Hoseok o gün yanında sevgilisinin olmadığı bir sabaha daha açmıştı gözlerini. 3 yıldır istisnasız her gün yaptığı gibi o gün de elini yüzünü yıkadıktan hemen sonra Taehyung'tan kalan tek bitkiyi sulamış ,diğerlerini öldürmüştü, gardrobunu açıp onun bıraktığı kıyafetlere bir göz gezdirip içlerinden en çok anısı olan kıyafeti üzerine geçirmişti. Sevgilisi ona göre biraz daha zayıf olsa da kıyafetler üzerine tam oluyordu.
O hep biraz bol giyinmeyi severdi.
Şimdi kulağına çarpan anahtar sesi ile düşünceleri dağılmıştı. Gelen Yujin teyze olmalıydı. Ayaklanıp evin girişine doğru yürürken o neşeli sesini duymuştu.
"Ben geldiim"
Yujin teyze Hoseok'un öz ablası gibi sevdiği,tüm dertlerini tasalarını paylaşabileceği yardımcısıydı. Evini temizliyor, yemeğini yapıyor bu sırada eve Taehyung gittiğinden beri bir türlü gelemeyen neşeyi getiriyordu. Bu yüzden ona asla temizlikçi abla olarak bakamıyordu. O Hoseok'un en yakın arkadaşıydı.
"Hoş geldin Yujin teyze, ben de yeni uyanmıştım."
Yujin teyze "günaydın oğluma" diyerek Hoseok'un saçlarını sevdikten sonra eşyalarını girişe bırakıp kendisini mutfağa attı. Bugün keyfi yerindeydi, Hoseok'a güzel bir kahvaltı hazırlayacaktı. Hazırlamaya başladığı yemeğin Taehyung'un en sevdiği kahvaltı olduğunu unutuvermişti.
Otlu peynirli omleti demlediği yeşil çay ile Hoseok'un önüne koyup başına minik bir öpücük kondurduğunda Hoseok'un "Teyze" diyişi ile bir anda donakaldı.
"Bu onun favorisiydi, senin yaptığın bu omlet."
"Biricik oğlum, affet beni aklımdan çıkıvermiş."
"Önemli değil." Hoseok'un sesinde kırgınlık vardı.
Yujin teyze ona güzel bir konuşma yapmak zorundaymış gibi hissetti kendini. Artık Hoseok'un bazı şeyleri aşıp yoluna bakması, işine daha istekli gitmesi ve izin günlerinde kendisini şımartacak şeyler yapması lazımdı.
“Hoseokshi” diyerek lafa girdi. “Artık hayatına bakmalısın. Bu hayatta herkes gelip geçici fakat kalanlar için hayat devam ediyor. Kendini her gün bu kadar hırpalaman o kadar üzüyor ki beni. Hayatını yaşamak zorundasın oğlum. O olsaydı bunu isterdi.”
Hoseok omletten başını kaldırıp kendisine baktığında gözlerinin dolmuş olduğunu fark etti. Şimdi Yujin teyze elleri ile Hoseok'un göz yaşlarını silip başını göğsüne bastırdığında oğlu gibi gördüğü bu biricik çocuğun tüm acılarını silebilmeyi diledi.
Hoseok şimdi gözyaşlarını silip kahvaltısını ettikten sonra yatağına tekrar uzandı. Taehyung'un hep yattığı yöne doğru dönmüştü. Baş ucundaki komodinde ondan kalan küçük eşyalar vardı. Saati, hiç boynundan çıkartmadığı kolyesi, en sevdiği kitabı.. Hoseok onları izlerden o günün pazar olduğu aklına geliverdi.
Bugün onların gezi günüydü. Bu Hoseok için bir ritüeldi. Taehyung ile olduğu zamanlar her pazar arabalarını küçük köylere doğru sürer, beraber hazırladıkları çalma listesindeki favori şarkılarını dinler, buğday tarlalarının içinden geçen yollarda biraz olsun temiz hava alırlardı.
Hoseok o gün de bu ritüeli sürdürecekti. Ayaklanıp evinin girişindeki sehpada duran araba anahtarlarını alıp kendisini yollara vurdu. Yujin teyze ise günlük işlerini bitirmeye girişmişti.
*
O gün hava sonbahara göre oldukça parlaktı. Güneş varlığını belli etmeye çalışırcasına ısıtıyordu tüm şehri. Rüzgar ise hafif açılmış camından girerek Hoseok'un saçlarını okşuyordu. Bu havalar Taehyung'un en sevdiği havalardı çünkü ona göre bu havalarda bitkiler hiç olmadıkları kadar canlı olurlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
absentis | vhope
FanfictionTAMAMLANDI // Jung Hoseok yaklaşık 3 sene önce ölen sevgilisi Kim Taehyung'u, yol kenarında bir buğday tarlasının ortasında uyurken bulur. minific 🌠