Uyarı !!!
Son iki bölüme gelmiş bulunuyoruz Bu iki bölümde psikolojik olarak rahatsız edebilecek içerikler bulunabilir, bu konuda hassas iseniz okumayınız.
----
Sabah sarmaş dolaş uyandığımızda bu günün ne kadar güzel geçeceğini düşünüyorum.
İstemeye istemeye de olsa yanından kalkıyorum
Seni uyandırmamaya dikkat ederek iş için hazırlanıp mutfağa geçiyorum
Masada iki tane sandviç duruyor.
Yujin teyze ikimiz için kahvaltı hazırlayıp gitmiş diye düşünüyorum.
Bana hala kızgın olmadığı için seviniyorum.
İş çıkışı musmutlu dönüyorum eve.
Vardığımda salonda buluyorum seni.
Sen koltuğa oturmuş ağlıyorsun.
Kim üzdü seni sevgilim?
Bir saniye, Yujin teyze de buradaydı.
Yanına geliyorum hemen.
Neyin var diye sorduğumda Yujin teyzeyi işaret ediyorsun
Anlamıyorum ilkten.
Açıklamanı istediğimde seni bu evde istemediğini söylediğini söylüyorsun.
Kan beynime sıçrıyor.
Günün tüm mutlu enerjisi yerini öfke nöbetine bırakıyor, gözüm görmez oluyor.
Aniden Yujin denen kadının üzerine atlıyorum.
Boynuna yapışıp iyice sıkıyorum.
Ölsün istiyorum o an.
Benim gözünden bir damla yaş akmasın diye çabaladığım sevgilimi nasıl ağlatabilirdi hüngür hüngür
Bir anda vücuduma bir şeyin girdiğini hissediyorum
Önce görüşüm bulanıklaşıyor, karşımdaki kadın yüzü yerini simsiyah bir karanlığa bırakıyor.
*
*
*
Gözlerimi açtığımda sanıyorum ki bir hastanedeyim.
Tek kişilik bir odada öylece yatıyorum.
Başımda bekleyen kimse yoktu.
Neredesin sevgilim?
Nerede kaldın?
Bak uyandım ben çık gel yanıma bana ne olduysa anlat.
“Her şey geçecek” de umut ver yüreğime.
Düşüncelerim bir süre sonra Yujin teyze ve yanında bir doktor bir de hemşire olduğunu düşündüğüm kişinin içeri girmesi ile dağılıyor.
Sen neredesin?
"Merhaba Hoseok" diyor doktor "Beni hatırladın mı?"
Gözüm onu bir yerden ısırıyordu fakat tam olarak hatırlayamıyorum.
"Neredeyim ben? Ne oldu bana?" başımın dönmesi ile sözlerim kesildikten sonra hemşire olduğunu anladığım kişi tansiyonumu ölçmeye yeltenmişti.
Kolumu kendime çekip izin vermiyorum.
Seni bekliyordum sevgilim.
Sen gelene kadar hiçbir şeye izin vermeyecektim.
Doktor hemşireye "tamam, bırak" gibi bir işaret yaptığında genç kadın sakince geri çekiliyor.
"Seul Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesindesin Hoseok. Bu buraya 5. gelişin. Yine bir atak geçirmişsin. Yujin hanım önceden tedbirini alıp sakinleştirici iğneyi sana vermeseydi onu öldürüyordun."
Beynimden vurulmuşa dönüyorum.
Atak mı?
Hasta mıydım?
Ondan mı saldırmıştım Yujin teyzeye?
Geçerli sebeplerim vardı ama.
Seni üzmüştü sevgilim.
"Taehyung nerede?" sesim titreyerek çıkmıştı
"Üzgünüm Hoseok"
Bu ne demekti şimdi?
Nerdesin?
Öldün mü yine?
Yine mi gittin?
"O geri gelmişti ben- ben onu bu-buldum tarlada, yatıyordu öylece ben onu eve getirdim-"
"Hoseok, Taehyung hiç geri gelmedi. Taehyung 3 yıl önce akciğer kanserinden öldü. Bu 3 yıl içerisinde geçirdiğin 5. atak. Bir süre bizimle kalabilirsin. Sana en iyi şekilde bakacağız. Söz veriyorum her şey geçecek."
Göz yaşlarım durmaksızın akmaya başlamıştı birden.
Duymayı en son beklediğim şey suratıma bir tokat gibi çarpmıştı.
O an sadece “geçmeyecek” diye bağırabildim.
Kapının önüne çıktıklarında doktorun hemşireye "Şizofreni hastası en az 2 ay yatış verilmeli" dediğini duyar gibi oluyorum.
"Bu onun 5. gelişi. Hiçbir ilerleme göremiyorum."
Paramparça oluyorum.
Gördüğüm her şey zihnimin bir yanılgısı mıydı yani?
Yok muydun?
Taehyung, bekle beni sevgilim.
Bir gün elbet buluşacağız.
----
Eğer bölüm hoşunuza gittiyse oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. 💛 ~zey
ŞİMDİ OKUDUĞUN
absentis | vhope
FanfictionTAMAMLANDI // Jung Hoseok yaklaşık 3 sene önce ölen sevgilisi Kim Taehyung'u, yol kenarında bir buğday tarlasının ortasında uyurken bulur. minific 🌠