Dediğim şey karşısında noah bana avel avel bakıyordu. "lan ne abarttın aq taşşak geçiyom" dedim kahkaha atmaya başladım. Anında surat ifadesi değişti, sanırım mutlu oldu ama emin değilim. "Millie çokmu komik? Ben burda kalpten gidicektim sen orda gülüyorsun"
"Ya dayanamadım ne var" diyim gözlerimden akan yaşı sildim. Noah bana acınası bir şekilde baktı ve elimi tuttu "Umarım bir an önce burada bir beyin oluşur." dedi kafamı göstererek ve gitti.
Bense kahkahalarımla yalnız kaldım.
Eve gidince ailemin telaşlı olduğunu gördüm. "Anne noluyor? Ne bu telaş?" diye sordum annem beni görür görmez kolumdan tuttu ve odama götürdü. "Anne napıyorsun!" diye çıkışınca kapıyı kilitledi ve yatağın yanına oturdu ve benim de oturmam için işaret yaptı bende oturunca konuşmaya başladı.
"Kızım sana birşey diyeceğim ama lütfen bizi anla olurmu?" dedi ufak bir kırgınlıkla. "Tamam dinleyeceğim anne anlayacağım sizi. Ama nolur söyle artık n'oldu?"
"Kızım sana görücü geliyor" annemin dediği şeyle başımdan aşağı kaynar sular döküldü sanki. Ben annemin yüzüne annem benim yüzüme bakıyordu çaresizce.
"Neden?" dedim sessizce elimi tuttu öptü "Kızım özür dilerim hepsi babanın işiydi ben yapma dedim istemedi. Biz burdan gideceğiz sen tek kalma istedi başında seni koruyan seni seven biri olsun istedi."
Yalandı söylediği herşey yalandı ama bir şey doğruydu babamın işiydi hepsi. Elimi annemin elinden çektim hızlıca" Yalan söylüyorsun yalan!"dedim ağlıyordum beni bu kadar kolay satmasına inanamıyordum.
Sinirle babamın yanına geldim beni bi süzdü" E daha hazırlanmamışsın kızım. Hem söyle bakalım bu mutlu gününde neden ağlıyorsun?" ona alay eder gibi baktım. Hala bana en mutlu gün diyordu şaka gibi.
"Ne diyorsun sen ya NE DİYORSUN!" bütün ev benim sesimle inliyordu. "O siktiğimin kocasını istemiyorum anladınmı beni İSTEMIYORUM!" Babam bana bakıyordu gözlerindeki duyguyu göremiyordum. Birden bana tokat attı, o tokatla sanki dünyam yıkıldı, acısı değil, en güvendiğim insanın benden bu kadar kolay vazgeçmesi yaktı canımı.
"BENIMLE DÜZGÜN KONUŞ SENIN KARŞINDA ARKADAŞIN YOK BABAN VAR BABAN!" şaka gibiydi hala babalıktan bahsediyordu. "senden nefret ediyorum nefret, sen kızını, kendi 'ÖZ' kızını satabilecek bi adamsın. Artık ne için bilmiyorum. Bide gelmiş bana babalıktan bahsediyorsun. Senin yüzünü dahi görmek istemiyorum." bu cümleler ağzımdan sakinlikle aynı zamanda nefretle çıkıyordu.
Sonra onun yüzüne bile bakmadan çıktım evden. Nereye ya da kime gideceğim hakkında bi fikrim yoktu boş sokakta yürüyordum. Sokak lambalarındna biri sönmüştü. Yıldızlara bakmak istedim o an kaldırdım kafamı baktım gökyüzüne. Göremedim yıldızları sanki yok olmuş gibilerdi.
Sokakta yürürken birine çarptım kim bilmiyorum, bi süre durdum oda durmuştu. Bana bakıyormuydu bilmiyorum ama ben ona bakmıyodum. "Özür dilerim farketmedim" dedim ve yürümeye devam ettim, ama tsm o anda kolumu tuttu sardı bana. Kokusu çok tuhaftı diğer kızların hoşlandığı o sözde havalı olan nane ve sigara karışımı bi kokusu yoktu. Çicek kokuyordu. "Ağlama,seni kim üzdü bilmiyorum ama ağlama."
Birden ayrıldım kollarından baktım yüzüne, finndi bu sabah okulda ban atarlanan çocuk, nasıl oldu bilmiyorum ama bi anda bende ona sarıldım, ağladım onun omuzlarında. Neden bilmiyorum ama daha tanımadığım birinin yanında kendimi iyi hissediyordum." Seni bir yere götürmemi istermisin?"ayrıldım ondan "yıldızlara götür beni."
Hiçbir şey demedi tuttu elimden ve bi taksiye bindirdi, kendiside öne oturdu. Taksiciye bir yeri tarif edince taksi haraket etmeye başladı. Nereye gidiyorduk bilmiyorum sadece gitmek istiyordum bu evden bu sokaktan. Taksici 20 25 dakika sonra durdu.
Finn parayı verdi ve aşağıya indik, elimi tuttu "Elimi tutarsan düşmezsin burası kayalıktır biraz, ben çok düştüm" elini sıkıca tuttum birlikte yürümeye başladık sonra kayalıklar çıktı karşımıza finn oraya doğru ilerlerdi ve kayaları tırmanmaya başladı.
"Napıyorsun sen, nereye gidiyoruz?" dedim, açıkçası bu kayaları tırmanmak istemiyordum. "Güven bana,hem sen yıldızlara gitmek istiyorum demedinmi, yıldızlara getirdim seni."
O an nasıl hissediyordum bilmiyorum. Okulun o asi erkeği şimdi yanımda pamuk şeker oluvermişti. Tuttum elini, birlikte çıkmaya başladık kayalıkları. Kayaları aşınca çok güzel bir tepeliğe geldik. Klasik filmlerdeki gibi biryer değildi, burda bir sürü meyve ağacı vardı, çiçekler, uyuyan hayvanlar ve elimi tutan bir finn.
"Kaldır kafanı bak yıldızlara, burdan daha güzel görürsün." kaldırdım kafamı baktık yıldızlara, eli hala elumdeydi. Mutluydum. Mutlukduk. "Özür dilerim" o an bana baktığını hissettim. Bende ona baktım, göz göze geldik, bakıştık uzun süre. "Sana bugün çok kötü davrandım. Özür dilerim" içim sızlıyordu. Tuhaf bi histi, anlamıyordum.
O an yaklaştı bana,burunlarımız birbirine değiyordu. Öptü dudaklarımı, uzun değil kısacıktı. Ama benim için saatler gibi geçti. İçimi bi huzur kapladı o anda, ayrıldık birbirimizden. Daha fazla baktık yıldızlara...
Aradan 1 saat geçmişti ikimizde tek kelime konuşmamıştık. Eve dönmek için taksiye binene kadar finn elimi bırakmamıştı. Herşey çok güzeldi, toz pembe gibiydi dünya ama o anda telefonum çaldı."Efendim? Ne istiyorsun?" "Nerdesin sen! Seni arıyoruz kaç saattir. Haberin varmı senin? Yok! Millie hanım sokaklarda dolaşsın!"
Dediği canımı yakmıştı yine ağlıyordum. Aslında ben öyle tırnağı kırılsa ağlayacak kızlardan değilim. Hani o sözde çok tatlı ponçik olanlardan. "Sen ne hakla bana bunları söylüyorsun ha kimsin sen KİM!" taksiden inmiştik bi bankta oturuyorduk. Finn bana bakıyordu bende yerlere, ayaklarıma arada ışıklara. "Benimde düzgün konuş millie bobby brown! Ben senin babanım."
"sen benim babam değilsin."
🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋Umarım beğenirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABY --->fillie
RomanceA veces quiero tener un globo. Quiero poner todo mi dolor en él y soltarlo en el cielo. Tal vez entonces seré feliz