Selam gençler sjsjsjsjs. Geç oldu biliyorum ama sorunlarım sıkıntılarım vardı. Bundan sonra bölümler aksamayacak. Hem wattpadimde sıkıntı var. Bu bölümü abartısız 13 kere yazdım. Bu yüzden biraz kısa oldu.
Bir önceki bölüme yorum atan canım arkadaşım (!) uykucu__girl'e buradan sövüyorum sjsjsjsjs.
Ayrıca bu bölüm belki de en çok bu bölümü bekleyen deryadenizyarenn'e ithaf ediyorum. Bu da benden sana özür olsun tatlım.
- - - -
İkisi de gidince ben de salona geçtim. Filiz abla da burada oturuyordu. "Ne zaman gideceksiniz tatlım?" diye sordu. "Büyük ihtimalle yarın gideriz ama bilemiyorum." dedim. "Keşke daha uzun kalsanız." dedi. Gülümsemekle yetindim. Hala Filiz ablaya yalan söylemekten hoşlanmıyorum ama mecburum. "Yasemin kim? Bana söylemedi de Buğra." dedim. Eğer Buğra'dan öğrenmezsem teyzesinden öğrenirim. "Eski nişanlısı." dedi. Birden öksürük krizine girdim. Elime uzatılan suyu içtim. "İyi misin?" diye sordu. "Evet. Nişanlısı mı?" dedim söylediği şeyin verdiği şokla. "Eski. Birbirlerini çok seviyorlardı ama ne oldu da ayrıldılar bilmiyorum." dedi.
"Anladım." dedim ve başımı eğdim. Aslında o öksürme krizi Buğra'nın bir nişanlısı -eski de olsa- olması.
- - - - - - - - - - -
Akşam olmuştu ve Buğra gelmemişti. Tabi Yasemin'de. Bende şu an salondaki masayı hazırlıyordum. Evde iş yapmayan ben burada sofra kuruyorum. Büyük ironi.
Sofrayı kurduktan sonra odama çıktım. Hemen bu evden gitmek istiyorum. İşin garip tarafı ailemi görmek istiyordum fakat onlarla yaşamak istemiyordum. Bir ironi daha...
Telefonumun çaldığını duyunca ekrana baktım. Uğur arıyordu. Şuan onunla konuşmak istemediğim için telefonumu odada bırakıp tekrar aşağı indim. Filiz abla salonda oturuyordu. Beni görünce yüzüne samimi bir gülüş ekledi. Ben bu kadına yalan söylemek istemiyorum.
"Tatlım Buğra ve Yasemin geleceklermiş şimdi." dedi Filiz abla. Ceren, Ege, Mert, Derin ve Buğlem dışarı gezmeye çıkmışlardı ama ben gitmek istememiştim. Kapı çaldığında ayağa kalktım. "Ben bakıyorum." diye bağırdıktan sonra kapıyı açtım. Gördüğüm manzara beni ufak da olsa şaşırtmıştı. Her ikisi de kahkaha atıyordu. Hemde içten. BUĞRA. İÇTEN. KAHKAHA. ATIYORDU. Kıyamet alameti.
"Hoş geldiniz." dedim gülümsemeye zorlarken. İkisi de bir şey demeden içeri girdiler. Gözlerimi devirip kapıyı kapattım. Peşlerinden içeri girdim. Bu sırada yine kapı çaldı. Gittim açtım. Bu sefer bizimkiler gelmişti. "Hoş geldiniz." dedim. "Hoş bulduk." dedi Buğlem ve Ceren. Onlar da içeri girdikten sonra kapıyı kapatıp bende içeri girdim. "Yemeğe geçelim çocuklar." dedi Filiz abla. Herkes masaya oturdu. Buğra ve ben yanyana oturuyorduk. Yemeğimizi yedikten sonra yukarı çıktım. Yatağın üzerine oturdum. Telefonum yine çaldı. "Efendim Uğur?" diyerek telefonu açtım.
"Nasılsın?" diye sordu. "İyiyim ama şuan konuşamam sonra konuşalım." dedim ve telefonu kapattım. Bedenimi yatağa serdim. Ayaklarım yerdeydi. Kapı açıldı. "Hazırlan gidiyoruz." dedi Buğra. Hemen yatakta doğruldum. "Cidden mi?" diye sordum. "Evet çabuk." dedi ve banyoya ilerledi. Kıyafetlerimi valize koydum. Sonra dışarıda bıraktığım yüksel bel gri kotumu ve üzerine İNTERESTİNG yazan göbeği açıkta bırakan uzun kollu siyah tişörtü giydim. Ayağıma beyaz converslerimi giymeden önce bir çift çorap giydim. Bu sırada giyinmiş olarak Buğra banyodan çıktı. "Hazır mısın?" diye sordu. "Ayakkabımı giyiyorum." dedim ve ayakkabımı giymeye devam ettim. Ayakkabımı giydikten sonra ayağa kalktım. Düşen pantolonumu çektikten sonra "Hazırım." dedim. "Tamam." dedi ve valizimi alıp odadan çıktı. Siyah küçük çantamın içine telefonumu koyduktan sonra bende odadan çıkıp koştura koştura aşağı indim. Mutluydum.
Aşağı indiğimde Filiz ablaya sarıldım. "Çok erken dönüyorsunuz güzelim." dedi. "Maalesef." dedim. Ondan ayrıldım. Buğlem'e sarıldım. "Yine gelin." dedi. "Geliriz." dedim. Mert'le de vedalaştıktan sonra evden çıktık. Buğra'nın arabasına bindim. Derin bir nefes verdim. "Sonunda." dedim. Buğra arabayı çalıştırdı.
Yaklaşık yarım saat sonra yol ayrımına geldik. Muğla yazan tarafa döneceğini düşünürken Ankara ayrımına girdi. "Yanlış girdin." dedim sakinlikle. "Hayır." dedi. "Muğla'ya değil Ankara'ya gidiyoruz... Kısa bir süreliğine." diye ekledi. Oturduğum koltukta dikleştim. "Sen ciddi misin?" dedim. "Aileni görebileceğini düşünüyorsan yanılıyorsun." dedi. Tekrar koltuğa yığıldım. Ailemi göremeyeceksem neyi önemseyeyim ki? Ayakkabılarımı çıkarıp bacaklarımı koltukta bağdaş kurdum. Başımı geriye yasladıktan sonra gözlerimi kapattım.
- - - - - - - - -
Gözlerimi araladığımda hala arabadaydık. Fakat güneş doğmak üzereydi. Yollar tanıdıktı. Ankara'ya gelmiştik. "Uyuyan güzelimiz uyanmış." dedi alayla Buğra. Gözlerimi devirdim ve ayaklarımı koltuktan indirdim. Ayaklarım uyuşmuş ve boynum ağrıyordu. Sekiz saat boyunca aynı pozisyonda uyumuştum. Koltukta gerildikten sonra eğildim ve ayakkabımı ayağıma geçirdim. Bağcıklarını bağlayınca tekrar sırtımı koltuğa yasladım. "Geldik mi?" dedim. "Geldik." dedi ve arabayı durdurdu.
Bir otelin önünde duruyorduk. Arabadan indim. Bu sefer kaçacaktım. Bunu yapacaktım. Çünkü insanlara yalan söylemeyi sevmiyorum. Buğra'ya baktığımda valizleri çıkardığını fark ettim. Arabaya yaslandım. Uygun anı bekliyordum. Burası bildiğim yerlerdi. İki sokak ileride bir cafe vardı. Oraya gidersem orada hızla saklanabilirdim. Buğra bana döndü. "Arabayı park edip geliyorum. Bir yere kaybolma. Yoksa... Ailen için iyi olmaz." dedi ve arabaya bindi. Ciddi olabilirdi ama ölüme göz göre göre gidemezdim. Şansımı denemem lazım.
Araba hareket ettiğinde hızla arkama doğru koşmaya başladım. Arkama baktığımda kimse yoktu. Hızla insanların arasına girdim. İnsanlara çarpa çarpa ilerliyordum caddede. Bir ara sokağa girdim. Hala hızla koşuyordum. Kendimi riske atmamalıyım. Arkamı ara ara kontrol ediyordum. Kimse yoktu. Hızımı arttırdım. Tanıdık cafeyi görmemle daha da hızlandım. Cafenin duvarına yasladım. Derin bir nefes alıp içeri girdim. İçeri girmemle annemi, babamı, abimi ve ablamı görmem bir oldu. Duraksadım. Annem ve babam bitkin bir şekilde içeceklerini içiyorlardı. Abim kaşlarını çatmış bir şekilde yere odaklanmıştı. Ablam ise ağlıyordu. "Anne." diye fısıldadıktan sonra bacaklarımı bulup onlara doğru koşmaya başladım. "Anne." diye bağırıp anneme sıkıca sarıldım. Annem ilk önce şaşırsada bana sarıldı. Hıçkırarak ağlıyordum. Annem ile beş dakika sarıldıktan sonra ayrıldık. Annem elleriyle yüzümü sıvazladı. "Kızım." dedi ve bana tekrar sarıldı.
Bu sırada bir el ateş sesi duyuldu. Sol omzumda hissettiğim tarifsiz acıyla annemin kolları arasında yığıldım.