Ben Sadece Mutlu Olmak İstemişdim.

17 0 2
                                    

"Ruhum Hayatımdan Yoruldu"
Fernando Pessoa.

Kilinikden çıkmışdım...
Yorqun hiss ediyordum. Eve gidib uyumak istiyordum.Bir işim olduğunu sanırım unutmuşdum. Kafeye gitmem gerekiyordu.
Önce biraz yürüdüm. Taksi durağına ne zaman geldim bilmiyorum. Taksilerden birine bindim.
Kafeye vardığımda saat 14:23.dü.
Ne kadar da fazla müşteri vardı. Sena dan benim için kafeyi açmasını rica etmişdim.
Arkadaşlarım hep böyleydi. Hepisinin işi başından aşıyordu. Bir kere söylemem yetiyordu. Hemen koşub geliyorlardı..

Hadi şimdi biraz da size Sena'dan bahs edeyim...

Sena..Ruhun da macera dolaşan arkadaşım.
Sena, Lila, Lena ve ben üniversiteden arkadaşdık.

Sena ve ben bir otobüs durağın da karşılaşmıştık.

《İlk karşılaşma》

10 Ekim sabahıydı.. Sabah erkenden kalkdım, bu gün sınava yetişmem gerekiyordu. Sanırım taksi ile gitmem gerekeçekdi. Yetişemiyordum.

Metrodan çıkar-çıkmaz hemen durağa koşdum. Rüzgarın nefesini hiss ediyordum. Karşıdan-karşıya geçemiyordum. Evet arabalardan hep korkardım. Teyzenin adımları ile adımlamaya başladım. Yolun hemen sonunda öğrenciler toplaşmış. Şu gelmek bilmeyen otobüsü bekliyorlardı. Benim sınıf arkadaşlarım da vardı, hemen onlara selam verdim.
Sena sesizce orda durmuş. Yeşil koca kedi gözleri ile bana bakıyor. Altın sarısı kadar parlak saçları rüzgar da adeta dans eder gibi savrulub omuzlarına dökülü veriyordu.
Öylesine masumca gülümsedim yüzüne. Souk ve sakince bana baktı ve gülümsedi. Aynı sınıfda bir yabancı gibiydik... O sabaha kadar. Şimdi her sabah aynı yerde,ayni saat de karşılaşmaya başladik.Söhbet eder ve hiç bir zaman anlamadığım matamatik dersine yetişmek için resmen koşuyorduk..
Yan-yana oturuyor,derslermizi beraber yapıyor, beraber takılmaya başladık..

Her gunumuz aynı geçiyor, arkaďaşlığımız her gün biraz daha yeşermeye başlıyordu.

Size onun macera ruhundan bahs etmemi istermisiniz?.. Aman Tanrım.
Yaşadığımız için hemen mum yakmam lazım..
Sena bir deli. Nerdeyse ölüyorduk onunla diye bilirim...
Onun şu dillere destan aşkı yüzünden nerdeyse tüm geceni kokmuş ve mahv olmuş nezarethane de geçirdik.

Bir sabah telefonumun sesine kalktdim. Arayan "BANG-BANG" qrup aramasıydı.

"Hello baby" -Sena bir anda kulağımın dibinde çıllık atmaya başladı..

"HEY ne oluyor sabahın körün de " -diye Sena ya cevab verdim...

"Nora bavulunu hazırla. Gidiyoruzzz..." diyerek Lena- Senayı susdurmayı başara bilmişdi.

"Nereye gidiyoruz" -şaşkın halde kalktım.

Arabayla Amerikanın gitmediyimiz her bir köşesini resmen gezdik. Nereye nasıl gitdyimizi anlamadım bile. Evet Sena böyleydi. Kafasına esdiyini yapardı.
Hiç bitmiyordu maceramız. Beraber Leon'un okuduğu akedemiye bile gizlinden girmeyi başara bilmişdik..

"Aşk dedikleri şey bu olsa gerek. Gerçekden gözlerin kör oluyor." Belkide Senanın gözlerini kör eden aşk değildir. Belki de Sena aşkın kendisiydi...

Her neyse.. Ona sahib olduğum için çok mutluydum. Birimiz beyaz, birimiz hep siyahdık. Ben prensesler gibi bakımlar yaparken. Sena hep spor yapar, özel dersler alar.. Tekme-tokat her kese dalardı.

Benim güzel kahramanımdı.. Beni sevmekden asla vazkeçmedi.. Şu "Kötü Olaylı" günden sonra hep yanı başımdaydı..Sürekli dışarı çıkıyor yeni bir şeyler yapıyor,benimle beraber bahçemde durmadan çalışıyordu. O zamanlarda kefeyle hep Sena ilgilenirdi.
Kendi mesleğim olan büyük ve kocaman Amerika baş kütübhanesinde müdürdüm. O zamanlar da Lila ve Sena tüm işlerime koşar tüm evrak işlermi Sena hall ederdi.. Arkamda kocaman bir hayatdan vazkeçmeğime rağmen onlar benden asla vazkeçmediler..

"Karıcım.."- Sena bana hep böyle sesleniyordu.
"Tatlımm" -diyerek Senaya sarıldımm..
"Dışarısı buz gibi,hadi içeri gir, nerde kaldın?" -Sena kolumdan tutarak beni kahvenin kokusu ile çiçeklerin kokusuna karişmış kafeye sürükledi..

"Bu gün biraz işlerim vardı,o yüzden gecikdim" - Senanın tüm sorularını hemen cevablayıb sustum..

Yorqundum. Hep yorqun hiss ediyordum..
Bir bardak su içmeye kalksam yoruluyordum..

Ve bunu ilk anlayan hep Senay'dı.

"Yorqun görünüyorsun" - diyerek saçımı okşamaya başladı Sena...

Gözlerimi dolduran ve beni hemen ağlatan bir haraketi seçmişdi Sena...

Ona sarıldımm...

Şaşkın halde bana bakıyordu...

Alışmış olmarına rağmen yinede gözlerin de o korkuyu görüyordum..

Nedenmi??...

Bende kendime veriyorum bu cevabsiz soruyu.

Onları bu kadar üzmeye, yormaya hakkım yoktu. Ben bir köşeye çekilsem bile onlar hep arkamdan geli veriyorlardı...

Saçma sapan kararlar veren hep bendim.
Şehir deyişdiren. Tüm düzenini mahv eden. Ailesini kayb eden hep bendim..
Oysa ben başara bilmeyi umuyordum.. Bu gücü kendim de hiss ediyordum o zamanlar..

Kim bilir belkide tüm olanlara suçlu bendim..

~Birilerine sarılmak bana iyi geliyordu.. ~

Mekana girer-girmez her kesin ilk odaklandıgı yere geçtim... Uzun uzun baktım. Kalbimde bir yerlerim aciyordu. Onu kaybetdiğimize inanamiyordum. Belki de bu hikayenin baş röl kahramanı yoktu. Belki de hikaye başlamadan onu kaybetmiştik. Belki de kaybetdiğimiz her neydise baş röllerimizdi..

En sonda ki masadan sağdakı duvarın karşısına geçtim. Simsiyahdı.. Üzerinde bir sürü fotoraflar,notlarla dolu olan alanımız..
İlk günden her anımızı oraya sığdırmaya çalışıyor, hala de devam ediyordum.. Köşede bir yer aynı insanla doluydu. Her kesin hep sorduğu insanla... "Şimdi nerede.?"
" Ne kadarda mutlusunuz."

Evet. Bazı kararlardan sonra tüm hayatımız deyişdi...

Hikaye bitmeden ben sadece mutlu olmak istemişdim..Bir sonu başlanğıç yapmadan.. Sadece Mutlu Olmak İstemişdim..

Belki de mutluydum.. Yeterince mutlu ediyordu beni. Asla farkına varmadan bir başlanğıç olmuşdu Kayla'nin sonu bana.. Yoktu. Ve olmuyacakatı..Bana kalan sadece anilardı..Öylesine sadece anılar ve ben.
Bazı yaralar vardır. Kabuk bağlanması zordur..Hiç kabuk bağlansın isdemezsin. Öylesine kanar durur. Bazen acıyıda seve bilir bir insan. Bana kalan sadece acıydı. Bende ona sarıldım durdum..

MUCİZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin