Ölüm Melekleri(+18)

Elif

60 yaşındaki İskoç silah kaçakçısı Andrew barda tanıştığı bu dünyalar güzeli 23 yaşındaki kızın uzun zamandır arkasına bakarak yaşamak zorunda olduğu katil adaylarından birisi olduğunu elbette bilemezdi. Boğaz manzaralı lüks barda karşılaştıkları ilk anda İngilizcesini geliştirmek ve İskoç kültürüne hayranlığını o çocuksu masumluğu ile anlatan Elif aslında şeytani planını uygulayan ve hedefine odaklanmış bir ölüm meleğiydi. İri ela gözleri, ince dudakları, kumral uzun saçları ve her erkeğe yaptığı işi bıraktıracak güzellikteki uzun kaslı bacaklarının çok az bir kısmını örten mini eteği ile Elif zaten o gün o barda bulunan en güzel şeydi. Andrew'a bile gardını bir saat gibi bir sürede indirten Elif, amacına çoktan ulaşmış ve kendisini Andrew'un Emirgan sırtlarında kiralamış olduğu evine davet ettirmişti.

Barda içtikçe neşesi daha çok yerine gelen ve neşesi yerine geldikçe daha da çok içen Andrew artık ayakta zor duracak kıvama geldiğinde Elif kahve içmek için onun evine gelmeyi teklif etti. Bu teklife çılgınlar gibi sevinen Andrew çağırdığı taksi ve yanında dünyalar güzeli bir kızla evin yolunu tutmuştu.

Büyük kiralık dairenin en güzel yanı iki katlı binanın altı uzun bir zamandır boş olan ve komşusu olmayan sessizliği ve ıssızlığıydı ki Elif'in de ihtiyaç duyduğu tek şey buydu. 

Andrew'un hazırladığı kahve pek bir şeye benzemiyordu. Ama zaten Elif de o esnada kahveyi içer gibi yapsa da aslında bir an önce işini tamamlamayı planlıyordu. Elif uzun bacaklarını tam karşısında oturmakta olan Andrew'la aralarında bulunan masanın üzerine yerleştirdi. 37 numara ayakları şekilli ve ayak tabanları uçuk pembeydi. Kısa eteğinin altından göze çarpan buz mavisi tangası Andrew'u çoktan bambaşka diyarlara götürmüştü. Andrew'un anlattığı nasıl zengin olduğu hikayelerinden çok etkilenmiş gibi gözüken Elif bir yandan bacaklarını kaşırken kırmızı ojeli ayak parmaklarını aralayarak dikkatin her zaman üstünde kalmasını çok iyi beceriyordu. Daha fazla dayanamayan Andrew Elif'e bacaklarına masaj yapmayı teklif etti. Genç kızın istediği beklediğinden de hızlı olmuştu. Mahçup bir tavırla olur diye baş sallayan Elif bacaklarını masadan kaldırdı ve önünde diz çökmüş yaşlı adamın iki omuzuna dayadı. Andrew beceriksiz bir şekilde genç kızın kaslı baldırlarını ovmaya başladı. Elif ise masajdan çok büyük bir keyif alıyormuşçasına başını koltuğun arkasına dayadı. Andrew, Elif'in güzel ayakları her iki omuzuna yaslanmış halde genç kızın yürek hoplatacak ve kızın cinsel organının dudaklarını zar zor örten tangasına bakıyordu. Andrew işi bir adım daha ileri götürmeye karar verdiğinde Elif'in sağ ayak bileğinden yakaladı ve pamuk gibi yumuşak ayak tabanını yüzüne yaklaştırdı. Elif'in ayağının kokusu bile yaşlı adamı tahrik ediyordu. Genç kızın ayak tabanını öpmeye ve ayak parmaklarını yalamaya başlayan Andrew artık Elif'in arzu ettiği noktaya çoktan gelmişti. Elif kısık bir ses tonuyla konuşmaya başladı:

- Ayaklarım kokuyordur Andrew. Sonra beni beğenmezsin...

Andrew ise azgınlığın zirvesinde kızın söylediklerini bile duymuyordu o esnada. Zamanın geldiğine kanaat getiren genç kız, sol ayağını usulca Andrew'un omuzundan kaldırıp kalın ensesinin arkasına yerleştirdi. Elif yaşlı adamın ağzındaki ayak parmaklarını çıkartıp Andrew'un burnuna sert bir tekme vurdu. Burnu kırılan ve canı yanan adam ağzını henüz açmaya fırsat bulamadan biraz önce öpüp yaladığı Elif'in ayağı şimdi adamın boynuna baskı uygulayıp nefesini kesmeye başladı. Andrew bu iki küçük ayağın arasında nefessiz bir şekilde çırpınmaya başladı. 3 dakika kadar süren mücadele sonunda yaşlı adam bayıldı.

Bayılmış olan yaşlı adam daha az uğraş demekti Elif için. Yere sırtüstü yatırdığı adamın göğsüne oturdu ve kaslı bacaklarını başının iki yanında geriye doğru uzattı. Artık zavallı adamın boynu Elif'in güzel bacakları arasında hapis durumundaydı. Genç kız bacaklarını sıkıp kalçalarını iki yana sertçe oynatıp kurbanının boynunu kırmaya çalışıyordu. İnce boynuna rağmen İskoçyalı direniyor ve yavaş yavaş kendine gelmeye başlıyordu.