Çok uzun zaman olmuştu, gerçekten çok fazla. Yinede arabadan çıkıp onunla konuşma cesaretini kendinde bulamadı. Ne düşünürdü acaba? Şaşırır mıydı? Sinirlenir miydi?
Muhtemelen hayır diye düşündü Jin. Namjoon'un nasıl olduğunu biliyordu, yada en azından eski arkadaşının hala aynı olduğunu umuyordu. Jin'in olmadığı o sürede Namjoon bir anda başka bir insana dönüşmemişti.
İki sene önceki Namjoon ona kendisini hiç bişeyin onu etkilemeyeceğini söylerdi. Jin'in ihaneti bile. O gitti, ne olmuş yani? Namjoon'un umrunda değildi. Bunu ona sayısız kere söylemişti zaten.
Ben insanlara bağlanmıyorum Jin.
Eğer gitseydin seni özlemezdim Jin.
Kendim dışında hiçkimse umrumda değil Jin.
O zamanlar Jin Namjoon'un bu sözleri şakalaşırken söylediğini düşündüğü için umursamazdı, ama şu anda yaklaşık 3 saattir Namjoonun çalıştığı benzincinin önünde sanki hiç bişey olmamış gibi onunla konuşmak için cesaretini toplamaya çalışırken daha yeni hissetmişti o sözlerin ağırlığını.
Belki tıpkı bi korkak gibi gitmesinin sebebi buydu, utanıyordu. Kendine olan utancı bi yana Namjoon'un ilişkilerine kızgın olduğunun acı dokunuşunu hissetti. Jin'in koruması olan ilişkilerine, dünyadaki en büyük dayanak noktası olan ilişkilerine. Bu yükü hep Namjoon taşıdı.
İlk tanıştıkları anı hatırladı, 5 yıl önce...
Onun yerde olduğunu hatırlıyordu. Hazırlık sınıfından olan ucubeler onun sınıf arkadaşlarıydı ama ona zorbalık etmek dışında başka hiç bişey yapmıyorlardı. Baba parası sayesinde zenginlerdi, olup biten hiç bişeyi umursamazlardı, herkezden daha iyi olduklarını düşünürlerdi. Anne ve babalarının desteğiyle tüm olaylardan sıvışabileceklerini düşünürlerdi ki o desteğe her zaman sahiplerdi.
Karını, yüzünü, ve tekmeleyebilecekleri heryeri tekmeliyorladı. Açıyordu, hemde çok fena, ama yinede Jin hareket etmedi çünkü karşılık vermek onların hayatları boyunca öç almak için uğraşacakları anlamına gelirdi.
Ve bu şu anda çektiği acılardan dana kötü olurdu.
Burnundan kan aktığını hissetti, bulanık görmeye başladı. Gözlerinden biri o kadar şişmişti ki açamıyordu bile.
Yüzünü korumak için kollarını yukarı çıkarmaya çalıştı ama her yeri ağrıyordu. Gözlerini kapadı ve nefes almaya çalıştı. Başka bir yerde olduğunu hayal etti, buradan başka neresi olursa. Bir süreden sonra yorulurlar dimi?
Fakat o sırada onların kum torbası gibiydi ve bunu durdurabilecek hiç bişey yapamıyordu.
"Hadi seokjinie, bişey söyle! Kedi dilini mi yuttu yoksa? Bu gün çenenin çok düşük olduğunu duydum, ne demişti?"
Bi tanesi konuştu "bizim hayatlarımızın sefil olduğunu söylemiş."
"Ah evet oydu, neden böyle düşünüyorsun, huh güzel çocuk?
Onların gülüşlerini duydu "artık o kadarda güzel görünmüyor."
Böyle çocuklar Jin'in okulunda çok vardı, sürü gibilerdi. Onlar okula girdiği anda insanlar hissederdi ve yüzlerine baktıkları anda ödleri kopardı. Onlara karşı çıkmaktan ödleri kopardı, onlara bişey söylemekten ödleri kopardı, ama onun umrunda değildi.
Onlar hakkında ne dediği önemli değildi. Hiç bişey önemli değildi. Güçsüzdü ve onlarda bunu biliyordu. Yanlış nefes aldığı için ona bulaşabilirlerdi. Bu yüzden diğer öğrencilerin yanında onlara kötü bişey söylemekten korkmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLOOD // WATER (TR)
FanfictionYoksul bir şekilde büyümek, tek bir kuruşun bile olmadan yaşamak seni umutsuz kılıyor. Yoksulluğun, kötülüğün ve günahların merkezinde büyümek sana dünyanın kötülüğüne karşı bağışıklık kazandırıyor. Öldür yada öl Bu kötülüğü bertaraf edenlerin bir d...