✧ 0.8 ✧

473 48 35
                                    

Yorgun adımlarım en sonunda beni evime getirmişti. Ayaklarımda hissettiğim iğnelenme etkisi hala varlığını sürdürürken, ayakkabılarımı çıkararak anahtarla kapıyı açtım ve evden içeriye girdim.

"Teyze? Uyuyor musun?"

Evdeki bütün ışıklar kapalıydı ve içeride ölü sessizliği vardı. Kütüphanede derslere daldığım için zamanın hızla geçtiğinin farkında bile olmamıştım.

Kapıyı kapatarak parmak uçlarımla odama doğru ilerledim. Ancak ayağıma çarpan eşyalar duraklamama sebep olmuştu. Telefonun fenerini açarak yere doğrulttuğumda ise, odama kadar uzanan eşyalarımla karşılaşmıştım. Anlaşılan teyzem yine odamdaki her şeyi yerle bir etmişti.

Yine de sorun yoktu. Toparlamak birkaç dakikamı alırdı. Çantamı çıkararak kenara bıraktım ve feneri yerdeki eşyalarıma tutarken yere çömeldim. Birer birer kolumda biriktirdiğim kitaplar ağırlaştığındaysa doğrularak odamdan içeri girdim. En azından kolumda birktirdiklerimi masaya bırakmak ve eşyalarımı tekrar toplamaya dönmenin bana kolaylık sağlayacağını düşünmüştüm. Ancak odamın kapısını açtığımda bu düşüncem yok olmuştu.

Odam daha önce hiç olmadığı kadar dağınık bir haldeydi. Bir köşede kitaplarım, diğer köşede kıyafetlerim ve yatağımın kenarında burușmuș bir şekilde yerde duran yorganım... En önemlisi de ders için aldığım notlar. Hepsi birbirine girmişti ve birbirlerinden bağımsız bir şekilde etrafa saçılmıştı.

Gözlerim dolarken telefonumun fenerini kapattım ve kolumda birikmiş olan kitapları bir kenara bıraktım. Çoğu zaman, ağlamamak için uyumayı tercih ederdim. Yine öyle yapacaktım. En azından gözlerimi kapattığımda hayat kısa bir süre de olsa duruyordu.

Ağır adımlarla çarşafı üzerinden kaymış olan yatağımın üzerine oturdum ve dizlerimi karnıma doğru çekerek uzandım. Kötü bir hayatım yoktu. Sadece bazı yanlış anlaşılmalar yüzünden teyzemle aramızda bazı sıkıntılar vardı. Ancak bunun zamanla geçeceğine inanıyordum. Geçerdi değil mi? Her şey bir gün unutulur ve hayata temiz bir sayfa açılırdı. Ancak benim defterimin tek bir temiz sayfası bile kalmamıştı.

Her yaprağı gözyaşı, kan ve hayalkırıklıkları ile doluydu.

Güneş ışınları yavaş yavaş odamı doldururken, sersemlemiş bir şekilde gözlerimi açtım. Gece boyunca aynı pozisyonda uyuduğum için boynumda yoğun bir ağrı vardı. Kollarım ise bana, gece boyunca üzerime kar yağmış hissiyatı veriyordu. Sonbahar ayına yeni yeni giriyorduk ancak inanılmaz derecede üşüyordum.

Yataktan doğrularak avuçlarımı kollarıma sardım. Yine de bir etkisi olmamıştı. Odam oldukça serindi ve artık etraftaki dağınıklığı çok daha net görüyordum.

"Yuqi! Yine mi dağıttın her yeri?"

İçeri giren teyzemle göz göze geldiğimizde, sessiz kalmış ve gülümsemiștim.

"Topla şuraları hadi. Ne olacaksa senin bu uyurgezeliğin... Aylardır böylesin. Bir bu eksikti zaten!"

"Uyurgezeliğim..."

Kendi kendime mırıldanarak ayağa kalktım ve derin bir iç çektim. Odam savaş alanına dönmüştü ve burayı toparlamak, muhtemelen okula geç kalmama sebep olacaktı.

Yine de sessizliğimi sürdürmüş ve yerdeki eşyalarımı toplamaya başlamıştım. Daha yarısına gelmeden yorulmuș hissediyordum. Yine de bir kısmını yerine yerleştirmeyi başarmıştım. Ancak kıyafetlerim için yeterli zamanım yoktu. Hızla yerdeki kıyafetlerimi kollarım arasında sıkıştırdım ve zar zor dolabın kapağını açarak içine ittim. Dolabın kapağını kapattığımda ise, rahatlamanın verdiği hisle gülümsemeye çalıştım ve bir süre etrafımda çantamı aradım.

Kenarda duran çantanı bulduğumda yaptığım ilk şey hızla koluma takmak ve evden çıkmak olmuştu. İlk defa okula bu kadar çok geç kalmıştım. Ancak bir sorun vardı. Geç kalmış da olsam okula girmekte sorun yaşıyordum.

"Hocam kapılar neden kapalı?"

Demir kapının ardındaki Beden hocası beni fark ettiğinde, yüzündeki şaşkın bir ifadeyle yüzümü inceledi.

"Yuqi? Sen de mi geç kaldın?"

"Üzgünüm hocam... Gerçekten bilerek olmadı. Bu arada kapılar neden kapalı? İçeri giremez miyim?

"Geç kalanlar ilk derse giremiyor Yuqi."

Geç kaldığım düşüncesi hala kulağıma garip gelirken, sessiz bir şekilde hocayı onayladım ve geri çekildim. Girişi kapatan bu demir parmaklıklı kapı, ilk defa beni acınası hissettirmiști.

"Song Yuqi?"

Birinin adımı seslenmesiyle gözlerimi kapıdan ayırarak arkamı döndüm. O an bana garip bakışlar atan Lucas'la karşılaşmıştım.

"Bir dakika. Sen gerçekten Yuqi misin? Neden buradasın?"

Geç kaldım demek istemiyordum. Bu yüzden ifadesiz bir yüzle ona arkamı döndüm. Ancak bu hareketim onu güldürmüștü. Önüme geçerek yüzümü görmek için başını eğdi. Hemen sonrasında ise yüzündeki alaycı ifadeyle saçlarımı izledi.

"Sinirli misin?"

Sinirliydim. Ancak bunu durduk yere neden sorduğunu anlayamamıştım.

"Değilim."

"Sinirlisin bence."

"Neden soruyorsun?"

"Sinirlenince zaten kabarık olan saçların daha da kabarıyor."

Söylediği cümleye göz devirerek başımı kaldırdığımda, yüzündeki o sinir bozucu ifade ile karşılaşmıştım.

"Bir dakika... Wow dehşet görünüyorsun şu an!"

Ellerini saçlarımın üzerinde gezdirdiğinde bu durum daha da sıkıcı bir hal almaya başlamıştı.

"Kes şunu."

"Saçların bile benden etkilenmiș olmalı. Elimi nereye yöneltsem takip ediyorlar."

Saçlarımı düzenlemeden evden çıktığım için böyle olmuş olmalıydı. Ancak karşımda, bunun sebebini bile kendisine yoran biri vardı. Beni oldukça yoran biri...

BEAUTIFUL ✧ LuQiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin