BÖLÜM 3

202 14 2
                                    

Gülüşlerini aklımdan çıkartamıyorum. Bakışları canlandıkça gözlerimde; yaz günü, yağmur yağmışcasına serinliyor yüreğim. Galiba aşık oluyorum, aynı zamanda da korkuyorum. Herkesde olduğu gibi benimde geçmişte aşka karşı inancımı sarsan olaylar olmuştu. Aşk, güven, sevgi, hayat gibi kavramlar tek kullanımlıktır, bitti mi biter. Ama gerçekten aşık olmadıysak, gerçekten güvenmediysek ve gerçekten sevmediysek elbet bir gün onu kullanacağız. Ve ben galiba gerçekten aşık olmamışım ve şu an onu kullanmaya başlıyorum. Ama aklımda o kadar çok soru var ki;  'bir daha onu görebilecek miyim?', 'yanındaki çocuk sevgilisi mi?' gibi bir çok soru.

Cuma gecesi yaşadığım mutluluğum, cumartesi sabahına aynı şekilde taşınmıştı ve ilk defa koltukta sızıp kalmama rağmen, yüzümde gülümsemelerle uyandım.  Anında telefonuma sarıldım 'acaba bir mesaj geldi mi?' diye. Bir cevapsız çağrı. İki dakika önce. "Ceren" yazıyordu. Aradım hemen. Heyecanımdan bir şey diyemedim ve ilk o konuşmuştu yine.

- Günaydın Şair Bey.

- Günaydın Ceren.

Bana şair bey demesi hoşuma gitmişti. Uyandığımdan beri suretimde yer edinmiş olan tebbesüme, biraz daha tebessüm katmıştı o söz.

- Acaba kahvaltıya beni davet eder misin? diye aradım. Yüzsüzlüğüm tuttu da.

Dedi ve güldü yine. Ne diyeceğimi bilemedim. İçimdeki ses çağır diye çığlıklar atıyordu, yine içimdeki sesi kıramadım tabi yada aşk tarafım ağır basmıştı. Ve cevap vermem gerekiyordu.

- Acele et yumurta soğuyor.

- Hemen geliyorum.

Kahkaha atmıştı ve telefon hemen kapandı. Elim ayağım birbirine dolaştı. Kahvaltı sofrasını, güne mutlu uyanmamı sağlayan kişiye mutlu bir şekilde hazırlamak şerefti. Her zaman ki kullandığım basit, yanları çiçekli porselen tabakları değil; annemin ahamlı şahamlı aldığı ve dolapların üstünde, kutusu tozlar içinde kalmış kahvaltı takımını indirdim. Kral sofrası gibi hazırladım ama normal olarak sofrayı ben hazırladım, yiyeceğimiz yumurta kırması. Her şey hazırdı ama üstümü değiştirmeyi unutmuşum. Apar topar hazırlanırken zil çaldı. Koşarak kapıya gittim ve derin bir nefesle kapıyı açtım. Gözlerinin kahverengisi, tüm toprakları önünde diz çöktürürdü. 'Hoşgeldin.' dedim. Ayakkabılarını çıkarttı ve içeriye girdi, bende ayakkabılarını alıp kapının arkasında ki ahşap rengindeki dolaba koydum, kapıyı kapattım. Çantasıyla yağmurluğunu, antrenin sol köşesinden kapıya doğru uzanan vestiyere astı. Oturacağı sandalyenin arkasında bekliyordum. Yaklaştı, sandalyeyi geriye çektim ve oturduktan sonra, sandalyeyi nazikçe itekledim. 'Teşekkürler Şair Bey.' dedi, gülümseyerek. 'Rica ederim hanım efendi.' dedim. Sol elime tavayı, sağ elime de siyah kulplu plastik spatulayı aldım. Lüks bir restaurant çalışanı nazikliği ile yumurtaları servis yaptım. Gülmemek için zor tutuyorduk kendimizi, bu ambiansı bozmamak için ama kıkırdamalarımı tutamadım, Ceren de kahkahalarını tutamadı ve dakikalarca güldük. Sofraya bende oturdum. Gözlerimizin içine bakarak afiyet olsun dedik ve onun yemeğe başlamasını bekledim.

Kahvaltının ortalarına yaklaşmıştık. Bir anda 'Bana en sevdiğin şiirini okur musun?' diye sordu.

- Şu an mı?

- Evet.

"Senin parfümünden kullanan biri yanımdan geçti,

İstemsizce ben kendimden geçtim,

Etrafa bakındım, bulamadı gözlerim seni.

Önümden tanımadığım bir çok insan geçiyordu,

Ben bir umutla hâlâ seni arıyordum.

Umrumda değil zaten mesafeler..."

Şiirin devamını unutmuştum. Rezil olacaktım hem en sevdiğim şiir hemde de ezber değilim.  Ne düşünürdü ki aklımda 'Bu nasıl şair?' diye.

"Özür dilerim bu en sevdiğim şiir ama daha bunu defterime bile yazmamıştım, defterimin arasında bir karalama kağıtında idi." dedim. Ayağa kalktım ve koşarak odama gittim. Odanın sol tarafında, çalışma masamın solunda ki kitaplığımın orta rafında şiir defterimi aramaya başladım. Buldum ve koşarak mutfağa gittim. Kitabın arasında o kağıdı arıyorum,  Ceren'in gözlerinin üstümde olduğunu biliyorum ve Ceren bir şeyler söylemeye başladı.

"Umrumda değil zaten mesafeler,

Hâlâ nefesini hissedebiliyorum boynumda,

Aramızda şehirlerce mesafeler.

Sanki senin gözlerin, her baktığım gözler,

Ah nasıl özledim bir bilsen."

Bu benim şiirimin aklıma gelmeyen bölümüydü. Dondum kaldım. O şaşkınlıkla Ceren'e baka kaldım. Cebinden bir kağıt çıkardı, bana uzattı. "Galiba geçen hafta tramvayda defterini düşürdüğünde düşürdün. Arkandan koştum, seslendim ama kulağında kulaklıkların vardı ve beni duymadın." dedi. O da beni hatırlamıştı. Hâlâ şaşkınlık içerisindeydim. Ezberlemişti şiirimi. Geçen hafta tramvaydan sonra yüzümde oluşan o salakca gülümseme, yine oluşmuştu.

- Sen Dante'de iken hatırlamıştın beni, dedi.

- Evet.

- Neden söylemedin bana?

- Hatırlayacağını tahmin etmedim, dedim.

Biraz bir sessizlik oldu. Sonra o meraktan öldüğüm soruyu sormak için cesaretimi topladım.

- O gün yanındaki oğlan erkek arkadaşın mı?

- Evet, neden sordun?

- Merak etmiştim sadece, dedim.

Gülümsedi bana ve bende karşılık verdim ama başımdan aşağı kaynar su dökülmüş gibi olmuştum. Yutkunamadım bile, belli etmemek için konuyu değiştirmeye çalıştım. Becerdim galiba. Kahvaltının bulaşıklarını toplayıp, işleri bitirene kadar konu açılmamıştı, iyi gibiydim. Tam işler bitti, ben yorgunluk kahvesi yapmak için ayağa kalktım o ara Ceren'in telefonu çaldı. Açtı. Karşı taraftan yüksek sesler geliyordu. Ceren hiçbir şey demedi. Telefonu kapattı ve "Benim gitmem gerek, özür dilerim." dedi. Bir şey diyemedim. Yağmurluğunu ve çantasını aldı, ayakkabısını kapının önüne koydum. Ayakkabılarını giydi, bana döndü ve; "Her şey için teşekkür ederim,  çok güzel bir sabahtı ama gitmem gerekti." dedi. Bir şey demedim. Gülümsedim sadece. El salladı asansöre binerken, karşılık verdim bende. Evde bir anda mutsuzluk oluştu. Yüzüm asıldı. Geceden kalan yarım uykum sabahki mutluluğla belli olmuyordu ama uyku çok ağır bastırmıştı. Televizyonun tam karşısındaki kanepeye okudum. Kumandaya uzanmak bile zor geldi oysa ki uzanırdım, bir kulaçlık mesafe vardı. Gözlerimi kapattım. Kanepenin en yumuşak yastığına başımı yasladım, taş gibiydi. Sıktım gözlerimi. Uyumak için zorluyordum kendimi. Ve sonunda uykuya dalmıştım...

"GECE 12'DEN SONRA"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin