesör masasından kalktı. Ona yer mi veriyordu bana mı öyle gelmişti? Çocuk masanın arkasına geçince Profesör de elindeki flash bellek'i alıp bilgisayara takmakla uğraşıyordu. Boğazını temizleyip tok bir sesle konuşmaya başladı.

Setr.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin