Kaçış

122 39 100
                                    

Koşmaktan yorulan bacaklarıma izin vererek yolun ortasında durdum. Yaklaşık bir saattir koşuyorduk ve artık dinlenme vaktimizin geldiğini düşünüyordum.

"Hazar dur biraz dinlenelim yoruldum ben"

"Tamam çabuk dinlen daha kasabadan anca çıktık babam yokluğumuzu farkettimi onu bile bilmiyoruz, şimdi keyif yapmanın sırası değil"

Sırt çantamdan su şişemi çıkartıp biraz içip geri yerine koydum.

"Çok mu yoruldun"

"Evet"

"Bende çok yoruldum ama şuan burda dinlenemeyiz. Çok az kaldı biraz dayan sessiz sakin kimsenin bizi görmeyeceği bir yerde dinleniriz tamam mı?"

"Tamam"

Hazar'ın sözüne uyarak koşmaya devam ettik.

Niye koşuyorsunuz diye sorarsanız.

Kaçıyorduk.

Doğduğumuzdan beri bize hayatı zindan eden bu kasabadan, bu hayattan, abimle birlikte uzaklaşıyorduk.

Ben Hazal. 19 yaşındayım. 

Abim Hazar. 23 yaşında.

Abim doğduğunda şanslıymış, çünkü annem ve babamdan ziyade babaannem onu gözü gibi korurmuş. 4 yıl sonra annem bana hamile kalmış. Bir gün babaannem onun gözünün önünde kalp krizi geçirip öldüğünde annem fazla stresten ben daha 8 aylıkken beni doğurmuş, ama bu kendi hayatına mal olmuş. 

Doğduğumdan beri babamda dahil kasabadaki herkes bana iğrenerek bakar, doğarken annemi öldürdüğüm için. Her fırsatta bana laf sokar, evlerindeki en ağır işleri yapmamı, yapmazsam babama şikayet edeceklerini söylerlerdi. Bir kaç kez babama şikayet etmişlerdi ve babam beni öldüresiye kadar dövmüştü.

19 yıllık hayatım Hazal onu yap, Hazal bunu yap, Hazal şunu al gel, Hazal şunlara temizliğe git, Hazal seni babana söylerim, Hazal seni döverimlerle ve babamın dayaklarıyla geçti.

Annemi özlemeye, uzun uzun oturup onun fotoğrafına bakarak ağlamaya vaktim bile olmamıştı. Babamın bana karşı yumuşak olduğu zamanlarda hep annemi sormaya yeltenirdim ama her sorduğumda bana bağırıp çağırıp giderdi evden. 

Oturduğumuz kasaba Allah'ın bile unuttuğu, haritada bile kimsenin bulamayacağı bir sahil kasabasıydı. Ve yapılabilecek en kârlı iş balıkçılıktı. Babam bunun yanında bir sürü ek iş yapardı ve bazen işinden dolayı şehre gitmesi gerekirdi. Babam şehre gittiğinde en az 2 gün gelmezdi ve o günler cennet gibi geçerdi. Kasabadan bir kaç yaşıtımız ve abimle birlikte deniz kenarında eğlenirdik. 

Cehennem gibi geçen hayatımın tek iyi yanı abimdi. Doğduğumdan beri beni koruyup kollardı ve kimsenin bana zarar vermesine, bana laf sokmasına izin vermezdi. Babamdan dayak yiyeceğini bile bile benim için her şeyi yapardı.

Son zamanlarda her şey üst üste geldiği için bir anlık hevesle burdan gitme kararı vermiştim. Abim her ne kadar gitme desede gitmeye kararlıydım çünkü ben büyüdükçe yüklendiğim şeylerde büyüyordu. 

Abim beni göndermemekte kararlıyken tam tersine bende gitmekte kararlıydım. Sonra yine ani bir fikirle abimi de benimle gelmesi için bir kaç gün ikna etmeye çalıştım. O da burada bir hayatımızın, bir geleceğimizin olmayacağını idrak edince benimle birlikte kaçmaya karar verdi. 

Tek sıkıntı paraydı.

Babam bana hiç para vermezdi, abime de ona yardım ettiği için harçlık verirdi ve abim kendi ihtiyaçlarını bir kenara koyarak benim ihtiyaçlarımı giderirdi.

O gün parasız hiçbir yere gidemeyeceğimizi anlayınca bir süre para biriktirmeye karar verdik.

2 ay boyunca abim babamın verdiği paraları biriktirdi, ona destek olmak için bende para karşılığında temizlik, bahçe ve getir götür işleri yaptım. 

2 ayın sonunda tahmin ettiğimizden daha fazla para biriktirmiştik ve biraz da olsa burdan gitme ümidimiz artmıştı

Ve sonunda o büyük gün gelmişti. Gecenin bir yarısı herkes uyurken sırt çantalarımızı alıp kaçtık abimle. Ve şimdi bizim kasabamızdan kimse bizi görmeden çıkmayı başarmıştık. Geldiğimiz kasaba biraz büyüktü ama evler bizimkisi ne göre az olduğu için ormanda saklanabilme şansımız fazlaydı. Bu kasabayı geçtikten sonra sonunda otobüs terminallerinin olduğu şehrin en büyük kasabasına ulaşıcaktık. Sonrasını ise ikimizde bilmiyorduk. Nereye gideceğimiz hakkında hiçbir fikrimiz olmadığı için orada karar verecektik.

Büyük bir şehre gidiyor olmamızın verdiği heyecanla birlikte bir aksilik olmadan otobüse binelim diye dua ediyordum. 

"Hazal, artık koşmasak mı?"

Abim durunca bende durdum. 

"Neden?"

"5 dakika daha koştuktan sonra evlerin sık olduğu yere varıcaz ve gün doğmaya başladığı için bizi farkederler"

"Bencede, o zaman ormanda bir yerde uyuyalım biraz"


KAÇIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin