-4-

61 4 2
                                    

Hazel, Ertuğrul ve Burak'ın yanına doğru yürümeye başladığında benim durduğumu fark etmiş olacak ki bana seslendi.

"Alina gelmeyi düşünmüyor musun?"

"İnan ki düşünmüyorum Hazel." dediğim anda geri dönüp kolumdan tuttu ve beni onların yanına doğru çekti. Onların yanına yaklaştıkça beni büyük bir heyecan sarıyordu. Nedenini bilmediğim bir heyecan.

"Hazel, görebildim sonunda seni. " dedi Ertuğrul yanlarına vardığımızda. Burak gözlerini benden ayırmadan "Daha doğrusu öyle özledi ki sonunda görebildi." Dedi alayla. Hazel ve Ertuğrul kızarırken Burak ve ben gülüyorduk bu duruma. Ertuğrul konuyu değiştirmek için yine lafı bana atarak

"Sanırım bizi çok sevdin ve peşimizden ayrılamıyorsun ukala. Hı?"

"Tabi canım sorma öyle çok sevdim ki..." dedim gülerek. Hazel'in bana baktığını anladığımda ağzımı kıpırdatarak sonra anlatacağımı söyledim. Bu sırada Burak hala bana bakıyordu ve kalbimin biraz daha atarsa çıkacağına yemin edebilirdim. Hazel sessizliği bozan kişi oldu.

"Alina benim en yakın arkadaşım Ertuğrul. İsterseniz hep beraber kahve içelim?" Kesinlikle istemiyoruz, hayır. Ben böyle düşünürken Ertuğrul ve Burak hep bir ağızdan

"Kesinlikle isteriz." Dediler. İtiraz edemeyeceğimi bildiğimden bende kabul etmek zorunda kaldım. Hazel ve Ertuğrul önümüzde ilerlerken Burak ve ben arkalarındaydık. Onlar bayağı neşeliyken biz sessizliğimizden ödün vermiyorduk. Yürümeye devam ettiğimizde Burak;

"Ben cidden sabah için özür dilerim. Ertuğrul'u çok hızlı ittim ve sana çarptı. Benim hatamdı." Dedi.

"Sorun yok. Cidden." Dedim gülümseyerek.

"Yakışacaklar mı dersin?"

Hazel'le Ertuğrul'a baktım. Güzel görünüyorlardı.

"Kesinlikle çok yakışacaklar."

****

Kafeye oturduğumuzda herkes sessizdi. Şu sıralar bulunduğum ortamlar sürekli sessiz oluyordu. Ben de mi sorun acaba diye düşünürken sipariş ettiğimiz kahvelerde gelmişti. Ben hala heyecanlıydım. Fakat kafama takılan bir şey vardı. Biri eksikmiş gibi...

"Oha Hazel İrem'i nasıl unutabildik? Geri zekalı mıyız biz? Hemen ara. Bizim beyinler kanatlanıp uçtu mu? Kız unutulacak kadar minik değil ki yani nasıl unutab.."

"Sen baya konuşkanmışsın ukala." Dedi kahkaha atarak Ertuğrul. Hazel de eğlenmiş olacak ki onla beraber güldü.

"Bir de benim çeneme laf eder. Kendi benden daha fazla konuşuyor. Bir dahakine on saniyede kaç kelime ağzından çıkıyor saymalıyız." Dedi Hazel ve tekrar gülmeye başladılar. Bu sefer Burak da onlara katılmıştı. Hepsine dil çıkardım. Fazla çocukça oluğunu kabul ediyorum ama sinir etmişlerdi. Aklım yine Minik'e gitti. Kesin yanımızdan ayrılıp pıtı pıtı dershaneye girmişti. Ah bu kız..

Hazel ile Ertuğrul yine kendi aralarında sohbete dalmışken ben sıkılıyordum. O sırada Burak'ın telefonu çaldı ve bizden izin alarak masadan kalktı.

"Sevgilisi aramıştır. Ben bu çocuk kadar kılıbık görmedim. Bana gelince tam odun sevgilisine gelince kılıbık. Koca bebe." Diye dalga geçti Ertuğrul. Cidden sevgilisi mi vardı? Varsa bile bu benim neden moralimi bozdu? Bundan bana neydi ki. Burak masaya döndüğünde bize işi çıktığını söyleyip gitti. Ertuğrul sevgili işi gibi yorumlar yaparken ben Burak'ı düşünüyordum. Sevgilisi vardı. Telefonla konuşurken gözlerinin içi gülüyordu. En önemlisi de bu benim canımı yakmıştı.

****

Yarım saat sonra bende Hazel ile Ertuğrul'u yalnız bırakmak için kafeden çıktım. Otobüs durağına doğru yürüdüm. Bugün babamda kalacaktım. Durak boştu ve ben bu şansı yakalamışken oturağa oturdum. Burak sürekli aklımdaydı. Yüzünün her bölümü aklımdaydı. Sesi hala kulağımdaydı. Ne oluyordu bana? Cidden kafayı falan mı yedim? Bir oğlan çocuğu yüzünden acı çektiğimi düşünüyordum. Saçmaydı. Kafamı başka şeylere yoğunlaştırmaya çalıştım. Otobüs nerede kalmıştı? Hava neden bu kadar soğuktu? Her zaman kalabalık olan bu durak neden boştu? Kaşımda duran o siyah gözler neden beni kendine çekiyordu? Burak neden tam karşımdaydı? Burak karşımdaydı.

"Selam."

"Selam."

"Bizimkilerin yanından ayrılmışsın."

"Durakta olduğuma göre, evet."

"Yanına oturmamda sakınca var mı?"

"Ha, hayır oturabilirsin."

"Ben özür dilerim, yanınızdan hemen kalkmak istemezdim."

"Neden yaptığın her şeyden dolayı özür diliyorsun?"

"Bilmiyorum aslında tek sende oluyor bu nedense"

Güldüm.

"Sürekli özür dilenmesi gereken bir tip miyim sence? Ayrıca sevgilinin yanına gittin diye kimseden özür dilememelisin. Önemli olmalı." Ne yani trip mi atıyordum? İyice aptallar gibi davranmadan şu otobüs gelemez miydi?

"Önemliydi." Dedi sadece. Yani sadece bu kadar mıydı söyleyeceği şey? Her neyse. Pek de umurumda değildi. Başımı sallamakla yetindim. Otobüs geldiğinde görüşürüz deyip yanından kalktım. Yüzüne bile bakmamıştım. Canımı acıtan neydi bu kadar?

***

Eve geldiğimde yemek hazırdı. Üzerimi değiştirdikten sonra masaya oturdum. Babamda oturduktan sonra yemeğe başlamıştık.

"Nasıl gidiyor baba?"

"Her şey aynı aybalam, senin nasıl gidiyor?"

"Her şey aynı." Dedim sırıtarak.

Yemekleri yedikten sonra odama geçtim. Biraz ders çalışmam gerekti. Gerçekten çok boşlamıştım. Telefonuma baktıktan sonra çalışmaya başladım. 2 saat sonra çalışmam bitti. Yatağıma geçtim. Bugün olanları düşündüm. Her düşüncemde Burak vardı. Bakışı vardı. Günün yorgunluğu ve düşüncelerimle kısa zamanda uykuya daldım.

Beni Aşka İnandırmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin