1

4.1K 168 15
                                    

Not: Içerik düzenlenmiştir.

'' Hyung, Hyung! Neredesin? '' diye bağırıyordu Jongin; yeni taşındıkları küçük dairenin içinde gezerek. Sesi, şehrin alışagelmiş gürültüsüne karışıyor; fakat yinede gürültüyü bastırmaya yetmiyordu. Metro istasyonun hemen karşısındaki bu eski bina, bir rüzgarda yıkılacak gibi duruyordu. Sanki Birinci Dünya Savaşından kalmış gibiydi. Yinede içinde oturan insanlar mutluydu. Jongin'in bu evde yaşıyor olması da bir nevi şehrin kalabalığından uzak oluşu ve oldukça uygun olmasıydı.

Trenin geçişi sırasında bina sallanıyor ve gürültüden uyunmuyordu. Yine de bütün o gökdelenlerin ve yapay ağaçların arasında, insanı başka bir dünyaya inandıran, huzur veren, sakin bir yerdi. Belki de bu yeri özel yapan da buydu.

Oturma odasında eskimiş, yıpranmış, süngerlerinden bazıları yırtık çoraptan çıkan parmak gibi dışarı fışkırmış, sarı bir koltuk vardı. Yüksek ama oldukça küçük pencerenin hemen altında, cilası eskimiş masanın üzerinde eski bir televizyon duruyordu. Duvarların sıvası dökülüyor, yağmurdan nemlenmiş beyaz boya belli noktalarda, yuvarlak şekiller şeklinde grimsi renge bürünüyordu.

Jongin uykulu sesiyle bağırmaya devam ediyordu; sesi, sesli harfleri söylerken çatallaşıyor, boğazından yükselen garip hırıltı trenin raylarda çıkardığı sesle birleşiyordu.

'' Hyuuuung! Küçücük evde kaybolmayı nasıl başarıyorsun!? Hyung!? '' Jongin, küçük oturma odasını gözleriyle taradı; odanın solunda kalan küçük kapı gıcırtıyla açıldı, orta boylu bir çocuk elindeki tepsi ile mutfaktan bozma küçük odadan çıkmıştı. Çıplak ayaklarıyla soğuk zemine basmayı önemsemiyordu. Gözleri uykusuzluktan şişmişti; kızaran burnunu ara ara çekiyor, akmasın diye kazağının koluyla burnunu siliyordu.

'' Hyung, '' diye yeniden seslendi Jongin kırılmış bir ses tonuyla karşısındaki kişiye. '' neden benim de uyanmamı beklemedin? Bütün gece çalıştın zaten, çok yoruluyorsun üstelik. Şimdi sen otur ben hallederim '' diyerek sözlerini tamamladı.

Masanın başındaki sandalyeyi çekerek az sonra bayılacak gibi duran abisini, omuzlarından tutarak sandalyeye oturttu. Masanın üzerinde duran tepsilerdeki yemekleri tek tek masaya dizerken konuşmaya yeniden başladı.

'' Aslında Hyung, düşünüyordum da ben de mi bir iş bulsam? Bana öyle bakma zaten sen çok çalışıyorsun. Gece şoförlük yapıyorsun, gündüzleri kitapçıda ve pizzacı da part-time çalışıyorsun. Bende sana yardımcı olmak istiyorum. O yüzden bir iş bulacağım. '' Jongin; pirinç, kimchi ve dün sabahtan kalmış, mikro dalgada ısıtılan balığı masaya dizdikten sonra tek ayağı kırılmak üzere olan sandalyeye oturdu.

" Hah! Ne diyorsun? "

" Jongin, ben çalışırım sen sadece bitirme sınavlarına çalış. " dedi Yixing, masanın başında oturduğu yerden iç çekip kafasını ellerinin arasına alırken. " sen sadece mezun olmaya bak. Bunları düşünme. "

Jongin, solunda kalan gazetenin iş ilanları bölümünü açarak gazeteyi abisinin önüne çevirdi.

'' Bak, ben birkaçını işaretledim. ''

" Asla dinlemeyeceksin değil mi beni? "

" Evet dinlemeyeceğim, zaten benim için çok şey yaptın. Lütfen bırak bu kadarını yapayım senin için. "

'' Bana öyle bakma Hyung! Sen izin versen de vermesen de çalışacağım. '' Ellerini göğsünün birkaç santim altında birleştirerek, ayaklarıyla karşısındaki sandalyeyi ileri geri itmeye başladı Jongin.

Tek Metinlik Aşk( Kray Fanfic ) (✓) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin